Geçtiğimiz hafta, seyahat öncesi yapılacakları yazmıştım. Pasaportunuz hazır, gideceğiniz ülkeyi seçtiniz, vizenizi aldınız, rezervasyonunuzu yaptınız ve sıra geldi hazırlıklara... Bu haftanın konusu, en çok gelen sorulardan biri...
“Nakit mi, kart mı kullanmalı?” diye sorarsanız, ben, her ikisi de derim. Çünkü olası ciddi bir internet ya da elektrik kesintisi, dijital saldırı gibi sorun ya da deprem, sel gibi afette, plastik kartlarınız işinize yaramayacaktır. Ama nakit her daim sizi kurtarır. Bu nedenle yurt dışına çıkarken, beni 1-2 gün idare edecek ve geri dönüşümü sağlayacak miktarda dolar ya da euro’yu yanıma mutlaka alıyorum. Yemekleri ve alışverişleri kredi kartıyla yapıp, içecekleri, taksi, metro, otobüs gibi harcamaları, bahşişleri ve her seyahatin olmazsa olmazı magnetleri ise nakit ödüyorum.
Bozdururken dikkat!
Öncelikle gideceğiniz ülkenin para birimini ve yaygın kullanılan döviz çeşidini öğrenin. Örneğin bu, Avrupa için euro iken, Uzak Doğu ve Amerika için dolar olacaktır.
Yurt dışında döviz bürosunda para bozdurmadan önce, mutlaka “Şu kadar döviz bozduracağım, elime net olarak ne kadar yerel para geçecek?” diye sorun. Genelde ekranlarda gördüğünüz kurlara, komisyon ve
Tatil sezonuyla, okurlardan gelen ‘Seyahatimizi nasıl planlayalım?’, ‘Nelere dikkat edelim?’, ‘Haklarımız neler?’, ‘Yola çıkmadan yapılacaklar nedir?’, ‘Yaban ellerde neyi, nasıl yapmalı?’ ve ’Dönünce uygulamamız gereken neler var?’ gibi sorular artıyor... Bir de ‘Gemi turlarında tavsiyeleriniz nedir?’ ve ‘Dalış programları seçerken nelere dikkat edelim?’ gibi daha spesifik olanlar var...
Baktım soranlar çok ve sorular ortak, ben de bu haftadan itibaren fırsat buldukça ve yeri geldikçe, sizlerle seyahat öncesinden başlayıp, dönünce yapılacaklara kadar uzanan bir alanda, bilgi ve tecrübelerimi paylaşmaya karar verdim.
İlk konumuz seyahat öncesi...
İlk adım pasaport
Planınız yurt dışına çıkmaksa, öncelikle pasaportunuzu kontrol edin. Pasaportlarının süresinin bittiğini havaalanında fark eden kişilerin sayısı az değil. Unutmayın, pek çok ülkeye girişte en az altı ay geçerli ve en az iki sayfası boş olan pasaport isteniyor.
Yıpranmış bir pasaportla, vizeniz olsa dahi sınırdan geri çevrilmeniz mümkün. Nisan ayından beri pasaport için randevu işlemleri artık nüfus müdürlükleri tarafından yapılıyor. Randevu almak için 199’u arayabilir ya da http://randevu.nvi.gov.tr adresini
Geçtiğimiz salı günü kaleme aldığım yazımda, sevimli dostlarınızla seyahat planları yaparken aklınızda bulunması gerekenlerden söz etmiştim. Bu hafta ise arabayla yolculuk, konaklama, tatilde dikkat edilecekler ve tavsiyeleri anlatacağım.
Evcil hayvanlarınızla yola çıkmadan önce, ilk durağınız veteriner olmalı. Eğer doğada bir tatil planlıyorsanız, kene ya da pire gibi parazitlere karşı önlem almanız gerekir. Bazı kenelerin Lyme hastalığını taşıdığını düşünürsek, bu sizin sağlığınız için de önemli. Enseye damlatılan koruyucular, parazitlerin gelmesini değil, vücutta barınmasını engellediğinden, Lyme bu kısacık sürede tüylü patilere çoktan geçmiş oluyor. Önlemi yok mu? Var tabii ki, o da damlaya ek olarak iki ayda bir yapılan aşılar.
Yazın tatile giderken, tüylü dostunuzu tıraş ettirmekte büyük fayda var. Malum, sıcaklardan bizden fazla etkileniyorlar. Ama daha da önemlisi, bu şekilde doğada koştururken dikenlerin tüylerine takılıp kalmasını önlersiniz.
Veterinere gitmişken, bir de alerji testi yaptırın. Özellikle de arılara karşı. Doğada başınıza bir şey gelmesi durumunda ne yapılacağını öğrenin ve gerekli ilaçları içeren bir ilk yardım çantası hazırlayın. İçinde neler mi olmalı? Arı
Kime sorsanız, hayvanları seviyor... Ama konu onlarla aynı mekanı paylaşmaya geldi mi, işler değişiveriyor. Şehirde gördüğü kedi ve köpeklere sevgi meleği gibi davrananlar, nedendir bilinmez uçakta, trende ya da kumsalda tüylü patileri gördüler mi canavara dönüşüyor!
Tüm evcil hayvan sahiplerinin en büyük sorunlarından biridir, sevimli dostlarıyla seyahat etmek... Uçak ve tren sorunludur, otobüs daha da zordur, otel mırın kırın eder... Hepsini aşıp, kumsala inersiniz, bu kez de ‘o köpek buradan denize giremez’ direnişiyle karşılaşırsınız. Bilmezler ki o tüylü pati, gayet sağlıklı, bakımlı ve temizdir aslında. Aşıları tamdır, rutin kontrolleri yapılır, hatta dişleri bile fırçalanır. Kabul edelim, bu ülkenin büyük bir çoğunluğu hayvanları sevmiyor, ama tam tersi görünmeye bayılıyor!
Otobüsü unutun
En rahatı ve sorunsuzu, mümkünse kendi aracınızla seyahat etmek. “Neden?” derseniz, sadece halkımız değil, yönetmeliklere bakarsak, yönetenler de sevmiyor tüylü dostları.
Örneğin otobüsle gitmeyi planlıyorsanız, önce Karayolları Yönetmeliği’ne bir bakın, sonra bir kez daha düşünün. “Özel kafeslerinde kedi, köpek ve kuş gibi evcil hayvanlar, bagaj taşımaya mahsus bölümlerde taşınabilir” diye
Okullar haftaya kapanıyor, üniversitelerdeyse son sınavlar var. Şeker Bayramı’na da sayılı günler kaldı. Kıssadan hisse, herkesin dört gözle beklediği yaz tatili için geri sayım başladı. Döviz kurlarını görüp, “Yurt içinde nereye gidelim?” diye soranların sayısına bakarsak, bu yaz tercihlerin ağırlıklı olarak ülkemiz sınırları arasında kalacağını söylemek mümkün.
Uzun zamandır henüz doğası ve kültürü bozulmamış, fiyatları makul, insanı misafirperver, hem kültür ve tarih avcılarına hem de kum, deniz, güneş tutkunlarına hitap edebilecek bir yer arayışı içindeyken; geçtiğimiz günlerde bizim üniversitenin turist rehberliği bölümü mezunlarından Mustafa Kemal Vardar ile konuştum. Başarılı rehberlik hayatından sonra şimdi de Pronto’nun kültür turları müdürü olarak güzel programlara imza atıyor. Ona da “Sence neresi?” diye sorunca, “Gökçeada” dedi. Geçtiğimiz hafta da arayıp, “Hocam, biz dostlarla Gökçeada’ya kaçıyoruz, vaktin varsa sen de gel” deyince, hem hep beraber dünyanın ilk ‘Cittaslow’ adası Gökçeada’yı keşfettik, hem de yeni dostlar edindik. Çok güldük, çok eğlendik ve bu yaz gidilecek yerin kesinlikle Gökçeada olduğu konusunda anlaştık.
Namıdiğer İmroz
Türkiye’nin en büyük adası
"Vakti zamanında İstanbul’un sur dışında kalan bu küçük kasabasını; gayrimüslim mahallesindeki sığır meydanında bulunan, Ermeni Terzi Garbis’in babası Gazaroz Efendi’nin sabah karanlığında açtığı Asmaki Kır Kahvesi’nde yanan meşale ve mumlar aydınlatırdı. Geceleri, Topuklu Havuzu’ndan Kırk Merdiven’e çıkan yolda; ellerinde fener ve lambalarla kadınların, misafirliğe gittikleri komşularından pidakimuları, kuriçleriyle koştura koştura evlerine döndüklerini görebilirdiniz...
Yoksul ama mutluydular. Ta ki, 1924 yılında imzalanan Lozan Antlaşması gereğince, Yunanistan’la yapılan mübadeleye kadar... Kasabalının; o güne kadar birçok şeyi paylaştığı, birlikte barış ve huzur içinde yaşadığı ve o çok sevdikleri, Rum hemşerileri, arkadaşları, dostları ve komşuları, bir sabah erkenden garda kendilerini bekleyen kara bir trene binip, yurt bildikleri kasabalarını öksüz bırakarak Yunanistan’ın çeşitli şehirlerine doğru yola çıktılar. Uzaklaşmakta olan trenin düdüğü acı acı çalarken, bir daha asla göremeyeceklerini bildikleri yaşlı kasabaya ağlayarak son defa baktılar.
Yortuların yapıldığı Topuklu Havuzu, Rum Kız Okulu, Fotaki Çeşmesi, Rum Kız Okulu’na hediye edilen saat, Kırk Merdiven, Çukur
Köklü tarihiyle Avrupa’nın önemli ülkelerindendir Österreich... Bire bir tercümesiyle ‘Doğu Krallığı’ ya da bizim bildiğimiz adıyla Avusturya’dan bahsediyorum. Bir zamanlar Habsburglar’ın hüküm sürdüğü, kültür, sanat ve kış sporları dendiğinde ilk akla gelen Avusturya, aynı zamanda dağları, ormanları, nehirleri ve gölleriyle Avrupa’nın doğası en iyi korunan ülkelerinden biri.
Kış sporları tutkunlarının gözde dağları, bahar ve yaz aylarında da birbirinden farklı sürprizler sunuyor. Bisikletseverler içinse inanılmaz manzaralarla bezenmiş rotalar mevcut her köşesinde... Yol üzerindeki göller ve nehirlerse, denizseverleri bile baştan çıkaracak güzellikte yaz aylarında...
Haydi gelin, bir bakalım neler varmış Doğu Krallığı’nın sakladığı...
Tragoess Gölü
Kış boyunca yürüyüşçülerin gözde mekanlarından bir park Tragoess...
Bir de ufak göl var içinde. Baharda, buz ve karların erimesiyle suyla dolan park, zümrüt yeşili muhteşem bir göle dönüşüyor. Kış aylarında derinliği
1-2 metreyken, bahar sonu ve yaz başında 10 metreye kadar ulaşıyor. Temmuz sonuna doğruysa normal yatağına çekiliyor. İşte bu birkaç ay içinde dalanları da, suyun altında çimenler, ağaçlar, banklar, yol ve köprüden oluşan
Tam bir sene önce yine bu tarihlerde yukarı Mezopotamya’nın verimli topraklarını gezmiş ve “Ön yargılarınızı evde bırakıp, tarih boyunca onlarca farklı medeniyetin hüküm sürdüğü; farklı dillerin, çan sesleriyle ezanın birbirine karıştığı, geniş ve bakımlı caddeleri gençlerle dolup taşan, birbirinden çekici kafeleri, modern alışveriş merkezleri, şık binaları ve restoranlarıyla hak ettiği ilgiyi göremeyen Diyarbakır’ı bir hafta sonu keşfe çıkın, pişman olmayacaksınız” diye yazmıştım.
Altın Elma beşinci kez Türkiye’de
Türkiye Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği’nin (ATURJET) bu konudaki çabaları ilk meyvesini verdi ve Dünya Turizm Yazarları ve Gazetecileri Federasyonu FIJET, Diyarbakır Turizm Platformu’nun daveti üzerine, 27-30 Nisan tarihleri arasında yönetim kurulu toplantısını bu kadim şehirde yaparken, programa 19’u yabancı 36 yazar ve gazeteci katıldı, kenti ama özellikle de Zerzevan’ı gezdi ve yazdı.
Yönetim kurulu toplantısı sonrasında ise FIJET Başkanı Tijani Haddad, Diyarbakır’ın sahip olduğu tarih, doğal güzellik ve misafirperverliğin tüm yönetim kurulu üyelerini derinden etkilediğini ve yönetim kurulu olarak 2018 Altın Elma ödülünü Diyarbakır’a verme kararı aldıklarını