Başlangıcının 18’inci yüzyıla kadar gittiği söyleniyor. O tarihte esnaf, artan ahşap malzeme ve çöpleri geceleri yakıyormuş. Zaman içinde bunlardan önce, kukla benzeri karakterler yapıp sonra yakmaya başlamışlar ve sonuçta bugünkü festival ortaya çıkmış.
Bir de efsanesi var doğal olarak...
Bir zamanlar Valencia’da yaşayan San Jose adında bir marangoz varmış. Çocuklara tahta oyuncaklar yapan San Jose’nin atölyesi, yangın sonucu bir gün yaptığı tüm oyuncaklarla birlikte kül oluvermiş. Jose’yi çok seven Valencialılar kendisini hiç unutmamış, onu marangozların azizi kabul etmiş ve her yıl mart ayı geldiğinde yaptıkları dev kuklaları meydanlarda yakarak onu anmaya başlamışlar.
Fallas nedir?
Aralarında heykeltraş, ressam ve mimarlar da olan Valencialılardan oluşan 350’nin üzerinde Fallas adı verilen grup, yıl boyunca mart ayında yapılacak festival için hazırlanıyor. Bu grupların ahşap, kağıt hamuru, strafor ve benzeri malzemeler kullanarak yaptıkları dev heykellerin adı da Fallas.
Festivalle birlikte farklı konularda yüzlerce dev heykel Valencia’nın farklı köşelerine yerleştiriliyor. Çocuklar eksik kalır mı hiç? Onların yaptıklarına da Falla Infantile deniyor.
"Nedir bu Dünya Mirası listesi, neden önemli, var mı turizme bir katkısı?” diye sordu geçtiğimiz günlerde misafirlerimden biri, tur sırasında...
“Olmaz mı? Hem de çok katkısı var turizme ama değerini ve de kullanmasını bilenlere” yanıtını verdim. Dünya Mirası listesini Birleşmiş Milletler’in ‘Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ ya da kısa adı ile UNESCO bünyesindeki Dünya Miras Komitesi belirliyor. Bu komite, 1972’de Paris Konferansı’nda bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen kültürel ve doğal varlıkları tanıtmak, toplumsal bilinci oluşturmak ve bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için işbirliğini sağlamak amacıyla ‘Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’yi kabul eden üyeler arasından iki yıl için seçilen 21 üyeden oluşuyor. Her yıl aday gösterilen kültürel ve doğal varlıklar arasından belirlenmiş kıstaslara uygun, takdire ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere Dünya Mirası statüsü tanınıyor.
2018 itibarıyla bu listede 832’si kültürel, 206’sı doğal, 35’i ise karma olmak üzere 1073 kültürel ve doğal varlık bulunuyor.
“2017 itibarıyla en çok kültürel miras nerede?” derseniz, İtalya’da...
En çok doğal mirasla karma
İlim, sanat, felsefe, doğa ve hava... İstediğini seç, hepsinden bir parça mevcut burada. Mesela Afrodisias, Didim, Milet, Priene, Nysa, Magnesia ve Tralleis gibi Türkiye’nin en önemli ören yerlerinin tamamı Aydın’da... Her şey yetişir, ama zeytinin ve incirin yeri başkadır bu topraklarda yaşayanlar için... Dağlarından akan yağdır zeytin, ovalarından akan baldır incir. Efeler, zeybekler ve kızanlar diyarıdır Aydın. Her birinin hikayesi nefes kesen film olur istenirse...
Bütün bunları biliriz de, nedense adı bir zamanlar Tralleis olan Aydın’ın, merkezini pek bilmeyiz. Kimse merak etmez, geçer gider farkında olmadan şehrin içinde saklanmış hazineleri ve hikayeleri...
Geçtiğimiz günlerde Aydın Turist Rehberler Odası (ATRO) Başkan Yardımcısı, meslektaşım sevgili Ozan Sayın’la paylaştım bu düşüncelerimi. O da “Yarın gel o zaman, Aydın’ın içini gezelim beraber” dedi. Bize ATRO Başkanı Levent Gürçavdı
ve rehber Cengiz Ildır da katıldı. Ertesi gün hep beraber Aydın’ı gezmeye ve kıyıya köşeye saklanmış güzelliklerini keşfe başladık. Öğleden sonra Aydın Eski Eserleri Sevenler Derneği YK Üyesi Mehmet Özçakır’ın da katılımıyla harika bir gün geçirdik.
Öğle yemeğini nerede yiyelim?
Eğer tercihiniz
Aşk, varoluştan bu yana en önemli şey olmuştur insanın hayatında... Onsuz yapamaz ama onun yüzünden de başı beladan da kurtulmaz hiçbir zaman. Mantıksızdır aşk, doğrusu ya da yanlışı, uygunu ya da uygunsuzu yoktur, sadece ya vardır ya da yoktur. Kutsaldır aşk, mitolojide bile en çok bilinen hikayeler, aşkla ilgili olanlardır. Hırçın, hüzünlü ya da karşılıksız aşklar, yüzyıllardır damga vurmuştur bu topraklara...
Pyramus-Thisbe (Ceyhan)
Pyramus en yakışıklısı, Thisbe ise en güzel kızıdır Klikya’nın ve aşıktırlar birbirlerine. Ama komşu ve çocukluk arkadaşı oldukları için aileleri karşıdır bu aşka... Her zaman buluştukları dut ağacının altında gece yarısı buluşup, kaçmaya karar verirler. İlk gelen Thisbe, yaklaşan ağzı kanlı aslanı görüp kaçar. Kaçarken düşürdüğü şalla oyuna dalar aslan, parçalar şalı ve bulaştırır ağzındaki kanları. Pyramus gelir tam geceyarısı. Kanlı ve parçalanmış şalı görür, çeker kılıcını, saplar göğsüne, boyar kanı ile bembeyaz dutları kızıla... Bir süre sonra geri dönen Thisbe görünce kanlar içinde yatan Pyramus’u, alır kılıcı elinden, saplar o da bağrına ve boyar dutları kanı ile sevgilisi gibi. Ve bu aşkı, kavuşamayan sevgilileri anlatmak için nesiller
Yıllar sonra ocak ayında yağmurlu bir pazar günü, rehber olarak sittin senedir Türklere Almanlara ve dahi yedi düvele anlattığım Balat’ı, bu kez bir meslektaşımdan, turist rehberi ve gazeteci Mois Gabay’dan dinlemek için düştüm yollara... Hem onun hem de benim için sürprizlerle dolu bir tur yaptık, o gün 500. Yıl Vakfı’nın turuyla Balat’ı keşfe gelen Istanbul aşıklarıyla birlikte... Selaniko Sinagogu’dan başlayan turumuzun ilk durağı Ahrida Sinagogu’ydu. Misafirperver Korin Hanım’la Ahrida üzerine başlayan sohbetimiz, sürprizleri de beraberinde getirdi. Önce yıllardır içini merak ettiğim Çana ve sonrasında ise Yanbol Sinagoglarını, Korin Hanım eşliğinde ziyaret etme ayrıcalığını yaşadık Mois’le birlikte... Sonrasında ise oturdum Balat’ta bir kahveye, bildiklerimi ve öğrendiklerimi harmanladım.
İstanbul Yahudileri
Bizlerden yüzyıllar önce bu topraklara gelen Yahudilerle ilişkilerimiz, Osmanlı’nın kuruluşuyla artar. İstanbul Yahudilerinin bir kısmı kuşatma öncesi şehri terk eder. Fatih’in, gidenleri özgürce yaşayıp ticaret yapabilecekleri, mülk sahibi olabilecekleri şehr-i Konstantiniyye’ye davet etmesiyle fetih sonrası ilişkiler de gelişir. Makedonya’dan getirttiği 100 aileyi de
İstanbul, başı ve sonu olmayan bir hikayedir demiştik. Bu hikayenin karakterleri de, onların acı ve sevinçleri de aynıdır. Ve bu şehrin sokaklarında yedi düvelden gelen insanların hikayeleri, inançları ve dilleri yaşar hâlâ... Tüm önyargılara rağmen...
Bu hikayelerden birinin kahramanlarıdır, vakti zamanında Hristiyanlar ve Müslümanlarla birlikte İber Yarımadası’nda yaşayan ve sonrasında İstanbul’u yeni vatanları belleyen Sefarad Yahudileri.
Onların hüzün dolu yolculuklarının başlangıç noktası, 1469’da Kastilya Kraliçesi I. Isabel ile Aragon Kralı II. Ferdinand’ın evliliğiyle birleşen Katolik İspanya’dır. 1492’de çıkarılan Elhamra Kararnamesi ile iki seçenek sunulur kendilerine; Ya Hristiyan olun ya da İspanya’yı terk edin!
İşte tam bu noktada devreye II. Beyazıt girer. İlerleyen yüzyıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nu olumlu yönde etkileyecek cesur bir karar alır ve Yahudilere imparatorluğunun kapılarını açar. Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı bölgelerine yerleşen Yahudiler artık İbranice’de İspanya anlamına gelen Sefarad adıyla anılır olurlar.
Kullandıkları dil ise Ladino denen Ortaçağ İspanyolcasıdır ve 500 yıl içerisinde eklenen Türkçe ve Yunanca kelimelerle zenginleşecek, kitap ve
Kışın ortasında koskoca iki haftalık bir tatil. Çocuklar için olduğu kadar ebeveynler için de nefes alma ve günlük kargaşadan kaçma fırsatı. İşin içinde hem çocuklar hem de ebeveynler olunca, seçim yaparken ayrıntılı düşünmek gerekiyor. İşte karne heyecanı sonrası “Nereye gitsek?” diyenler için yurtiçi ve dışında birbirinden farklı seçenekler...
KAPADOKYA
Bir masal dünyasını andıran, sanki ayda yürüyormuş hissi veren sessiz vadileriyle Kapadokya kışın ayrı bir güzel. Sessiz ve sakin. Çocuklarınızla sıra dışı yürüyüşler yapabilir, minik elleriyle Avanos’taki çömlek atölyelerinde ilk sanat eserlerini yapmalarını seyredebilir, balon turuna çıkabilir ve yeraltı şehirlerini keşfedebilirsiniz. www.riversidemansion.com
Dubai ve Abu Dabi
Dubai, sadece çocuklar için değil yetişkinler için de kışın ortasında yazın yaşanacağı, sadece 3.5 saat uzakta bir tatil cenneti. Çocukları suparkları, akvaryumlar ebeveynleriyse dev alışveriş merkezleri bekliyor. Hazır gitmişken çölsafarisi yapmayı ve komşu emirlik Abu Dabi’deki ‘dünyanın en hızlı roller coaster’ına ev sahipliği yapan Ferrari World Eğlence Parkı’na da uğramayı unutmayın. www.ferrariworldabudhabi.com
Laponya (Finlandiya)
Başı ve sonu olmayan bir hikayedir İstanbul... Eşi ve benzeri yoktur, bu nazlı ve de mağrur şehrin. İki kıta üzerine basarak, güç almış ve dünyaya hükmetmiştir... Hem de tarihin en büyük ve güçlü iki imparatorluğunun başkenti olarak. 119 imparator, tüm dünyanın kıskandığı bu şehirden dünyaya hükmederken, tarihin gördüğü en zengin ve şatafatlı eserlerini hediye etmiştir insanlığa. Dinlerin merkezi, kültürün beşiği olmuştur, bu yedi tepeli şehir. Efsaneler, hikayeler ve tarih birbiriyle el ele akar gider iki kıta arasında ve bekler keşfedilmeyi her daim. Haydi gelin, her şeyin başladığı yerden başlayalım bugün, ilk şehrin kurulduğu, ilk sarayın inşa edildiği, en güzel eserlere sahne seçilen Sultanahmet’ten…
Her şey Byzas ile başladı
Megara Kralı Byzas, Atina devletine katılmaya zorlanıp, Megara şehri meclis üyeleri de bunu onaylayınca, M.Ö. 659’da bölgeyi terk eder. Eşi Eirene ve onunla gelmek isteyen 5 bin kişiyle yola çıkar. Ama öncesinde Delfi’ye, Apollon Tapınağı’na uğrar ve kahinlere nereye gitmesi gerektiğini sorar. Aldığı cevap bir bilmece gibidir esasında, Kuzey’de bir yerde olan Körler Ülkesi’nin karşının yeni vatanları olacağını söyler kahinler.
Aylar geçer yolda... Bir