Fenerbahçe taraftarı merak ediyor.
Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman arasındaki tartışmanın esas sebebi nedir? Aykut Kocaman' ın ani ayrılık kararının arkasında yatan sebepler neler?
Fenerbahçe 15 Haziran 2013 tarihi itibariyle neden hocasını belirlemiş değil? Bu süreç ne zaman sonuçlanacak?
Lucescu ve diğer yabancı adaylardan haber beklendiği için mi Mustafa Denizli ve Ersun Yanal bekletiliyor? Eğer böyle ise, bu hocalara ayıp olmuyor mu? Kendi ülkemizin hocasını bu şekilde bekletmeye hakkımız var mı? Bekletilen ve ikinci, üçüncü, dördüncü alternatif olarak görülen hocalar göreve başladığında, bu psikolojik bir dezavantaj oluşturmaz mı? Taraftar başta olmak üzere, camia bu şekilde göreve başlayan bir hocaya nasıl bakar? Hoca bu duruma nasıl bakar? Futbolcuların saygı ve inanç düzeyi olumsuz etkilenmez mi?
Alper Potuk ve Bruno Alves transferlerini hoca adaylarından birisi mi istedi? Yoksa Başkan inisiyatif mi kullandı? Başkan bu sene futbolun içinde aktif olarak yer alacak mı? Takıma kendi düşünceleri çerçevesinde müdahaleler yapacak mı?
Yeni transferler haricinde 1 kaleci, 1 stoper, 1 sağ bek, 1 sol bek, 1 forvet arkası oynayabilen hücuma dönük orta saha, 1 sağ
Gezi Parkı tartışması ile başlayan ve tüm Türkiye' ye yayılan olaylar ile ilgili sıklıkla düşüncem soruluyor. Olaylara ilişkin farklı düşüncelere sahip arkadaşlarım, kendi düşüncelerinin haklılığına dair benden birşeyler duymak istiyorlar. Bu konuya ilişkin genellikle yorum yapmamaya çalıştım, zira fikirlere açık, düşüncelerin anlayışla değerlendirilebileceği bir "ortam" bulunmadığı kanaatindeyim. Ancak, ülkemiz açısından bu denli önemli bir konuya da uzak kalmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Münferit yorumlar yapmak yerine konuya ilişkin düşüncelerimi Milliyet okuyucuları ile paylaşmak istedim.
Öncelikle "iletişim" ile başlayalım. Süreçte yaşananların bir numaralı sebebinin karşılıklı iletişim ve empati eksikliği olduğunu düşünüyorum. Taksim meydanı için yeni bir proje üretmek isteyen Hükümet ve yerel yönetim ile vatandaşlarımızın bir kesimi arasındaki iletişim ve empati eksikliği, bu son derece üzücü olaylara yol açmıştır. Bu tür önemli projelerde, gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi vatandaşın fikrini almak, konuyu enine boyuna tartışmak ve şehrin gerçek sahipleri olan vatandaşların memnuniyetini sağlayacak projeler üretmek önem taşımaktadır. Vatandaşın fikrine önem
Aykut Kocaman' ın istifa etmesine neden olan iki ayrı sebep üzerinde duruluyor:
Birincisi, transfer politikalarına yönelik olarak Başkan ile yaşanan fikir ayrılığı,
İkincisi, Aykut Kocaman' ın 3 sezondur yaşadığı stres ve yorgunluk.
Her iki sebep de bize mantıklı geliyor. Zira, Fenerbahçe' nin son 2 sezondur sportif açıdan Galatasaray' a geçilmesi, bu sezon hem profesyonel hem de amatör branşların çoğunda başarısız olunması sayın Başkanı strese soktu. Galatasaray' ın 4. yıldız iddiası ve bunun açıkça dillendirilmesi, 15 sezonda 8 Galatasaray şampiyonluğu görmüş olan Başkan Aziz Yıldırımın, tarihte Galatasaray' a karşı futbol branşında en başarısız olan Başkan sıfatını taçlandıracağı düşüncesiyle yeni sezonda futbol takımının tüm yönetimini (transfer, takım tertibi ve felsefe) eline almak arzusunu doğurmuş olabilir.
Buradan hareketle, transferde daha radikal adımlar atmak isteyen ve kadroya önemli isimler ekleyerek, Galatasaray' a karşı en azından sezon başında bir psikolojik avantaj sağlamak isteyen Başkan ile, takımını büyük ölçüde korumak, takım içi ücret adaletini uygulamaya devam etmek ve ölçülü transfer yapmak isteyen Kocaman muhtemelen karşı karşıya kaldılar. Bir
Daha sezonun henüz başında Fenerbahçe' nin Aykut Kocaman yönetiminde ligde başarılı olamayacağını, ancak takım karakterinin kupa ve final maçları için uygun olduğunu ve kupada başarılı olabileceğini yazmıştım. Birkaç hafta önce de Fenerbahçe' nin uzun bir maraton olan ve haftalık istikrarlı mücadele gerektiren ligde değil, kısa dönemde yüksek konsantrasyon ve motivasyon gerektiren kupa maçlarında başarılı olabileceğini yazmıştım.
Geçen senenin sonundaki Süper Final, geçen sene ve bu seneki kupa ile yine bu sezonki UEFA performansı bu tezimi doğrular mahiyette. Bu durumun pek çok sebebi olmakla birlikte, önemli olan Fenerbahçe' nin bir "kupa takımına" dönüşmüş olması gerçeği. Aykut Kocaman gelecek sene bu durumu çok iyi analiz etmeli ve uzun vadeli ve istikrarlı bir lig performansını nasıl yakalayabileceğinin hesaplarını yapmalı.
Yalnız şunu da vurgulamak gerekir ki, dünyada her iki kulvarda başarılı olabilecek bir takım kimyası ve karakterine sahip çok az takım var. Yani, Aykut Kocaman' ın Fenerbahçe' si ligde konsantrasyon ve performans sorunları yaşarken, kupalarda ve final özelliği taşıyan maçlarda son derece farklı bir görüntü çiziyor. Demek ki teknik direktör,
Derbiden önce şampiyonun belli olması, maçın tansiyonunu düşürür sanmıştık, yanılmışız. Maçtan önce her iki taraftan yöneticilerin gerdiği ortam, sahada kendisine zemin buldu. Yöneticilerine ve taraftarlarına yaranmak isteyen bazı futbolcular sahada ortamı germek için ellerinden geleni yaptılar. Hakem Cüneyt Çakır kararlarında biraz cesur olsa, her iki takımdan 3' er, 4 ' er futbolcu atılırdı. Cüneyt Çakır gibi üst düzey bir hakem, daha maçın ilk dakikasından itibaren gerginleşen oyunun kontrolünü eline almalı ve kartları ile oyunu sakinleştirmeliydi.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında özellikle son 2 sezonda yaşananlar, futbol adına üzücü. Bu tansiyon artışı, saha dışı gibi saha içini de olumsuz etkiliyor. Yöneticilerin demeçleri ve tutumları ile Türk Sporuna verdikleri zarar çok büyük. Bu maçları izleyen çocuklar, gençler saha içi ve dışı tansiyondan olumsuz etkileniyor. Bu tablodan her iki camianın yöneticileri sorumlu. Yaşanan bu olaylardan dolayı saha içindeki futbolu yorumlamak da anlamsız oluyor.
Bir tarafta, derbiyi kaybetmesine rağmen Fenerbahçe tribünlerini kızdırmak için orta sahada çılgınca eğlenen Galatasaray' lı futbolcular, diğer tarafta şampiyonluğu 7 puan
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, Kulübün resmi yayın organı Fenerbahçe Dergisi' nin Mayıs 2013 sayısında, "Bir Kez Daha..." başlığı ile yayınlanan başyazısında taraftara seslenerek bazı açıklamalar yaptı.
Aslında benzer açıklamaları 3 Temmuz sürecinden bu yana yapıyor. Yazıdaki ifadelerden aşağıdaki anlamları çıkartmak mümkün ki 3 Temmuz sürecinden bu yana zaten sayın Başkan bunları devamlı vurguluyor. Aşağıda, Sayın Başkan' ın yazısından bazı satır başlarını sizinle, kendi anladığım şekliyle paylaşmak istedim. Altlarında yatan anlamı kendimce deşifre etmeye çalıştım:
"Fenerbahçe yalnızlaştırıldı" (bilinçli ve kasıtlı bir yıpratma sürecinden bahsediyor)
"Yalnızlaştırıldığı bu dönemde Fenerbahçe camiası ele geçirilmeyecek kadar güçlü bir duruş sergilemiştir" (arkasında duran ve destek veren kalabalıkların gücüne vurgu yapıyor)
"Futbolcularımızın her biri karakter abidesi ve inanmış futbolculardır.
"Söz konusu Fenerbahçe olduğunda tüm çocuklarımın (futbolcuları kast ettiğini düşünüyorum) hayatlarını hiçe saydıklarını gördüm, kanlar içinde yerlerde yatarken yaşadıkları acılara tanık oldum" (Gökhan Gönül' ün pozisyonu olabilir)
"Futbolcularımın
Yaklaşık 30 senedir düzenli olarak gazete okuyorum. Son 12-13 senedir internetteki haber sitelerini de takip ediyorum. Tüm önemli gazeteleri ve bunların özellikle spor sayfalarındaki köşe yazarlarını okumaya çalışıyorum. Türkiye' de eski futbolcu, hakem, yönetici, alaylı, okulu pek çok spor yazarını yakından takip ediyorum. Kendim de hem blog yazarlığı hem de milliyet.com.tr' nin spor sayfaları olan Skorer' de spor yazarlığı yapıyorum. Henüz yazar olarak işin başında olsam da, iyi bir okuyucu olduğumdan, spor medyasını iyi tanıdığımı düşünüyorum.
30 senenin üzerindeki okur deneyimlerime dayanarak ve kendimi de içine katarak şunu söyleyebilirim ki, spor yazarlığı ve yorumculuk Türkiye' de 30 senedir arzu edilen seviyede değil. Maalesef Türkiye' de spor yazarlığı ya da yorumculuk yapan kişiler üzerlerindeki taraftar formalarını çıkartamıyor. Objektif yorum yapamıyor. Duygusallık mantığın önünde geliyor. Dünya futbolunu, futbolun tüm unsurları ile gelişimini, çağdaş sistemleri, kulüp ve takım yönetimini, futbolun ekonomisini, bilançosunu ve sosyolojisini yakından takip etmeden ahkam kesmek Türk spor medyasının ekseriyetinde ve "spor okur yazar tabanında" yaygın görülen bir
Meireles' in sakatlığı, Mehmet Topal ve Webo' nun cezaları bu turun kaderini belirledi diyebiliriz. Özellikle Meireles ve Mehmet Topal' ın yokluğunda Fenerbahçe orta sahası yol geçen hanı gibiydi. Önce Selçuk, Cristian ve Salih üçlüsü, sonra Mehmet Topuz, Cristian ve Salih üçlüsü orta sahada tüm etkinliği rakibe bıraktılar. Benfica maç boyunca 3-4 saniye içinde orta sahayı geçip, Fenerbahçe ceza yayına inebildi. İleride Sow, kendisine gelen hiç bir topu olumlu kullanamadı. Tüm kafa toplarını Luisao' ya bıraktı. Ne rakip defansı rahatsız edebildi, ne sırtı dönük top tutabildi ne de Webo gibi arkadaşlarına koridorlar sağlayabildi.
Bir takımın ana omurgasından 3 futbolcu eksik olduğunda ve yerlerine oynayan alternatifler o kalibrede olmadığında, zaten o takım sahada kağıt helvaya dönüyor. Fenerbahçe maç boyunca, rakibin sertliğine, baskısına, fiziksel çıkışlarına cevap veremedi.
Caner ve Kuyt' da kenarlarda son derece kötü bir futbol sergilediler. Fiziksel olarak bu çok koşmasını beklediğimiz iki oyuncu da sezon ortalamalarının altında koştular. Fazlaca çizgilerde kaldılar ve oyuna giremediler.
Orta saha beşlisi ile tek forvet Sow' un bu denli etkisiz ve mücadeleden uzak