Hafta sonu tam 40 yıllık arkadaşlarımla Atina’daydım. Geçtiğimiz yıl; 1978’in sonbaharında İstanbul Erkek Lisesi’nde başlayan kardeşliğimizin 40’ıncı yılında ne yapalım diye düşünürken, 6A’nın Atina temsilcisi sevgili Şafak Ozan, katıldığı Atina Maratonu’ndan bir fotoğraf gönderdi. Arkasından da Kanada temsilcimiz Petek Bal’ın “Seneye yalnız kalmasın, hep beraber koşalım. Hem de 40 yılın ilk kutlaması olur” teklifi düştü mesaj kutularımıza... Haber Avustralya’dan Kanada’ya, yedi düvele yayıldı... Herkes işlerini ve izinlerini ayarladı. 10 Kasım Cuma akşamı Atina’da buluşuldu. ‘Maraton bahane, amaç eğlence’ diyerek, hızlı bir şekilde başladık sevgili Şafak ve değerli eşi Katarina’nın bizler için yaptığı Atina programına...
Her ikisine de, 24 tane deli insanı üç gün boyunca sabırla ağırlayıp, sahip çıktıkları için kalpten teşekkürler... Biz çok eğlendik, seneye size de tavsiye ederiz.
Atina, Athena’nın şehri
Adını savaş ve bilgelik tanrıçası Athena’dan almıştır Atina. Derler ki, hem Athena’nın hem de denizler tanrısı Poseidon’un gözü varmış bu masalsı şehirde ve anlaşamamışlar aralarında şehrin adını kimin koyacağına... Sonunda bir yarışma yapılmasına karar verilmiş. ‘Her kim ki şehre
Son zamanlarda gelen e-postalarda en çok sorulan; gezileri planlarken nelere dikkat ettiğim, nasıl hazırlık yaptığım konusu. Seyahat etmek özellikle de kendini geliştirmek, farklı kültürleri tanımak, turistik yerlerin dışında bir şeyler görmek için yapılıyorsa, öncesinde ciddi bir araştırma ve planlama gerekiyor. Bugün hem planlamada yararlanılacak kaynakların sayısı arttı, hem de bunlara ulaşmak kolaylaştı. Artık yurdum insanı gezginlerin yazıları ve kitaplarıyla ülkemizin ve dünyanın hemen hemen her yeri hakkında Türkçe bilgiye kolayca ulaşılıyor. Farklı ülke ve şehirlere beraber seyahat ettiğim gazeteci ve blogger arkadaşlarım da edindikleri tecrübe ve izlenimlerini paylaşıyorlar. Ancak bunların yanı sıra her yıl yapılan uluslararası araştırmalar ve anketler gibi farklı kaynaklara da bakmak gerekli.
Bunların bir kısmı içinde bulunduğumuz yılın en iyilerini oylarken, bir kısmı da aynısını bir sonraki yıl için yapıyorlar. Katılımcıların sayısı ve milliyeti arttıkça sonuçlar daha güvenilir bir hale geliyor. Bu hafta havayolları ve destinasyonlarla ilgili olarak yapılmış iki farklı çalışmanın sonuçlarını 2018 planlarınızı yaparken yardımcı olması için sizlerle paylaşmak istedim.
Havay
Kış kapıda, havalar soğudu. Yazın fırsat bulup doya doya denize girip, güneşlenemedik, var mı gidecek güzel bir yer kasımda? ‘Hem deniz, hem de eğlence olsun ama biraz da kültürümüzü arttıralım’ diyorsanız, cevap, karnavalları, futbolu ve kumsallarıyla ünlü Rio de Janeiro. Vize istemediği için pasaportunuzu cebinize koyarak, kışın ortasında yazı yaşayabilir, bronz bir tenle dönüp, arkadaşlarınızı kıskandırabilirsiniz.
Brezilya’ya yaklaşık 125 yıl başkentlik yapan Rio, 15 milyon nüfusuyla ülkenin en büyük ikinci ve kesinlikle en eğlenceli şehri. Rivayete göre, 500 yıl kadar önce bölgeye doğru yaklaşmakta olan Portekiz gemisinin kaptanı, körfezi nehir ağzına benzetir ve Rio de Janeiro yani ‘Ocak ayı nehri’ adını verir.
Farklı acentaların beş gecelik sadece Rio programları 950 euro’dan; Sao Paulo, Iguazu ve Buenos Aires de dahil, dokuz gecelik programlarıysa 2 bin 500 euro’dan başlıyor.
Mutlaka görülmesi gereken yerler
Pão de Açúcar: 370 metre yükseklikteki bu tepeye, aktarmalı olarak teleferikle çıkılıyor. Yukarıda sizi Ipanema ve Guanabara koylarının muhteşem manzarası bekliyor. Gündoğumu ya da günbatımında gitmeye çalışın.
Corcovado ve Cristo Redentor:
Hristiyanlığın ilk konsülünün yapıldığı yer, Osmanlı’nın ilk başkenti, ilk külliyelerinin ve hastanenin ev sahibi, şairlere ilham veren, krallara şifa dağıtan, Türkiye’nin 4’üncü büyük kenti, sanayinin kalbi, patent başvurusunda üçüncü kısaca geçmişle geleceğin, şark ile garbın, muhafazakârlıkla modernitenin, dinlerle ticaretin buluştuğu yer, Bursa... Her daim sürprizler sunan, tüm zenginliğine rağmen mütevazı bir şehir.
Binlerce yıllık tarih
Bölge tarihinin M.Ö. 5200’e kadar gittiğini Ilıpınar Höyüğü göstermekte. Bilinen en eski yerleşim ise, Herodot tarihinde de adı geçen ve Makedonya Kralı V.Philip’in Bitinya Kralı Prusias’a armağan ettiği antik Yunan şehri Cius, yani bugünkü Gemlik.
Bursa’nın temellerini atan Prusias, adı Roma döneminde ‘Prusa ad Olympium’ olur. Justinianus Pythia’da yani bugünkü Çekirge’de yeni hamamlar yaptırır. 1299’da kurulan Osmanlı, 1326’da Bursa’yı da katar topraklarına... 1335 yılında da başkent yapar ve süsler yüzlerce eserle dört bir köşesini bu dünya harikası şehrin.
Hanibal’in inşa ettiği şehir
Rivayete göre; filleriyle Alpleri geçip Romalılara beklemedikleri şekilde saldıran Kartacalı Hanibal, savaşı kaybettikten sonra Prusias’a sığınır. Ama yenilmiş
İstanbul’un koynunda laledan gibisin
Selvilerin gölgesinde mahzun gibisin
Hatıralarda yaşayan yer unutulur mu hiç
Güzeldin, güzelsin, güzelsin Haliç
Fetihten bu yana mağrur gibisin
Şarkılarda yaşayan yerler unutulur mu hiç
Güzeldin, güzelsin, güzelsin Haliç
Suların gece gümüş akşam altın gibisin
Sonbahar, altın rengiyle kaplar Kuzey yarımküreyi. Bir başka güzel olur tekrar canlanmaya başlayan şehirler, kışa hazırlanır doğa ve hüzün kaplar sahilleri...
Ekinoks yani sonbaharın ilk günü kabul edilen tarih, 23 Eylül. Geceyle gündüzün eşit olduğu, güneşin her iki kutup noktasında da görüldüğü, Kuzey Kutbu’nda altı aylık gecenin, Güney Kutbu’nda ise altı aylık gündüzün başladığı ve öğle vakti Ekvator’da gölgelerin olmadığı tarihtir. Bir gün sonra ise Kuzey yarımkürede sonbahar kendini resmen göstermeye ve geceler, gündüzlerden uzun olmaya başlar. Güney yarımküre derseniz, orada ise artık resmen ilkbahar başlamış ve canlanmaktadır yavaş yavaş doğa. İlkbahar sarmalamaktadır kış aylarının soğuğundan bunalmış, güneşe hasret şehirleri ve hazırlanmaktadır yaz aylarında gelecek misafirlerine dingin sahiller. “Ekim ayında nerelere gidilir?” diyenler için biraz kuzeyden, biraz güneyden bir liste yaptım bu hafta. Avrupa’nın neredeyse tamamında ekinler kaldırıldı.
Fransa’da Loire Vadisi ya da İtalya’da Toskana gibi üzümleriyle meşhur bölgelerde bağbozumu zamanı. Güney yarımküreye doğru uzanırsak yavaş yavaş yaza hazırlanan Arjantin’de; Buenos Aires tango ve yemek; Avustralya, Queensland’te
Romalıların Iconium’u, Selçuklu Sultanları’nın başkenti, Mevlana’nın evi, kadim şehir Konya, turizmin oscarı kabul edilen uluslararası Altın Elma ödülü ile taçlandırıldı geçtiğimiz hafta.
Geçmişten günümüze hep özel bir şehir olan Konya, son yıllarda sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerine modern şehircilik anlayışını da ekleyince, muhteşem bir turizm merkezi olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
Konya, Mevlana, tarih ve inanç turizmi demek... Her adımda farklı bir hazine gizli bu şehirde. Neredeyse 10 bin yıllık bir tarihe sahip Çatalhöyük örneğin... Önemli, hem de çok önemli bir ören yeri. 2012’den beri UNESCO Dünya Mirası listesinde... Görmek lazım, anlatmak mümkün değil. Restore edilmiş kilisesi ve tarihi evleriyle Sille, Roma döneminden bu güne varlığını sürdüren, bugün dahi ticaretin kalbi olan Tarihi Bedesten Çarşısı hepsi birbirinden çekici.
Muhteşem bir yer
Mevlana Müzesi ise muhteşem bir yer. Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Efes’ten sonra en çok ziyaret edilen müze olmasına şaşmamak gerek. Kısaca tüm bu hazineleriyle Konya yerli yabancı herkes için bugün önemli bir çekim merkezi.
Nereleri gezelim?
Ekim bir kez daha kapıdan bakarken, İstanbul sonbaharın muhteşem renklerine bürünüyor. Ve yeniden şehr-i İstanbul’u keşfetme vakti!
İki kıtaya yayılmış, iki dünya imparatorluğunun başkenti olmuş ve iki denizin efendisi bu yaşlı ama mağrur şehri ne kadar tanıyorsunuz?
Mesela Byzantion’dan İstanbul’a uzanan tarihini, aşklarını, üzüntülerini, sevinçlerini ve acılarını merak ettiniz mi hiç?
Dişidir, doğurgandır…
Her kadın gibi güzeldir ve de mağrur…
Ve yine her kadın gibi güçlü, her kadın gibi koruyucu, her kadın gibi affedici…
İşte bu nedenledir ki, yüzlerce yıldır yediği her darbeye rağmen, ayaktadır dimdik, yapılanları unutur, yapanları affeder… Her aşık kadın, her şefkatli anne gibi.
Küçük bir kızken Byzantion olan adı, baştan çıkaran Romalı bir genç kız olduğunda, Konstantinopolis’tir artık. Ve eskiden Roma’ya çıkan tüm yollar artık ona erişmek derdine düşmüştür.