Şike soruşturması sırasında ilk Etik Kurulu raporu açıklandığında tıpkı bugünkü gibi ortaya pek çok görüş ve tez atıldı.
“Federasyon yargı kararını beklemelidir. Mahkeme ya beraat verirse?..”
“Disiplin ve hukuk yargılaması farklıdır. Federasyon hemen kararını açıklamalıdır...”
“Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nden savcılık iddianamesi gerekçe gösterilerek men edildi. Esas olan etik kurulu raporudur. “
“Şikenin Ergenekon ayağı da ortaya çıkacaktır!..”
“Fenerbahçe’yi suçlu göstermeye çalışanlar mahkeme kararını beklesin.”
“Trabzonspor masumdur. Etik kurulu raporu da, mahkeme kararı da bunu gösterecektir.”
Gün oldu devran döndü. Savundukları fikirleri unutanları da gördük, haklı çıkmanın keyfini yaşayanları da. Mahcup olup utananlar mı?.. Dün dündür bugün bugün!
Sadece Fenerbahçe mi?
Dava ilk günden beri Fenerbahçe Kulübü üzerinden tartışıldı. Yorumlar, değerlendirmeler, öngörüler hep Aziz Yıldırım’ın başkanı olduğu takımla ilişkilendirildi.
Başbakan, Başbakan yardımcısı, Adalet Bakanı, vekiller, muhalefet liderleri mesajlarını Fenerbahçe, kimi zaman da Trabzonspor adını kullanarak verdi.
Ne trajik değil mi? Mahkeme kararını açıkladığında adı şike- teşvik ile anılan kulüp sayısı 6, yönetici, futbolcu, teknik adam ve menajer sayısı ise 14 idi.
Kıssadan hisse, Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun davasıydı bu.
Gelin görün ki, yine konuşulan tek isim vardı: Aziz Yıldırım!
Unutmadan, bir yıldır gündemi meşgul eden şike ve teşvik soruşturması sadece Süper Lig’i ilgilendirmiyordu. Haziran ayı başında Etik Kurulu raporu doğrultusunda bir alt kategoride ceza alan bir dolu isim vardı.
Bilmiyorum, bu ülkenin savcılarının ilgisini çekti mi detay? Ya da yeni bir soruşturma başlatıldı mı?..
İtiraf edelim duymadık. Bir ihmal varsa eğer, devletin yetkili birimleri kadar biz de sorumluyuz demektir!
Ey Özgürlük!
Yakın geçmişte 6222 sayılı yasanın şike ve teşvik ile ilgili cezai hükümlerinin ağır olduğunu, ülkede nice suçlar işlenir, karşılığında komik cezalar öngörülürken şikeye istenen yaptırımların insafsızlığını dile getirdik.
Süreç içinde tutuklu olanların önemli bölümü tahliye edildi.
Aziz Yıldırım ve diğer sanıklar, tam bir yıl sonra delil karartma ve kaçma şüphesi bulunmadığı için ceza evinden çıkarıldı.
Özgürlüğün sözcük anlamından fazlasını bilmeyenler için çok önemsenmedi bu kararlar. Bazılarını ise rahatsız etti, nedense!
Günümüzün gerçeği şu; Aziz Yıldırım ve ceza alan diğer kişiler Yargıtay aşamasına kadar yitirdikleri özgürlüğün tadını doyasıya yaşayacaklar.
Darısı sadece fikirleri yüzünden yıllardır cezaevlerinde yatan, tecrit edilen, seslerini duyuramayan ve yargı kararını bekleyen yüzlercesinin başına!
UEFA ne yapar?
Yeni tartışma UEFA’nın tavrının ne olacağı?
Platini’nin UEFA kongresi için geldiği Türkiye’de Başbakan ve TFF yetkilileri ile ne konuştuğunu, nelerin sözünün verilip alındığı veya herhangi bir anlaşmanın gündeme gelip gelmediğini bilmiyoruz.
Davaya sadece Fenerbahçe penceresinden baktığımız için mahkemenin bir dolu kulüp ve ilgilisine öngördüğü cezaların UEFA nezdinde nasıl bir etki yaratacağını da hakeza.
Kilit soru şu; UEFA, Fenerbahçe’ye Şampiyonlar ligi vizesi verirken disiplin soruşturmasıyla ilgili açık bıraktığı kapıyı açar mı, yoksa sonuna kadar kapatır mı?
En azından UEFA’nın sadece Fenerbahçe değil, Türk futbolu açısından da hoş olmayan bir görüntüye yol açan cezaların Yargıtay aşamasını beklemeyeceğini biliyoruz.
Bu kadar çok sayıda kulüp başkanı, yöneticisi ve futbol ailesi bireyinin ceza almışken kafamızı toprağa gömmenin yararı yok.
Er veya geç, Türkiye’deki yargı süreci tamamlandıktan sonra UEFA’nın da payına düşen bir şeyler olacaktır mutlaka!
Fenerbahçe’nin geçen yıl TFF eliyle Avrupa’dan men edildiği, koltuk uğruna her türlü pazarlıkların örtbas edildiği, UEFA’dan herkesi mutlu edecek bir karar çıkmasını beklemek saflıktır!
Türk futbolunun kaderini UEFA’nın patronları yerine, Platini’yi oraya seçtiren ve yatırımlarının karşılığını almayı bekleyen o tanıdık lobi belirleyecektir.
Artık gerçeği görelim. Bu sadece Fener’in davası değil. İçeride Fener, dışarıda Türkiye’nin prestiji!
Suç örgütü!
Ülkemizin en güzel köşeleri rant uğruna peşkeş çekiliyor. İmar iznini koparan, doğa ve yeşil katliamı için kurulan suç örgütüne üye kaydediliyor. Bunlardan biri de Ekincik koyu. Denizi, kumsalı, dağları ve ormanlarıyla gerçek bir cennet. Kötü haberi burada aldık. Saf köylüyü gülümseten, suç örgütü üyelerinin ise iştahını kabartan imar kararı, yakında imzalanacakmış. Geçmiş olsun. Üç kişiyi bir arada görünce harekete geçen özel yetkili savcıların da kulakları çınlasın. Vatana ihaneti fikirlerde değil, onu parsel parsel pazarlayıp satan vicdanlarda arayın biraz da!
Vazgeç kupadan Sadri ağabey!
Trabzonspor adına şike sürecinde hayati önem taşıyan sonuç, Başkan Sadri Şener ile yöneticilerin yargıda aklanmasıydı.
Mahkeme 2 Temmuz’da bordo-mavili kulüp üzerindeki tartışmaları noktaladı.
Sadri Şener’in ilk günden beri söylediği gibi Trabzonspor bu davadan yüzünün akı ile çıktı.
Sadri ağabeyin içi dışı birdir. Aklından geçen dudaklarından dökülür. En büyük sıkıntısı da dil yarasıdır!
Sadri başkan mahkeme kararından sonra yine konuştu: “Kupamızı istiyoruz.”
Bu ses yanıt bulur mu?.. Kişisel fikrim, şu aşamada hayır!
Sevgili başkana naçizane bir önerim var.
Lütfen o mahkeme kararını al, güzel bir çerçeve yaptır. Kulüp müzesindeki değerli ne kadar kupa varsa, hepsinden daha anlamlı bir köşe seçip oraya iliştir.
Altına da federasyona, kulübü bu davaya bulaştırmak isteyenlere, taraftara, camiaya, seni bugüne kadar kim üzüp fırtınalara sürükledi ise tek kelimelik ama görenin bir daha dönüp bakacağı büyüklükte bir mesaj yaz:
“Yorumsuzdur.”
Kupa dediğin ne ki Sadri ağabey?
O mahkeme kararı ise söylemek istediklerinden çok fazlasını ifade eden “tapu senedi!”
İlla kupa ise, gün olur gelir. Gelmese de olur. Altında “yorumsuz” yazan çerçevedeki yargı ilamında futbolcunun, teknik direktörün, yönetimin ve taraftarın emeği var ise... Tüm camiaya yetmez mi Sadri ağabey?..