Söz konusu Anjelique ve Lucca partileri olunca, İstanbul’dan daha çok tanıdık ismin Mikonos’ta olacağını sanırdım. Öyle olmadı...
Nammos ve Kalua’da Siren Ertan-Gökhan Çarmıklı, Atıl Kutoğlu, Selim Yalın gibi Türkiye’den tanıdık isimler vardı ama sanılanın aksine partilerde çok sayıda Yunan müşteri de vardı.
Yine de iki parti saatleriyle de, tarzlarıyla da birbirinden tamamen farklıydı:
* Anjelique, Mikonos’ta bir İstanbul gecesi yaşattı; Lucca partisi ise ‘Lucca tatilde’ tadındaydı.
* Nammos’taki Anjelique partisi gece 22.30’da Anjelique mutfağından yemeklerle başladı. Mikonos’ta kimse 23.00’ten önce akşam yemeğine oturmadığı için partinin canlanması geç saatleri buldu. Asıl akşamüstü eğlencesi meşhur olan Nammos ilk defa bu kadar geç saatlerde eğlence gördü.
Kalua’daki Lucca partisi ise akşamüstü 17.00’de başladı, 22.00’ye kadar devam etti. Ortam daha rahat olunca, daha çok dans edildi.
* Anjelique, Doğuş Grubu’nun yeme-içme-eğlence şirketi D.ream’e ait artık. Bu da demek oluyor ki, kurumsallık daha ön planda. Belki de bu yüzden D.ream’in üst düzey yönetimi partide yoktu. Neyse ki Anjelique’in ve İstanbul Doors Group’un kurucularından Bülent Büyükuğur ve Berk
Performans sanatının öncülerinden Marina Abramovic. Lady Gaga, Jay Z gibi popüler isimlerle işbirliği yaptı. Şimdi de Londra’da “512 Saat” boyunca bir sanat galerisine kapandı. Bu sergiyi gidip görmemek olmazdı
Marina Abramovic, aylardır “512 Saat”e hazırlanıyor, özel bir diyet ve sporla. Dile kolay, 67 yaşında, 64 gün boyunca günde 8 saat ayakta duracak.
Bir sergi için Londra’ya gidilir mi? Gidilir. Kuyrukta saatlerce beklenir mi? Beklenir. İçeride başınıza ne geleceğini tam olarak bilmeden emin adımlarla ilerlenir mi? İlerlenir. Sergide de olsa, her elinizi tutanın peşinden gidilir mi? Gidilir. Gözünü kapat dediğinde, ikiletmeden söz dinlenir mi? Dinlenir. Hem de akıllı telefonunuzla vedalaşmak zorunda kalacağınızı bilseniz de... Hatta daha da ileri gidip telefonumu cebimde unutmuş gibi yapayım bari, belki fotoğraf çekerim denir mi? Denir. Her yerde “Fotoğraf çekmek yasak” yazısı olmasına rağmen.
“Gözlerini kapat, hiçbir şey yapmadan otur”
Buraya gelirken baştan kabul ettim, ne derlerse onu yapacağım. Boşuna “Performans sanatının kraliçesi” demiyorlar Marina Abromovic için. Öyle bir duruşu var. Sıkıyorsa dediğini yapmayın. Bir tek fotoğraf konusunda sınırları
Bu hafta sonu akın akın Mikonos’a gidileceği çok önceden belliydi. Dün akşam Nammos’ta Anjelique partisi ve hemen akabinde bu akşam Kalua Beach’te Lucca partisi var.
Partilerden haberleri sonra bildireceğim. Şimdi en baştan başlayalım.
EĞLENCE UÇAKTA BAŞLIYOR
Avrupa yakasında oturanlar için Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan uçmak demek; köprü engelini aşmak ve bitmek bilmez yol demek. İtiraf etmeliyim, gözümde büyüyor önce. Sonra havalimanına gelince fikrim tamamen değişiyor. Dünyanın en sakin havalimanı olabilir burası. Kalabalık yok, her şey tıkır tıkır işliyor. Bizim kadar kargaşaya alışanlar bocalıyor buradaki sükuneti ve düzeni görünce. O kadar tuhaf geliyor.
Atlasjet’in İstanbul-Mikonos uçağı dolu. Sertab Erener-Demir Demirkan çiftinden İstanbul Doors Group’un kurucularından Bülent Büyükuğur’a, hatta bekarlığa vedaya giden kalabalık bir gruba uçakta herkes son derece neşeli.
Dünyanın sayılı sanat koleksiyonerlerinden biri Charles Saatchi.
Londra’da en çok ziyaret edilen çağdaş sanat galerisi Saatchi’nin de kurucusu. Geçen yıl Londra’nın ünlü restoranlarından Scotts’s’da şiddetli bir tartışma sırasında eşi Nigella Lawson’ın boğazını sıkarken görüntülenmişti.
Televizyondaki yemek programlarıyla tanıdığımız Nigella Lawson, bu fotoğrafların ardından bir açıklama yapmadan sırra kadem basmıştı.
Tam 7 hafta sonra da Saatchi ve Lawson tek celsede boşandı.
Charles Saatchi’nin kendi adını taşıyan Los Angeles merkezli bir internet sitesi var; saatchiart.com.
Burada tam 40 bin sanatçının eseri satılıyor. Son zamanlarda saatchiart.com’un daha çok gündeme gelmesinde ise; Saatchi ve Lawson’ın boşanmalarına da neden olan kavga fotoğraflarından ilham alınan işler etkili.
İSMAİL PAŞA’NIN SARAYI
Floransa’da Uffizi’den 15 dakikada yürüyerek kendinizi dev bir bahçede buluyorsunuz. Uçsuz bucaksız hissi veren bahçenin iki yanında da birer Rönesans sarayı yer alıyor. 15. yüzyılda yapılan Palazzo della Gherardesca ve 16. yüzyılda yapılan küçük versiyonu Il Conventino.
Şu anda bu iki saray Four Seasons Floransa olarak hizmet veriyor. Michelin yıldızlı restoranı da, fresklerle süslü lüks odaları da, huzurlu bahçesi de görülmeye değer.
Hatta burada kalınmasa bile Floransa’ya kadar gelmişken mutlaka görülmeli, bir kahve içmeye de olsa uğranmalı.
Sarayın, ucu Osmanlı’ya dokunan ilginç bir de hikayesi var. Mısırlı İsmail Paşa’nın 1882’de sürgüne gönderildiğinde satın aldığı ve haremiyle birlikte bir dönem yaşadığı saray. Mısırlı İsmail Paşa, I. Abdülaziz’in teyzesinin oğlu. Süveyş Kanalı’nın yapımını başlatan kişi. Sonradan affedilince Emirgan’a Hidiv Kasrı’na dönüyor.
Four Seasons Floransa’nın tarihini anlatan ilginç bir kitabı var. Tesadüfen bu kitapta görüyorum, sarayın bir dönem İsmail Paşa’ya ait olduğunu. Bu kitabı okurken Osmanlı tarihi hakkında da yeni şeyler öğreniyorum.
Floransa’da restoranlarda bizdeki gibi mühim olan ambiyans değil, aksine burada önemli olan yemekler. Sofistike yemekler değil, ‘comfort food’ ön planda. Via Macci’deki Il Pizzaiuolo’da bir burrata geliyor önünüze, bundan sonra bırakın burratayı, bizde en iyi İtalyan restoranlarında bile mozzarellaya mozzarella demek mümkün değil.
Tabii Delicatessen’in yeri ayrı, mozzarella ve sumaklı domates salatasının İstanbul’da kesinlikle üstüne yok.
BİZDE BUNU YAPSALAR...
Malum Türkler’in yurt dışında gittiği restoranlar hep aynı. Türkler’in Floransa’daki favori restoranı Cibreo. Hem restoranı hem kafesi var.
Şef Fabio Picchi’nin yemekleri ‘fine dining’ kategorisinde ama ortam son derece rahat. Menü yok. Bir görevli gelip masanıza oturuyor, günün yemeklerini uzun uzun anlatıyor, hem tatlı tatlı, hem de öğretmen edasıyla.
Bizde bunu yapmaya kalksalar müşteriler kesin arıza çıkarır.
İstanbul gece hayatının gözde mekanlarından Anjelique ve Lucca 4-5 Temmuz tarihlerinde Mikonos’un popüler beach club’ları Nammos ve Kalua’da parti vermeye hazırlanıyor.İşte Mikonos’a gideceklere altın tüyolar
Yazları hafta sonu İstanbul’da kimse kalmıyor. Önümüzdeki hafta sonu ise İstanbul gece hayatında in cin top oynayacak. Nedeni belli, gece kuşları toplu halde Mikonos’a çıkarma yapacak.
Son birkaç yıldır İstanbul gece hayatının tanınmış simaları Mikonos’ta ev tutuyor. Üstelik burada bir aylık ev kirası Bodrum’da bazı otellerin bir-iki gecelik konaklama fiyatıyla aynı. Bodrum’daki fahiş fiyatlardan şikayet edenler kendilerini en yakındaki Yunan adalarına atıyor. Amaç daha lezzetli yemekleri, daha makul fiyata yiyebilmek ve daha makul fiyatlara eğlenebilmek. Ama bunu yaparken şarapların üstüne içilen sakız likörleriyle eğlenceyi zorlayanlar, cüzdan, telefon gibi değerli eşyalarını kaybedenler de oluyor. Şaşırıyor muyuz? Hayır. Boşuna, geçen yıl Mikonos’ta tatil yapan Serdar Bilgili “Türkler Yunan adalarından çekilse ekonomileri bitebilir” demedi.
Birçok Türk düğünü Nammos’ta yapılıyor
Evet, her yaz Mikonos’u istila ediyoruz ama önümüzdeki hafta sonu durum daha
Hafta sonu Bodrum’a gitmek istesek 99 Euro’ya gidemezdik. Malum, Bodrum uçak biletleri tavan yapmış durumda.
Buna rağmen cuma ile pazar günü arasında gitmek isterseniz yer de bulunmuyor.
Floransa’ya daha önce Bologna’dan gidiyorduk, şimdi ise THY’nin yeni seferiyle 2.5 saatte Pisa’ya uçuyoruz. Üstelik 99 Euro kampanyası var.
Pisa Havalimanı’ndan araba kiralayıp ya da 6 Euro’ya otobüse binerek bir saatte
Floransa’ya ulaşabiliyorsunuz.
ÖĞRENCİ ŞEHRİ PİSA