İnsanı cevapsız sorular yaşatır her durum içinde. Henry Ford’un “insan öğrenmeyi bıraktığı zaman yaşlanır” sözü benim için çok anlamlı ama artık sadece yaşlanmak ya da yaşamakla ilgili değil.
Geçen gün bir arkadaşım eski flörtüyle ilgili “Ona sormak isterdim neden öyle davrandı” dedi ve üstelik o kişinin duygusal hiçbir önemi de yoktu. Geçmiş ilişkilerimizle ilgili duygusal özlem dışında insanlar aklımıza cevapsız sorularla gelir ve an’lar cevapsız sorularla canlı durur.
Bir süredir arıyordum bu cevabı. Neden benim aşk mertebesinde olan kişi aklıma gelmiyor da bir başka kişi geliyor diye! Çünkü tüm soruların cevabı var ve mutlu ya da mutsuz sonlu olsun hikaye tükenmişse kemirgen bir hatırlama olmuyor. Ama onun aksine cevapsız soruları olan hikayeler hep o soruyu hatırlatır ve cevabı merak ettirir insana.
İnsanın öğrenmeyi bıraktığında yaşlanmasını anlıyorum, soru yoksa cevap arayışı yok, cevaplar yoksa da boşluktasın çünkü. Düşünsene geçmişte çok aşık olduğun adam ya da kadını bir boşlukta anımsıyorsun, yüreğinde hiçbir kıpırtı yok, işte yaşlanmak da böyle.
Ford’un sözünü ilişkilere yormak da neyin nesi! Ama cidden doğru değil mi, geçmiş ilişkilerle ilgili “öğrenme” isteği varsa o kişi ya da o hikaye aklımızda yaşlanmıyor. Hazır venüs retrosunda geçmiştekiler günümüze gölge düşürecekken bu farkındalığın süreci iyi yönetebilmemize katkısı olsun istedim. Şimdilerde geçmişten aklına gelen kişiyle ilgili mutlaka bir cevapsız sorun vardır. Belki bu bir sanrıdır, belki gerçekten net bir cevap vardır ortada ama yine de sanki çok önemli bir soru kağıdı elinde boş kalmıştır.
Ben hep sonuca ve en açık cevaba bakmak gerektiğini savunurum ve hala da savunuyorum. Örneğin adam ya da kadın seninle olmadıysa olmamıştır. Neden kaçtığı, neden başka seçimler yaptığı sorusunun cevabı kadar önemsiz bir cevap yoktur esasen. Çok basit ve önemli cevaptır sonuçta onun bu masada karşında oturmuyor oluşu. Ancak sanki bilgi eksik gibi kalmıyor mu? Oturur kahve içerken didiklersin dostunla, fikrin vardır neden gelmediği ve neden bu seçimi yaptığıyla ilgili ve yine de mümkünse karşına o otursun ve açık yüreklilikle anlatsın istersin. Mesele gerçekten onun seçimleri midir yoksa seninle ilgili bilmen gereken bir bilgi mi vardır? Ne bileyim belki ilişkilerle ilgili bir hata yapıyorsundur ve bunu öğrenirsin. Neden o kişiyle olamadığını öğrenmek hakkın olmalı insanın değil mi?
İlk defa venüs retrosu etkisi altında fikrimden cayıyorum biraz ben de. Evet tablonun netliğine ve denklemin sonucuna bakmak doğru, neticelerle hayat hızına yetişerek yaşamak doğru fakat diğer soruyu da yok saymak zor oluyor bazen, insan bu yaşlanmaz bir öğrenci işte:)
Geçenlerde aklıma bir eski zatla ilgili soru geldi ve onu kovalamak için aşk acısı duyduğum kişiyi aklıma getirdim. Denize düşmüş yılana sarılmışım gibi… Aslında artık o alanın tehlikeli olmadığından, tükenmişliğinden ve soruların hep cevaplı oluşundan emindim, o yüzden. Ve ardından işte bu soruyla cevabı aramaya koyuldum: o iki kişi arasında aklıma gelişle ilgili fark nedir? Cevap: Cevapsız en az bir soru var çünkü.
Venüs retrosu uzunca bir süre bize geçmişin cevapsız sorularını hatırlatacak belli, şahsen bende de bir tane dolanıyor:) Peki ne yapmalı derseniz şöyle derdim:
Eğer arkadaşça iletişim varsa açıkça sor sorunu ama bunu sadece bu anlattıklarım üzerine tamamlamak için yap. Yani cebinde soru kalmasın diye yap yapacaksan bunu.
Bu imkan yoksa cevapsız soruyla retro gölgesinde güneşlenme. Ford’un sözünü alıp evirdiğim gibi cevapsız soruların aklına düştüğünü, cevabı elinde yoksa neticedeki cevapla yetinmen gerektiğini, ne güzel ki yaşamanın meraklı hazzını içinde tuttuğunu ve fakat artık cevabı bulabileceğin kıymetli soruları tercih ettiğini kendine her dürtülmede söyle yeter.
Ha bir de yine de demeden edemeyeceğim “Aşk mevzubahisken içinde yaşlanmayan tüm soruların cevaplarını alabilme hakkı olmalı insanın”
Betül Yergök
İnstagram: @betulyergok
Youtube: @mentalizasyon
Podcast : “Betül Yergök ile SEN”