Neden karşımızdakini suçlar, açıklarını arar, niyetini sorgular ve hatta haklı olalım ya da olmayalım intikam almak ister, ah ve beddua yağdırırız?
İnanın bunun neden yapıldığı konusunu konuşmak ve buna üzülmek hayatımın en çok zamanını alan şey.
Hayat denen şeyin kendi hikayesini çözdükten sonra insan bütün bunlarla ilgilenmeyi bırakıyor. Her şeyin mantıklı bir açıklamasının gerçekten de olmayabileceğini biliyor insan, hem de kendi örneklerinden. Yahu hepimiz çokça kez mantığa aykırı istek, düşünce ya da bir anlık eylem var etmedik mi!
Bir flörtte ya da ilişkide birini seçmemiz diğerinin dünyanın en ezik insan olmasından kaynaklanmadı değil mi? Bu hikayenin mağduru saydıysak kendimizi, bir başka hikayede de o ilişkinin mağdur edeni, emek katili olmuş bile olabiliriz. Hareketlerimizin altındaki buzağıyı görmeyip milletin altını dikizlemek de neyin nesi!
Birini beğendin o da seni beğendi, görüşüldü paylaşımlar oldu ama ilişki ilerlemedi. Kimsenin kimseye kazık attığı yok bu hikayede, akmamış işte niye beddualar ve intikam yeminleri atıyorsunuz?
Ömür içinde ve günün içinde bile en ufaktan en önemlisine kadar hepimiz bir şeyleri oldurma çabası gösteriyoruz ve hayal ettiğimiz “ben hali”ne varmaya çalışıyoruz.
Zengin olmak, başarılı olmak, sevilen ya da değerli biri olmak genel olan “olma çabalarımız” ve bunun gibi iş ve özel hayatta bir şeyleri oldurma çabamız çokça.
En başta “olma çabası”nı kıymetli bulurum, ilk hali için. İyidir, insanı kendine baktıran ve insana gelişim ve değişim için motivasyon veren tetikleyicidir ama o haliyle sürdürebilsek keşke tabi.
Ancak “olma çabası” dediğimiz şeyi de “oldurma çabası” denen savaşı da iyi ayarlamak gerek. Bir kere bastırdığın hiçbir yerden verim alamazsın. Bir toprağa tohum attığını düşün, bu toprağı doğru zamanlamalarla sularsın ve filiz mevsimini bekler biçersin. Ektiğin toprağı fazla sularsan ya da gidip toprağın üstüne basarak tepinirsen verim alamazsın. Hayatta böyle, ekmeyi, sulamayı ve beklemeyi bileceksin! Doğru araçları, mevsimi,
Bir şeyin olmadığına dair inanç taşıyıp aynı zamanda onu aradığını iddia etmek çok tuhaf geliyor bana. Uzun yıllar boyunca diğer mesleğim olan avukatlıkta “adalete inanmak” konusunda bu savaşı verdim. Hem da sadece insanlar değil meslektaşlarımla. İddiam şu olmuştu: “Bir şeyin olmadığını söylersen yok olmasına katkı sunarsın, sen var de ki var kalsın!”. Ben hep adaletin olduğuna inandım, sadece ona varmak çetrefilli ve zordu evet.
Birçok kelimeyi yazabilirim “adaletin” yerine ve durum değişmez. Belki yaşadığımız toprağın ya da belki yaşadığımız topraktan olma insanların sonucudur bu bilinmez. Ancak olması gereken ve en güzel şeylere erişmek için maalesef olağanın üstünde bir çaba gerekiyor, açık konuşalım. Asıl çaba bu olmalıyken de herkesin dilinde bir “aramak” sözü! İnanmayan kim varsa adalet arıyor, aşkı arıyor, doğru adamı ya da kadını arıyor, zengin olmanın yolunu arıyor. Neden arıyor, çünkü o her ne ise onun varlığına artık inanmıyor. İnsan inanmadığı şeyi arar, insan inanmadığı ama yanlış yaptığı şeyde doğru yola gelebilsin
Bazı kelimelerin insanlarda değişim yarattığına inanırım, sayfalarca anlatılan düşüncelerden bile güçlü biçimde. Danışmanlıklarımda da aynı şeyi yaptığımı söylerler, ki bunu bilinçli olarak yaparım, işleme ve kodlama tekniğidir çünkü.
Hayatımda da çokça kelime ya da betimleme aynı etkiyi yaratmıştır. Bir zaman önce bir dizide “kaldırabilirim” sözünden çok etkilenmiştim mesela. Güç veren ve her şeyi göğüste yumuşatarak almayı sağlayan bir söz bence. Tabiî ki hoş olmayan olayları sindirilebilmek için bir kapıdır bu söz benim için.
Son bir yılda yaşadığım hikayenin üzerine olanlara rağmen iyi oluşuma dikkat çekmişti sihri veren kişi. Cümle içindeki “rağmen” kelimesine tutulmuştum ben de tam o an. “Rağmen” kelimesi zihnimde oldukça güçlü titreşmeye başladı ardından.
Hayatın içinde her şeyin olduğunu ve olacağını bilerek yaşamak insanı güçlü kılıyor. Olumlu düşüneceğiz diye olumsuza kapalı olmak zorluklar
Yeni bir yıla bol umutla başladık başlamasına ama gökyüzü yeni yılın bu ilk ayında işimizi biraz yokuşa sürdü evet. Astroloji bilmesek de başımıza gelenleri biliyoruz az biraz.
Bir kere evren getirdi koydu önümüze tüm maziyi ve adına Venüs hanımefendinin retrosu dedi, çık çıkabilirsen işin içinden. Sanki bütün ilişkiler başarısız ve sanki bütün kadınlar ve adamlar aynı yerden bizi hançerlemiş gibi. Venüs hanfendi nostaljiye kapılmış, “sen de benim gibi geçmişe gömül, onu oraya koy bunu buradan hazmetme ve kendine yor olmazlıkları” dermiş gibi.
Merkür denen arkadaş iletişimi zorlarken ve dolunay gibi oyunbozan ya da oyun kurucular oyuna dahil olurken kendimizi duyamaz olduk bir taraftan da. Kimimizin işleri iyiye gitti, kimi paraları topluyor ve aslında sanki yeni yıl pek de fena gitmiyor ama kafa sesimizi duyamıyor gibiyiz. Merkür kardeş yapıyorsa dönsün evine lütfen.
Gezegensel hareketlerde ilişkiler biter ya da başlar, işler aksar ya da olur, aşk nostaljisi çöker ya da atarlı hallere bürünürüz
Çokça kez yazdığımdan anlattığımdan eminim bazı hikayelerde zamanın doğru denk gelmediğini. Bu düşüncenin de çok rahatlatıcı olduğundan emin olarak söylerdim bunu üstelik.
Hayata dair hangi hikaye için düşünürsen düşün arzu ettiğin şeyin olmaması ya hayra değildir ya da zamanı henüz değildir elbette ki. Hayra değilse kabul edebilmek için insanın elinde çok güçlü bir inanç oluyor ama zamanı doğru olmayanlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Örneğin güzel bir ilişki yaşayacaksındır da bu o kişi değildir. Ya o kişi doğru değildir ya da senin için en doğru ilişkinin henüz zamanı değildir. Ne bileyim henüz tamamlanman gereken süreçler veya geçmen gereken sınavlar olabilir.
Ahkam kesmek kolay tabi! Gel de bunu seven bir kalbe anlat ve sen anlatınca sussun sevda! Ne mümkün! Elbette ki zaman geçiriyor meseleyi, bir zaman sonra hayra olmadığına ya da doğruluk payının zayıflığına inanıveriyor insan.
Peki ya sizin hiç hayırlı hayırsız olmak veya zamanın gelmemesi konularından bağımsız yanlış zamanlama
Haydi bu yazı 2022 yılı için bireysel olarak dileklerimizi döktürsün. Her satırı, her duyguyu hisset ve sen de dile derim ben:
Sevgili 2022
Senden en önce dileğim beyin ve beden sağlığımı en üstün seviyede var et tüm zamanların boyunca. Hani türlü türlü mesele dönüyor dünyanın etrafında ya, bedenime hastalık el sürmesin ve aklım hep en üst seviyede var olsun. Akıl dediğin nedir deme, ne çok zorlanıyor bazen bilemezsin ve ne denli mühim anlayamazsın. O yüzden aklım hep kılavuzum olacak kadar bilge olsun e mi!
Her bir zerrende her şeyle baş edebilme, kaldırabilme ve üstesinden gelebilme gücü ver ama bunu dedim diye sanma ki sınav dert isterim, sen onların hiçbirini de kapımdan geçirme. Kullanmak zorunda kalmadığım ama varlığını hep bildiğim gücüm benliğimde ve bileğimde dursun.
Sen hep karşıma kalbi iyi insanlar çıkar, vicdanlı ve doğru olsunlar. Bilirim ben eğrisini doğrusunu ayırt edebilirim ama sen kolaylaştır denk gelişlerimi. Kimsenin vicdanına kalmasın hiçbir hikayem ve hiçbir hikayem vicdanımı yormasın. İyiliğim
İnsanı cevapsız sorular yaşatır her durum içinde. Henry Ford’un “insan öğrenmeyi bıraktığı zaman yaşlanır” sözü benim için çok anlamlı ama artık sadece yaşlanmak ya da yaşamakla ilgili değil.
Geçen gün bir arkadaşım eski flörtüyle ilgili “Ona sormak isterdim neden öyle davrandı” dedi ve üstelik o kişinin duygusal hiçbir önemi de yoktu. Geçmiş ilişkilerimizle ilgili duygusal özlem dışında insanlar aklımıza cevapsız sorularla gelir ve an’lar cevapsız sorularla canlı durur.
Bir süredir arıyordum bu cevabı. Neden benim aşk mertebesinde olan kişi aklıma gelmiyor da bir başka kişi geliyor diye! Çünkü tüm soruların cevabı var ve mutlu ya da mutsuz sonlu olsun hikaye tükenmişse kemirgen bir hatırlama olmuyor. Ama onun aksine cevapsız soruları olan hikayeler hep o soruyu hatırlatır ve cevabı merak ettirir insana.
İnsanın öğrenmeyi bıraktığında yaşlanmasını anlıyorum, soru yoksa cevap arayışı yok, cevaplar yoksa da boşluktasın çünkü. Düşünsene geçmişte çok aşık olduğun adam ya da kadını bir