Dünya hangi çağa girdi?

18 Ağustos 2021

Şimdilerde siyasiler, toplum bilimciler, astrologlar ve öngörücüler başta olmak üzere herkes içinde bulunduğumuz ve sürüklendiğimiz çağı konuşuyor. Kimi doğru kimi yanlış tespitlerle…

Dünyanın yaşadığı olaylara bakınca Dünya’nın ve doğanın bizi istemediği düşüncesine kapılanlar; küresel ısınma, 5G ya da termikler gibi nüansların neticesinde artık sona yaklaştığımıza inanlar var. Bunlar biraz eksik kalıyor perdede.

Dünya’nın ve doğanın bizi istemediğini düşünebiliriz ancak dünya artık eteğindeki insanlardan ve yaşam modellerinden bazılarını silkeleme düşüncesinde ve bunun için de bir planı var. Yani bize “gidin sizi istemiyorum” demiyor. Yaşam artık hayrı olanları, akıllı ve faydalıları elekten geçirip yaşamın devamlılığı için korumaya ve fakat geri kalanların dökülmesine uyarlanmış durumda. Peki burada en büyük gerçeklik ya da sorun nedir derseniz bu seçimlerin şu an olmadığını derim!

Öyle bir çağa girdik ki şu an nasıl biri olduğumuzun nihai elenmede faydası yok. Uzun engelli bir

Yazının Devamı

Düşmanlık ve öfke bilinci sorunu

4 Ağustos 2021

İçinde bulunduğumuz yangınları ve acıları her an konuşuyoruz ve sanki hepimiz sürekli yanık çığlıklar atıyoruz. Canımız ülkemizin bir an evvel bu zorlu günleri de aşacağına inancımız ve isteğimiz tam. Bu haftanın yazısı gözün gördüğü acıyan yanlarımızdan biraz uzaklaşıp gözlerin ısrarla görmediği kanayan yaramıza dair olsun istedim: düşmanlık bilincimiz.

Her ne olursa olsun toplumumuzu ilgilendiren bir konuda sesler aynı yerden yükseliyor. Aşıyı konuşuyoruz olmayanların sınırdışı edilmesini istiyor neredeyse sözler. Bir afet yaşanıyor, sosyal medyada normal bir şey paylaşana “defolsun gitsin” ile başlayan bin türlü hakaret. Parası olana beddua, ünlüsüne soru yağmurları ve hainlik suçlamaları, siyasileri söylemiyorum bile. Öfke, öfke ve öfke. Diyeceksiniz ki haklı değil miyiz? Haklı değilsiniz ama haksız da sayılmazsınız. Azra’nın başına gelenler, Şahin’in şehitliği, canlarımız, yuvaları, hayvanlarımız ve ormanlarımız… Bunca şey oluyorken üzülmemek ve öfkelenmemek elde değil elbetteki. Ama sadece buradan

Yazının Devamı

Stresi yok etme, onu yönet

14 Temmuz 2021

Yeni dünyamızın en önemli sonuçlarından biri stres seviyemiz ve şeklimizin de değişmiş olması. Yine aynı şekilde aşkta, iş hayatında ya da kişisel dünyamızda strese giriyoruz ama artık daha fazla ve daha farklı. Dijital çağın getirdikleri karşısında kıyaslamaları daha çok yapıyoruz, mahrumiyet duygularımız, takipçilik dürtülerimiz gibi birçok yeni duygu ve güdü bizi hem duygusal yönden hem de kişisel yaşamsal faktörlerden yana strese sokuyor, hem de eskiye göre çok daha fazla.

Biz de onlar gibi gezil tozmak, güzel yerlerde yemek yemek ve o kıyafetleri giymek istiyoruz. Ünlü olmak ya da bir video ile viral olmak istiyoruz. Çabuk ve çok para kazanmak istiyoruz. Bir iş kurup çabuk zengin olmak, zengin biriyle tanışıp evlenmek, icatlarımızı ispatlamak, fiziksel olarak daha zayıf ve alımlı olmak istiyoruz. Dış güzelliğimizden içe, zenginliğimizden başarıya, ünden konfora her konuda hedefler ve hayaller büyüyor, bizi bir heyecan sarıyor ama stresi de artıyor hayatın.

Birileriyle, zamanla ve kendimizle rekabete giriyoruz aslında tüm

Yazının Devamı

Duygu ve düşünce zehirlenmesi

7 Temmuz 2021

Yediğimiz yemekten zehirlendiğimiz gibi bazen ve çoğunlukla ruhumuz, zihnimiz de zehirleniyor. Bu zehirlenme kimi zaman kendi bilinç akışımızla olduğu gibi kimi zaman da dış faktörlerden, bilhassa başka insanlardan kaynaklanıyor. Hayatımız akıp giderken minik minik binlerce zehirlenme yaşıyor olabiliriz. Pozitif düşünce ve duygular hariç her türlü olay, kişi, an, düşünce bizi kirletiyor, zehirliyor.

Beyni hep anlatıyorum, çok zeki olmayabiliyor ve mekanik hatalara çok açık. Bu yüzden kendi olağan sisteminde bile hata veriyorken bizim ve dış dünyanın da katkısıyla neler olabileceğini siz düşünün. Buna bir de gelişen dünyanın hızlı erişim ve iletişimlerini, sosyal medyayı, telekomünikasyonu, insan cehaletini ya da davranışsal bozuklukları eklersek gözlerimiz korkuyla açılabilir: “Nasıl yani böyle çok zehirleniyorum o zaman ben!!!”

Değişim dönüşüm çabaları, yoga ve meditasyonlar bu yüzden sükse yaptı. Çünkü aldığımız ve yarattığımız olumsuzlukları benliğimizden atamıyoruz. Eski ve yeni

Yazının Devamı

Seni durduran şey...

30 Haziran 2021

Olsun istediğin iş olmuyor, terfi gelmiyor, aşk kapıyı çalmıyor bazen. Hedeflediğin ağaca tırmansan da sıçrayamıyorsun, sıçrasan da varmak istediğin yere varamıyorsun. “Neden?” deyip duruyorsun diline dökmesen de içinden. Çoğu insana göre oldukça fazla emek harcadığından, kalbinin temiz olduğundan ve elde etmek istediğin güzellikleri hak ettiğinden de eminsin üstelik!

Peki neden olmuyor ve seni durduran şey nedir?

Kader ve kısmet gerçeğini bir an için kenara itelemek isterim bir başka gerçeği kovalamak uğruna. Yoksa kaderde ve kısmette olanı yaşıyoruzdur çoğu zaman elbette. Ancak tekrarlanan engeller, sürekli olan bozulma ve kısmetsizliğin “senden ötürü” olan sebepleri de var hani!

Kaderden başka insanı durduran ve engelleyen yegane şey kendisi ve bunu da onlarca türden yaratmayı da başarıyor ilginç ki!

Dilin, kalbin ve aklın bir şey olsun istiyor, ister aşk ister iş ya da bambaşka bir konu. Beynin bunu düşünürken veya isterken, küçücük hazne içinde pankartlarıyla gelen bir sürü

Yazının Devamı

Duyuları ve bedeni geliştirmek

23 Haziran 2021

Yıllar evvel yolculuğuma çıkarken duyulara takmıştım kafayı, hem de henüz bu dünyayı çok bilmiyorken. Kendimce onlardan aldığım verileri geliştirebileceğime inanmıştım, beyni incelemeye başlamış ve duyu yetileri geliştirme yolları düşünmüştüm.

Geldiğim noktada zaman ve mekan tanımadan duyularımla algılama yeteneğimin muazzam keyfini yaşıyorum. Araştırıp da çıkmadığım, tamamen hislerimle girdiğim bu yolun geldiğim yerinde “Yeni duyu eklenebilir mi?” konusunu anlatan David Eagleman, beni yine benden aldı. Hayatımda ve yolculuğumda kitaplarıyla yeri çok önemliydi; altyapısız biçimde yıllar içinde gerçekleştirdiğim deneyimlere dair duyuları değiştirme/ekleme olasılığını anlattığı videosu karşıma çıktı. (Daha doğrusu söylemiş, ben yeni dinledim)

İlginç olan, o bunun için bir yelek yapmıştı laboratuvarında test etmek üzre, bense sadece saatlerce gözlerim kapalı oturuyordum. Beyni bu konuda bir cihazla çalıştırabilmek mümkün ve kolay, cihazsız oturup odaklanmak da olası. Beyin her durumda çözmesi ve işlemesi gereken konuyu

Yazının Devamı

İlişkilerde "gaslighting" sorunu

2 Haziran 2021

İlişkiler gündemine aniden oturan ve Türkçe karşılığı olmayan “Gaslighting” nedir ve ilişkilerde nasıl karşımıza çıkıyor, gelin birlikte bakalım ve ilişkiler konusunda kendimizi daha güçlü hale getirelim.

Gaslighting karşıdaki kişiyi algı ve akıl olarak kendini sorgulamaya, özgüven yitimine sevk eden bir manipülasyon ve taciz yöntemidir. Bu davranışlara maruz kalan kişi kendinden ve düşüncelerinden şüpheye düşer. İşin kötü tarafı da mağduru uygulayana bağımlı hale getirmesidir. Çünkü maruz kaldığımızı anlamayız, özgüvenimizi kaybeder ve akıl becerimizi kullanamaz hale geliriz, bir sarmal içine girip çıkamayız.

Maalesef yeni dünya ilişkilerinde en sık görülen davranış modeli olması nedeniyle hepimiz en az bir hikayede karşımızdaki kişinin bize bunu yaptığından emin olabiliriz. Yakın zamanda bir flört yaşadım ve bir gün bir konuda çok hızlı biçimde ağır suçlamalara maruz kaldım, o an fark edemedim ama neyse ki 1 saat sürmedi gasligting modeliyle karşı karşıya olduğumu anlamam. İnanılmazdı,

Yazının Devamı

Hassasiyetlerimiz düşmanımız

26 Mayıs 2021

Hepimizin hem genel hayata hem de ilişkilere dair hassasiyetleri hatta tabiri caizse tırnak çıkardığı durumlar var.

Hassas noktalarımızın kimi çocukluk gibi evrelerde kökleşen karakter hassasiyetleriyken kimisi de yaşanan hikayeler üzerine kişisel gard alışımız yani yargılarımız olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin değer konusunda fazla hassas bir karaktersindir, çocukluğunda bu kayıt oluşmuş ve bu senin kırmızı çizgin olmuş olabilir. Bundan başka, yakın ya da uzak bir geçmişte seni çok yaralamış bir ilişkide bu duyguyu tatmış ve bu tat ile de gardını almış olabilirsin. Tüm insanlardan saygı ve değer beklemek gibi bir huyun olabilir.

Bu durumun iki olumsuz ve gereksiz sonucu var. İlki adı üstünde gereksiz bir “hassasiyet” duymak. Algıda seçicilik gibi her hikayede ya da sözde bunu kasten arar gibi güdüleniyor beyin ve bu insanı yoran bir şey. Diğeri ise bu hassasiyetin karşılığının çoğunlukla yanlış olması. Çünkü yanlış anlamaya ve yorumlamaya meylimiz yüksek oluyor, “a” dese “bak böyle oldu” diyerek yargımızı

Yazının Devamı