Şike soruşturması sırasında ilk Etik Kurulu raporu açıklandığında tıpkı bugünkü gibi ortaya pek çok görüş ve tez atıldı.
“Federasyon yargı kararını beklemelidir. Mahkeme ya beraat verirse?..”
“Disiplin ve hukuk yargılaması farklıdır. Federasyon hemen kararını açıklamalıdır...”
“Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nden savcılık iddianamesi gerekçe gösterilerek men edildi. Esas olan etik kurulu raporudur. “
“Şikenin Ergenekon ayağı da ortaya çıkacaktır!..”
“Fenerbahçe’yi suçlu göstermeye çalışanlar mahkeme kararını beklesin.”
“Trabzonspor masumdur. Etik kurulu raporu da, mahkeme kararı da bunu gösterecektir.”
Senelerdir Futbol Federasyonu'nun genel kurullarını izleriz, lakin hiç böylesini görmedik! Yıldırım Demirören federasyonu ilk olağan mali kongresini yapıyor.
Açılış, divan başkanlığı seçimi derken, kürsüye federasyon başkanı çıkıyor.
Ardından UEFA Birinci Başkan Vekili Şenes Erzik.
Sonra da Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç.
Kafalardaki soru şu idi: “Fenerbahçe Şampiyonlar ligi’ne alınmayacaksa niçin transferde tam gaz gidiyor?”
Düne kadar pek çok kişi bunun yanıtını aradı. Çeşitli olasılıklar gündeme geldi. Bir; Fenerbahçe bu sezon da Avrupa’dan men edilebilir. İki; Fenerbahçe ceza alır, ancak ertelenir. Üç; sarı-lacivertlilere hiç ceza çıkmaz ve yoluna devam eder.
UEFA ilk etapta, TFF tarafından adı bildirilen beş takımdan sadece ikisine vize verdiğinde kafalar karışmıştı.
Önce CAS, Bursaspor’un yolunu açtı. Birkaç saat sonra UEFA, sarı-lacivertli ekibin Şampiyonlar Ligi kura çekimine katılmasında sakınca olmadığı yolunda bir bildirimde bulundu.
Kilit ifade bu: “Kura çekimine katılmasında sakınca yok”.
Şimdilik Türk futbolu açısından yürekleri ferahlatan bir haber olarak algılansa da, Fenerbahçe ile ilgili dosyanın kapanmadığı aşikar.
Bardağın dolu tarafından bakarsanız, UEFA’nın ilk günlerdeki hiddetinin yerini sükunete bıraktığı da hâkeza.
Geçen sezon tombaladan çıkan play-off’un devamına kulüplerin tamamına yakını karşı.
Sistemin sportif yönü teknik direktörlerin işi. Onlar da sıcak bakmıyor uygulamaya.
Futbol Federasyonu mu? Genel kanı, devam etmemesi yolunda.
Etmesin de, ortada sadece Türkiye’de yaşanabilecek başka bir gerçek var.
Lige yüz binlerce dolar para yatıran yayıncı kuruluş, şike ve teşvik soruşturması nedeniyle ciddi bir maddi kayıp yaşadı. Tepki olarak binlerce dekoder iade edildi. Belki bir o kadarı da yolda.
Ne yapacak bu durumda Digitürk?
Önlerinde iki seçenek var. Ya 100 bin dolar peşinatı yakıp, bu kadar yatırıma rağmen, “Zararın neresinden dönersek kârdır” diyecek ve çekilecek ya da sözleşmesini uzatıp play-off konusunda kulüplere daha “cazip teklifler” götürecek.
Burak Yılmaz da yolcu. Tıpkı geçen sezon Selçuk, Egemen, Umut ve Engin’in gidişi gibi.
Ancak bu kez arada bir fark var. Golcü futbolcu giderse, Trabzonspor’a para kazandıracak!
Ne kazandıracak Burak? Özel sözleşmesine göre 5 milyon euro!
Burak kalitesinde bir oyuncuyu bonservisi ve yıllık alacağı dahil bu rakama transfer edebilir misiniz?
Etseniz bile uyum süreci, yeni arkadaşlarına ve hocasına alışma dönemi derken, kısa sürede verim sağlamayazsınız.
Trabzonspor’dan ayrılmayı çok önceden kafasına koymuş bile olsa, herhangi bir yöneticinin veya teknik direktörünün kendisiyle oturup gelecek yılın hesaplarını yaptığını hiç sanmıyorum.
Geçen hafta Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş ile birlikte Güney Kore’de idik. Seul’de deneyimli teknik adama gösterilen sevgi müthişti.
Havaalanında, tren istasyonunda, sokakta, statta, otelde onu tanıyan herkes ya fotoğraf çektirmek, ya imza almak veya hatırını sormak için sıraya girmişti.
Duygu patlamasının yaşandığı yer ise Seul Olimpiyat Stadı oldu.
Eski takımı F.C. Seul ile İncheon United arasındaki lig maçına davet edilen Güneş’i on binlerce taraftar ayakta alkışladı. O da bu sevgi gösterisine duyarsız kalmadı. Tüm tribünleri dolaştı, sevenlerini selamladı, kimi zaman gözyaşlarını engellemeye çalıştı.
Geçen haftanın popüler konusu Şenol Güneş idi. Deneyimli hoca camianın desteğine rağmen Trabzonspor ile yollarını ayıracak mı, yoksa istediği kazanımları sağlayıp yola devam mı edecekti?
Kimilerine göre hoca kararını vermiş, kulüpteki odasını toplamış, özel eşyalarını bile evine taşımıştı.
Derken, hafta ortasında merakla beklenen bazı sorular asbaşkan Nevzat Şakar’ın açıklamalarıyla bir anlamda yanıt buldu.
Şakar’ın söylemlerinden yola çıkarak, iki tarafın da istenen noktaya doğru yol aldığını düşünebilir, söz konusu toplantının kamuoyu ile henüz paylaşılmayan detaylarını şöyle kurgulayabiliriz;
Bir; Başkan Sadri Şener, Güneş’i dinledi, projelerini öğrendi, ortak hedefler kondu ve Trabzonspor’un geleceği açısından camiayı heyecanlandıracak kararlar verildi.
İki; Şenol Güneş transfer ve yeniden yapılanma konusunda daha geniş yetkilere sahip oldu.
Aslına bakarsanız taraflar arasındaki en büyük sıkıntılardan biri de bu idi.
Şenol Güneş’in hafta içindeki açıklamalarını dikkatlice okuduğumuz vakit, iki şekilde yorumlamak mümkün.
Ne diyor deneyimli teknik adam:
“Sorunlar vardır çözülür. Yeter ki arada, iyi niyet, samimiyet, güven, işin üstesinden gelecek enerji ve sağlık olsun. Ben kendi adıma şu an o enerjiyi ve sağlığı taşıdığımı düşünmüyorum.”
İlk yorum; Fiziksel ve zihinsel olarak yoruldum, Trazonspor’dan ayrılacağım.
Devam ediyor: “Çalışma düzeni içinde hiçbir zaman bir yetki beklentim olmadı. Bunu söylerken elbette etkili olmak, düşüncelerimi hayata geçirmek isterim.”
İkinci yorum;
“Başkan ve yönetime saygım sonsuz. Lakin bu ortamda düşüncelerimi hayata geçiremiyorum. Beklentilerim karşılanmaz ise ayrılmam kaçınılmaz olur.”