Bu hafta esasında Samos’u yazmayı planlamıştım. Hani şu hemen Kuşadası’nın karşısındaki minik ve de şirin Ege adasını. Perşembe günü için ekip toparlandı, planlar yapıldı, hedef bir günde Samos’un fethi. Amma velakin evdeki hesap çarşıya uymadı. Gittik gitmesine ama fethedemedik adayı. Murphy’nin kanunlarının ilki olan “Yanlış gitme olasılığı bulunan bir şey, yanlış gider” devreye girdi ve dördü de aynı zamanda hem turizmci hem de gazeteci olan yedi kişilik grubumuzda kısa çöpü “Kapı vizesi alırsın, sorun çıkmaz” diye kandırdığımız sevgili mimarımız Benal çekti. Samos biletlerini aldığımız acenta Benal’in kapı vizesi başvurusunu yapmayı unutunca, pasaport kontrol, ilgisiz ve de bilgisiz acenta ve onun ulaşılamayan Samos temsilcisiyle harcanan yarım gün sonunda fethi erteleyerek, ellerinde jambondan, sinek kovucuya, rengarenk bulaşık süngerinden tortelliniye kadar uzanan alışveriş listeleri olan dostları bari alışverişinizi yapın diye çarşıya gönderip, limanda mahsur kalan Benal’le teknede uzun ve de eğlenceli bir sohbete daldık.
Gün sonunda ise tüm bu olumsuzlukların kaynağı acenta gereği ileride yapılmak üzere kaybedenler listemin, pasaport kontrolde görevli polis memuru Yiannis ise misafirperverliği ve yardımlarıyla teşekkürü hak edenler listemin tepelerinde yerlerini aldılar.
Ve naçizane tavsiyem; kesinlikle kapı vizesinden uzak durun. Dönüşte konuyla ilgili kiminle konuştuysam, üzülerek gördüm ki bizim Benal’in başına gelen çok sık yaşanan bir sorun ve nedeni hep aynı, başvuruyu kabul eden acentaların eğitimsiz ve bilgisiz personeli. Buna ilgisizlik de eklenince limanda aç ve susuz bir gün geçirmek zorunda kalırsınız aman dikkat!
Bana “Hangi acentayla tatile gidelim?” diye soranlara her daim “Kendi çok konuşan değil, müşterisi onun hakkında çok konuşan, tecrübeli ve sorumluluk sahibi bir acentayı tercih edin” diyorum. Bu turda ilk kez bu kurala uyulmadı ve sonuç ortada.
Cennetten köşe
Ege adalarının her biri güzel, her biri farklı. Pasaport kontrollerindeki uzun kuyrukları saymazsak neredeyse ideal tatil cennetleri.
Bunların arasında Kos, Midilli, Samos, Rodos herhalde yakınlıkları dolayısıyla en çok tercih edilenler.
Ama bir de az bilinenler var ki her biri gerçekten cennet. Bu saklı cennetlerin birkaçını yaklaşan bayram tatilinde ne yapalım diyenler için özetledim.
Spetses, Aegine, Poros, Hydra ve Kea, bu adaların hepsi Atina’ya oldukça yakın. Dolayısıyla ilk hedef tarih ve kültür avcıları için her daim bir cennet olan Atina. Sonrasında Pire Limanı’ndan ver elini plajları, ören yerleri, mimarisi, misafirperverliğiyle yakın adalar.
Hydra
Sophia Loren’in ‘Boy on a Dolphin’ filminin çekildiği Hydra hemen arkasından Leonard Cohen’in de buradan bir ev almasıyla, tüm Avrupa sosyetesinin dikkatini çekmiş.
Poros
Bereket Tanrısı Poros ve Fakirlik Tanrısı Penia ile evlenmiş bu evlilikten de Aşk Tanrısı Eros doğmuştur.
Kea
Vakti zamanında İstanbul meyhanelerinde tokuşturulan kadehlere doldurulan şarabın, özgür ruhlu insanların, muhteşem doğanın, sarp tepelerin ve bağların adası.