Bertan Kaya

Favorinin kazandığı bir kupa finali oldu.

Pek çok kişi Alves' in gördüğü kırmızı kartın maçın sonucuna etki ettiğini söyleyebilir. Bence etkisi olmadı. Fenerbahçe, Salzburg maçlarında sergilediği performansı aynen bu maça da taşımıştı. Maçın ilk dakikasından 120. dakikasına kadar organize sadece bir tek atak geliştirebilen, maç boyu tüm topları ileri şişirmekten başka bir oyun planı olmayan bir takım için daha fazla yorum yapmak zor. Şişirilen tüm topları Galatasaray' lı futbolcular aldı ve olumlu kullandılar. Ersun Yanal' da bu durumu 120 dakika izledi. Tıpkı hatalı ve geç oyuncu değişiklikleri gibi, taktik anlayış olarak da sınıfta kaldı.

Burada bu maçın sonucuna bağlı kalmadan bir tespiti doğru yapalım. Galatasaray ile Fenerbahçe arasında çok büyük bir kadro kalitesi farkı var. Bu fark o kadar büyük ki, bu şekilde devam edecek olur ise, ezeli rekabette Galatasaray Fenerbahçe' ye 5 sene kupa bırakmaz. Hele yabancı oyuncu sınırlaması olmasa idi bu fark daha da açılabilirdi. Bir tarafta Drogba, Selçuk, Sneijder, diğer tarafta Webo, Sow, Cristian. Yani sadece Drogba' nın attığı gol ve maç boyu sahada hiç bir varlık gösteremeyen Sow 'un kaçırdığı gollere bakarsanız kalite

Pazar gecesi kıran kırana bir derbi izleyeceğiz. Terim Yanal' a karşı. Bu karşılaşma şüphesiz Terim açısından daha ilginç olacak, çünkü önceki sezonlarda ezeli rakibinin hocası Aykut Kocaman' dı ve Kocaman temkinli, defansif ve kontrollü bir futbolu tercih ediyordu. Terim, Kocaman' ın futbol anlayışını çözdüğünden dolayı, son 2 sezonda bazı kritik maçlarda Galatasaray futbol olarak Fenerbahçe' ye üstünlük sağlamayı başarmıştı. Bu başarı, son 2 sezonki şampiyonluk başarısı ile birleşince, Fenerbahçe' nin Galatasaray' a karşı son 10 yılda sağladığı psikolojik avantajın dengeye gelmesine de imkan vermişti.

Gerçekten de Terim, Kocaman' ın futbol felsefesi ve sistemindeki en büyük sorun olan, baskı karşısında dağılma ve oyunu kendi yarı alanında kabullenip, ceza sahasına yaslanma probleminin üzerine gidiyor ve sonuç almayı başarıyordu. İki takımın berabere kaldığı maçlarda dahi, Fenerbahçe çekingen bir futbol ile taraftarını memnun edememişti.

Bu sene Terim' in işi biraz zorlaştı. Neden mi? Çünkü Yanal hücum futbolunu seven bir hoca. Üstelik Yanal' ın çabuk top kullanıp, dikine paslar ile hızlıca hücuma çıkma felsefesi, Terim' in Fenerbahçe' ye karşı maçın daha ilk

Avrupa Kupalarında kendi evinde oynadığı maçları hiç kaybetmemiş olan Yanal, dün gece de kaybetmedi. Fenerbahçe ilk yarıda bulduğu gollerle, turu geçmeyi başardı. Bu tur, kaybettiğimiz büyük değer Fenerbahçe' li Selçuk Yula 'ya armağan oldu.

SELÇUK YULA

Bazı futbolcular vardır ki, arkalarında hem oynadıkları futbol, hem de insani olarak iyi izler bırakmışlardır. Tıpkı rahmetli Lefter gibi. İşte Selçuk ağabey de böyle bir değerdi. Yorumlarının pek çoğuna katılmasam, Fenerbahçe' nin futbolunu onun kadar beğenmesem ya da geleceğe dair onun kadar umutlu olamasam da, yorumlarını hep takip ederdim. Öte yandan su götürmez bir gerçektir ki, çok iyi bir Fenerbahçe' liydi. Fenerbahçe' nin bir neferiydi. Önemli bir değeriydi. Evladıydı. Tüm Fenerbahçe camiasının ve ailesinin başı sağ olsun. Allah rahmet eylesin.

FENERBAHÇE NASILDI?

Dün geceki futbol için söylenebilecek şey Fenerbahçe hazır değil. Hatlar arası son derece kopuk. Ne yaptığını bilmeyen bir takım var sahada. İlk yarıda Kuyt, Webo ve Sow' un bireysel becerileri ile gelen goller vardı. Ayrıca Yanal' ın hızlı atağa çıkma ve dikine oynama felsefesinin maç geneline yayılması halinde nasıl bir futbol izleyebileceğimizin

Uzatma dakikalarında gelen penaltı golü ile Fenerbahçe Salzburg deplasmanından avantajlı bir skorla dönmeyi başardı.

Fenerbahçe' ye Avrupa' da kötü oynasa da kazanma alışkanlığını kazandıran futbol adamları Zico ve Aykut Kocaman' a tekrar teşekkür ediyoruz. Zira sahada iyi görüntü veren bir Fenerbahçe yoktu. Peki Fenerbahçe neden böyle dağınık bir futbol sergiledi?

Bunun en büyük sebebi dönüşüm. Fenerbahçe futbol takımı kabuk değiştiriyor. Salzburg Fenerbahçe maçını sonuna kadar ve dikkatle izleyenler görecektir ki, Fenerbahçe' li futbolcular en çok baskı yedikleri anda bile topla kat etmeye ya da ileri doğru oynamaya çalıştılar. En çok pres yedikleri anlarda bile yan ve geri pasa gitmediler. Birbirleri ile uyumları ve saha içi taktik disiplinleri kötü olduğundan, iyi futbol sergileyemediler. Ancak sinyaller gayet iyi. Nasıl mı?

Öncelikle Fenerbahçe rakibinden çekinmedi. Kendi sahasına kapandığı anlarda bile panik yapmadı. Kalesinde net pozisyonlar gördüğü anlarda dahi sahada endişe yoktu. Biz takım adına tribünlerde ve ekran başında yeterince endişe taşırken, takım sahada özgüven ile oynadı. Başarılı olamasa bile tüm takım topu aldığında ileri oynama düşüncesine

Fenerbahçe, Salzburg maçı öncesi ilk ciddi provasını PSV Eindhoven karşısında yaptı. PSV Hollanda ekolünün Ajax ile birlikte en önemli temsilcisi. Ortalama 10 yılda bir gençlerden oluşan iyi bir jenerasyon yakalıyorlar. Altyapıları son derece köklü ve oturmuş. Gördük ki, şu anki takımları çok koşan, iyi kapanan, hızlı çıkan futbolculardan oluşuyor. Ancak teknik yönleri üst düzey değil. Maç tecrübeleri yok. Açıklarını fazlaca koşarak kapatıyorlar. Ancak hiç kimse PSV' nin ciddi bir rakip olmadığını söyleyemez. Geçen seneki BATE veya Plzen kadar ciddiye alınması ve saygı duyulması gereken bir rakip.

Yeni Fenerbahçe' nin dün iyi yaptığı ve yapamadığı şeyler vardı sahada. Fenerbahçe PSV Eindhoven maçı bizlere önemli ipuçları verdi.

Fenerbahçe tıpkı geçen sezonki gibi takım savunması, kademe ve adam paylaşımında sıkıntı yaşadı. Fenerbahçe takım savunması iyi durumda değil. Elbette Ersun Hoca' nın ilk önceliği de takım savunması değil, zira geçen sezon en fazla takım hücumu ve hareketsiz futbol eleştiriliyordu. O da dikkatini hücum aksiyonlarına çevirmiş durumda. Önceliği buraya verdiği çok açık.

Geçen sezondan farklı olarak Fenerbahçe iki devre boyunca hep ileri gitmeye

Ersun Yanal, hücumu düşünen ve çalıştırdığı tüm takımların rakibe ileride basmasını isteyen bir teknik adam. Kontrollü ve defansif güvenliği öne almayı seven Aykut Kocaman' ın tam tersi. Fenerbahçe takım olarak hocasına ve hocasının sistemine alışmaya çalışıyor. Futbolcuların kamp döneminde basına yaptığı resmi ya da resmi olmayan açıklamalardan bu yeni anlayışı sevdikleri ve benimsedikleri anlaşılıyor. Neticede futbol bir keyif oyunu. Siz sahada oynarken keyif almıyorsanız, tribünlerdeki izleyicilerin keyif almasını nasıl beklersiniz? Aykut Kocaman döneminde bu durumu sıkça eleştirmiştik. Yanal döneminde, sahada ve tribünde keyif alınacak gibi gözüküyor.

Bir önceki yazımda yazdığım gibi Ersun Yanal sisteminin en büyük zafiyeti, takım olarak rakibe ileride basıldığından, defans hattının arkasına atılacak toplar olacaktır. Yanal' ın çalıştırdığı tüm takımlar, iyi kontra atak yapan veya ayağa iyi pas yapıp, sahada iyi organize olan ve hücuma çabuk çıkan takımlara karşı sıkıntı yaşamıştır. Öte yandan Yanal' ın daha önce çalıştırdığı hiç bir takım, futbolcu kalitesi olarak bu seviyede değildi. Alves ve Egemen gibi tecrübeli iki stoper, Kadlec (Hasan Ali)-Gökhan gibi savunmayı iyi

Tahkim Süreci

Fenerbahçe UEFA Tahkim Kurulu’ na savunmasını yaptı. Karar kısa süre içinde açıklanacak. Fenerbahçe karardan memnun kalmaz ise konuyu CAS’ a taşıyacak. Konunun CAS’ a taşınmasını esasen ne UEFA ne de Fenerbahçe istemiyor. UEFA istemiyor, çünkü CAS kendi organı değil. Kontrol edebildiği bir yapı değil. CAS’ ın vereceği bir karar UEFA’ nın daha doğrusu Platini’ nin karizmasını zedeleyebilir. Platini’ nin karizması önemli zira kendisi FİFA Başkanlığına aday gibi gözüküyor.

Sürecin CAS’ a taşınmasını Fenerbahçe yönetimi de istemiyor, çünkü sürecin en başında CAS davasının geri çekilmiş olması, yönetimi sıkıntıya sokabilecek bir konu. Hepimizin bildiği üzere Başkan Yıldırım, CAS’ taki ilk davanın, ülkemizin olimpiyat adaylığını olumsuz etkilemesinden endişe edilmesi nedeni ile çekildiğini açıklamıştı.

Fenerbahçe yönetiminin iddiasına göre Fenerbahçe daha önce CAS’ tan davasını çekerken, ülke menfaatlerini düşünmüştü. Peki şimdi aynı menfaatler söz konusu değil mi? Konu CAS’ a taşındığında, olimpiyat adaylık sürecimiz sıkıntıya girmeyecek mi? Ne değişmiş olacak? Tahkim Kurulu’ ndan çıkacak olumsuz bir karar sonucu davanın CAS’ a taşınması, yönetim açısından bir

UEFA Kontrol ve Disiplin Kurulu, kararını nihayet verdi. Fenerbahçe, 2013-2014 sezonunda, UEFA Şampiyonlar Ligi dahil, gelecek 3 yıl içinde UEFA tarafından düzenlenen organizasyonlara katılamayacak. Üçüncü sezonki men cezası ise, gelecek 5 yıl içindeki "kontrol" süreci çerçevesinde ertelenebilecek. Yani en iyi ihtimalle, önümüzdeki 2 sezon Fenerbahçe Avrupa' da yok. Elbette bu karara ilişkin bir tahkim süreci de var. Fenerbahçe kararı UEFA Tahkim Kurulu' na götürebiliyor. Buradan da sonuç çıkmaz ise, CAS yani Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesine başvurabiliyor.

Esasen uluslararası futbol sistemi ve işleyişini bilenlerin şaşırmadığı bir karar oldu. UEFA ve FIFA şike konusunda inanılmaz hassas kuruluşlar. Buna bir de Platini ve yandaşlarının Türk futbolu ve Türkiye hakkındaki olumsuz fikirleri ve önyargıları da eklenince, ceza kaçınılmaz oldu.

UEFA' nın Steaua Bükreş hakkında verdiği karar, Platini' nin sürecin başından bu yana tutumu, Türkiye' de yargı sürecinin sonucunun beklenmemesi, sürecin ortasında müfettiş değişikliği yapılması, vb. gibi rahatsız edici tutum ve davranışlar elbette kafalarda UEFA' nın adaletine ilişkin soru işaretleri oluşturuyor. UEFA' nın bu