İSMAİL PAŞA’NIN SARAYI
Floransa’da Uffizi’den 15 dakikada yürüyerek kendinizi dev bir bahçede buluyorsunuz. Uçsuz bucaksız hissi veren bahçenin iki yanında da birer Rönesans sarayı yer alıyor. 15. yüzyılda yapılan Palazzo della Gherardesca ve 16. yüzyılda yapılan küçük versiyonu Il Conventino.
Şu anda bu iki saray Four Seasons Floransa olarak hizmet veriyor. Michelin yıldızlı restoranı da, fresklerle süslü lüks odaları da, huzurlu bahçesi de görülmeye değer.
Hatta burada kalınmasa bile Floransa’ya kadar gelmişken mutlaka görülmeli, bir kahve içmeye de olsa uğranmalı.
Sarayın, ucu Osmanlı’ya dokunan ilginç bir de hikayesi var. Mısırlı İsmail Paşa’nın 1882’de sürgüne gönderildiğinde satın aldığı ve haremiyle birlikte bir dönem yaşadığı saray. Mısırlı İsmail Paşa, I. Abdülaziz’in teyzesinin oğlu. Süveyş Kanalı’nın yapımını başlatan kişi. Sonradan affedilince Emirgan’a Hidiv Kasrı’na dönüyor.
Four Seasons Floransa’nın tarihini anlatan ilginç bir kitabı var. Tesadüfen bu kitapta görüyorum, sarayın bir dönem İsmail Paşa’ya ait olduğunu. Bu kitabı okurken Osmanlı tarihi hakkında da yeni şeyler öğreniyorum.
FAVORİM: LUCCA
Toskana gezisinde en eğlenceli yer kesinlikle Lucca. Lucca’da herkes sokaklarda sosyalleşiyor. Butikler de, barlar da Pisa ve Siena gibi bölgelere oranla çok farklı.
Lucca’da yılda bir kez kurulan ve Guinness rekorlar kitabına giren dev sofraya da rastlıyoruz. Şehirde kimse karışmıyor dev bir sofra kurulmasına ve herkesin gelip burada yemek paylaşmasına.
iki KİŞİLİK RESTORAN
Lucca’dan sonra San Miniato’ya geçiyoruz. San Miniato, Toskana tepelerinde minik bir kasaba. Beyaz trüf mantarıyla ünlü. Manzarası ve tarihi binalarıyla görülmeye değer. Bu küçük kasabada Pepe Nero adlı ünlü bir restoran var. Yemekleri gerçekten başarılı. Şefi Gilberto Rossi TV’de yaptığı yemek programlarıyla da tanınıyor.
Restoranın biraz ilerisinde ise minik bir yer dikkatimi çekiyor. Burası Pepe Nero’nun 2 kişilik versiyonu. Romantik bir yemek isteyenler burada hem başbaşa kalabiliyor, hem de masadaki zile bastıkları anda restoran servisi alabiliyor. Toskana’da böyle 2 kişilik restoranlara sık sık rastlanabiliyor.
CHİANTİ’DE ŞARAP BAĞLARI
Toskana’nın şaraplarıyla ünlü Chianti bölgesi de mutlaka görülmesi gerekenlerden. Burada daha önce Frescobaldi’nin bağlarını ve mahzenini gezmiştim, şimdi sırada Castello di Fonterutoli var.
SİENA’DA AT YARIŞI
Son durak Siena oluyor. Siena pazar günü hiç olmadığı kadar tıklım tıklım. Herkes meğer bu anı bekliyormuş. Çünkü yarın Siena’da yılda 2 kez gerçekleşen meşhur Palio, yani at yarışı var. Pazar günü de yarışın provası yapılıyor. Tarihi kostümler giyen halk şarkılar söyleyerek Siena sokaklarında dolaşıyor. Palazzo Berlinghieri’de at yarışı provalarını ve bu şenliği izleyebiliyorsunuz.
SABIR İŞİ SÜSLEMELER
At yarışından daha etkileyici olan ise Siena Katedrali. Katedralin çatısına kadar çıkıyoruz. O zamanlar mimariye verilen öneme ve detaylara ne kadar zaman ayrıldığına bir kez daha hayran kalıyoruz. Tamam, konsantrasyonu bozacak pek bir şey yok o zamanlar ama yine de böyle bir sabır ve özene saygı duymamak elde değil.
Santa Maria Della Scala adlı Ortaçağ’dan kalma eski hastane yeni müzeyi de geziyoruz. Acil servisin tavanındaki fresklerden gözlerimizi alamıyoruz. Rehber anlatıyor, biz dinliyoruz. 15 dakika sonra artık daha fazla konsantre olamadığımı fark ediyorum. “Bırak bu süslemeleri yapacak sabrı, hikayesini 15 dakika dinleyecek sabır bile yok bizde” diyorum yanımdaki arkadaşıma. Gülüyoruz. Belki de acınacak halimize.