Bertan Kaya

Bertan Kaya

bertan.kaya@hotmail.com

Tüm Yazıları

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sayın Aziz Yıldırım, Kulübün resmi yayın organı Fenerbahçe Dergisi' nin Mayıs 2013 sayısında, "Bir Kez Daha..." başlığı ile yayınlanan başyazısında taraftara seslenerek bazı açıklamalar yaptı.

Aslında benzer açıklamaları 3 Temmuz sürecinden bu yana yapıyor. Yazıdaki ifadelerden aşağıdaki anlamları çıkartmak mümkün ki 3 Temmuz sürecinden bu yana zaten sayın Başkan bunları devamlı vurguluyor. Aşağıda, Sayın Başkan' ın yazısından bazı satır başlarını sizinle, kendi anladığım şekliyle paylaşmak istedim. Altlarında yatan anlamı kendimce deşifre etmeye çalıştım:

Haberin Devamı

"Fenerbahçe yalnızlaştırıldı" (bilinçli ve kasıtlı bir yıpratma sürecinden bahsediyor)

"Yalnızlaştırıldığı bu dönemde Fenerbahçe camiası ele geçirilmeyecek kadar güçlü bir duruş sergilemiştir" (arkasında duran ve destek veren kalabalıkların gücüne vurgu yapıyor)

"Futbolcularımızın her biri karakter abidesi ve inanmış futbolculardır.

"Söz konusu Fenerbahçe olduğunda tüm çocuklarımın (futbolcuları kast ettiğini düşünüyorum) hayatlarını hiçe saydıklarını gördüm, kanlar içinde yerlerde yatarken yaşadıkları acılara tanık oldum" (Gökhan Gönül' ün pozisyonu olabilir)

"Futbolcularımın insanca, onurluca, kardeşçe birbirleri, mücadeleleri ve Fenerbahçe için akıttıkları göz yaşlarına şahit oldum" (Baroni' nin kaçırdığı penaltı sonrası ağlaması, Volkan' ın Gökhan için göz yaşı dökmesi).

"Aykut Kocaman gibi üst düzey değerlere sahip bir hocaya haksız yere, sırf bana yakın olduğu için yüklenildiğini, hakaret edildiğini, seviyesizlik ile bir tutulmak istendiğini gördüm" (Hocaya olan tepkinin dolaylı olduğunu ve kendisinden kaynaklandığını düşünüyor)

"Hoca ve futbolcuların mevcut başarılar ile yetinmediklerini gördüm" (mevcut durumu açıkça bir başarı olarak görüyor).

"Bana, yönetimime, hocaya ve futbolculara yönelik bir itibarsızlaştırma ve karalama kampanyası küçük adamlarca yürütülüyor" (sürecin halen devam ettiğini ifade ediyor)

"Neden yalnız olduğumuzu ve olacağımızı anladım" (Kafasında Fenerbahçe ve ötekiler şeklinde net bir algı olduğunu görüyoruz. Yani bizden olmayan, bize destek vermeyen herkes bize karşıdır mesajı veriyor)

Haberin Devamı

"Tüm bunları gördükten sonra, bu bayrağı en tepeye dikeceğiz, bu bir görev değil, zorunluluktur" (burada mücadelenin devam edeceğini söylüyor ve kendine güvenli bir duruş sergiliyor).

Başkan' ın açıklamaları bu şekilde.

Bu açıklamalara bakarak, bazı konularda kendi düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Sayın Başkan hakkında düşüncelerimi, yazılarımı takip edenler bilir. Sayın Aziz Yıldırım, bence Fenerbahçe tarihinin gelmiş geçmiş en büyük Başkanı ve Fenerbahçe tarihindeki en büyük Fenerbahçelilerden birisidir. Fenerbahçe ile ilgili yaptıklarını ve başardıklarını tartışmak bile anlamsız. Bu sebeple yaptıklarına değinmeyi düşünmüyorum. Bunlar herkesin malumu. Fenerbahçe' nin bu gün bulunduğu konum onun eseri. Attığı son profesyonelleşme ve kulüp yönetimini profesyonellere bırakma kararını da geç kalmış ancak önemli bir adım olarak görüyor ve destekliyorum. Başkan' a bir Fenerbahçe' li olarak saygım büyük.

Haberin Devamı

Öte yandan, 15 yıllık bu süreçte yorulduğunu, yıprandığını ve üretkenliğinin azaldığını düşünüyorum. Yani hatalarından ders alması, daha kucaklayıcı olması, daha vizyoner ve büyük açılımlar yapması gerekirken, belki de istemeden sportif ve sosyolojik açılardan her geçen sene biraz daha geriye giden bir tablonun mimarı oluyor. İşin üzücü tarafı, kulübe bu kadar büyük hizmetleri olan Başkan' ın bu durumu görmemesi ya da görse bile kabul etmemesi. Elbette 3 Temmuz süreci de bu yorgunluğa ve durgunluğa büyük bir ivme kazandırdı. Sayın Başkan' ın kafasında bazı projeler var ve bunları tamamlamadan görevden çekilmek istemiyor. Bu anlaşılabilir ve iyi niyetli bir tutum. Ancak, bu hizmetler için zaman kazanma ihtiyacı olan Başkan, ihtiyacı olan bu zamanı sportif başarı ile elde edemiyor. Son 3 sezondur sağlanan sonuçlar; son hafta kazanılan şampiyonluk, 9 puan geride alınan ikincilik ve muhtemelen en az 10 puan farkla alınan ikincilik (ya da muhtemel üçüncülük), bir adet Ziraat Türkiye Kupası, bu sene kazanılması ihtimal dahilinde olan bir Türkiye Kupası ve UEFA Yarı Finali. Son 6 senede 1 kez kazanılabilen şampiyonluk. 15 senelik görev süresi içinde Galatasaray' a kaybedilen 7 lig şampiyonluğu! Bu anlamda sportif açıdan ve ezeli rekabet perspektifinden, pek de başarılı sayılmayacağı aşikar.

Sportif açıdan gerileyen tabloya ek olarak, kanımca sosyolojik bir gerileme de devam ediyor. Şike iddiaları, yargı kararları, açıklamalar, kutuplaşma, ve sürekli bizzat Başkan ve yöneticiler tarafından vurgulanan "biz yalnız camiayız" imajı, Fenerbahçe' ye sosyolojik olarak zemin kaybettiriyor. İçe kapanma ve etkileşimden uzak, reaktif ve kuşkucu bir topluluk olma yoluna giden Fenerbahçe camiası, biz bize yeteriz psikolojisi içine hapsolmuş durumda. Yönetiminden, hocasına, taraftarından kçşe yazarına kadar hakim bir psikoloji bu! Aslında Fenerbahçe, 3 Temmuz sürecinden bu yana değil, 2002' den beri diğer kesimler ile ilişkilerinde gerileme yaşıyor. 1990' lı yıllarda en fazla taraftara sahip olan Fenerbahçe, 2000' li yılların ortalarından itibaren yapılan anketlerde, genellikle taraftar sayısı olarak Galatasaray' ın gerisine düşmüş durumda. Bu elbette kendiliğinden olmuyor. Bu duruma sportif ve sosyolojik gerileme olgusu sebep oluyor.

Sayın Başkan sevgi ve saygı duyduğum bir büyüğüm, ancak bu açıklamaların camiada mevcut veya yükselmesi muhtemel tepki dalgasını azaltmak veya yönlendirmek amaçlı başarılı bir yatıştırma hamlesi olduğu kanaatindeyim.

Neden mi?

Zira Fenerbahçe tarihinde ilk defa taraftar arasında bu denli derin fikir ayrılıkları var. Taraftar grupları birbirlerine şüphe ile bakar halde. Camianın bir kısmı ne pahasına olursa olsun Başkan, Hoca ve Takımın arkasında dururken (bazen gerçekten de abartılı ve mantık sınırlarını aşacak şekilde), bazıları da ne pahasına olursa olsun Başkan, Hoca ve Takıma güven duymuyor ve her koşulda eleştiriyor. Bu iki grup Aykut Kocaman' ın hocalık becerilerinden, Alex' in gönderilişine, kadro seçimlerinden, taktik anlayışa, maçlardaki başarısızlığın sebeplerinden (hakem, karşı takımın Fenerbahçe' ye aşırı hırslı oynaması, şanssızlık, takımın vurdumduymazlığı, hocanın yıldızları yönetememesi, vb.), 3 Temmuz sürecine kadar pek çok konuda fikir ayrılığı içinde. Bu iki grup siyah ve beyaz gibi birbirleri ile hiç bir konuda uzlaşamıyor. Ortada kalan, objektif bir tutum sergileyen, yapıcı olmaya çalışan gruplara da mesafeli ve dışlayıcı yaklaşıyorlar. Her koşulda Başkan ve Hocanın arkasında olan grup, diğer grupları "İrlandalı" veya "muhalefetin güdümünde" olmakla suçlarken, ikinci grup da ilk grubu "Yönetimin güdümünde olmakla" suçluyor.

Benfica ile oynanan 2. maç ve dünkü 2-0' lık İBB mağlubiyeti sonrası sosyal medyaya baktığımızda, internet sitelerindeki anketleri taradığımızda ikinci grubun sayıca arttığını ve tepki düzeyinin bir hayli yükseldiğini görüyoruz. Bunun sebebi, Fenerbahçe' nin sportif ve sosyolojik gerilemesi. Mevcut durum oldukça trajedik bir hal almış durumda. Fenerbahçe' nin mevcut konumu, memnuniyetsizlikleri artırıyor.

Tam da bu tür bir durum yaşanırken, Başkan' ın Fenerbahçe Dergisi'ndeki yazısı (birinci gruba ithafen yazılmış olduğu kanaatindeyim), bu alevleri daha da körükleyecek gibi gözüküyor. Zira, Fenerbahçe taraftarının bir kısmı (ki sayılarının arttığı görüşündeyim) bu açıklamalara katılmayacaktır. Kendim ekseriyetle üçüncü grupta yer alan (her iki grupta da zemin bulamayan), olaylara sağduyulu ve objektif bakmaya çalışan bir kişi olarak Sayın Aziz Yıldırım' ın bu yazısındaki açıklamalarının pek çoğuna katılmıyorum. Nelere katılmadığıma gelince:

- Fenerbahçe' nin 3 Temmuz süreci ile yalnızlaştırıldığına inanmıyorum. Bu süreç çok daha önce başlamıştır. Bir çok Fenerbahçe taraftarı gibi bunun çok önce başladığını ve bu süreçte yönetimlerimizin de hataları olduğunu düşünmekteyim. "Yalnızlaştırma" yerine "hatalar nedeniyle yalnızlaşma" olayının geçerli olduğunu düşünüyorum. Evet 2008' e kadar sergilenen başarı, ekonomik ivme ve tesisleşme hamlesi rakipleri ve diğer camiaları ürkütmüş, hatta bazı kesimleri korkutmuş ve gittikçe Fenerbahçe lehine bozulan dengeye ince ayar vermeye zorlamış olabilir, ancak bizim süreçte hiç hatamız yok, biz sütten çıkmış ak kaşığız demek kulağa pek inandırıcı gelmemektedir.

- Futbolcu kardeşlerimizin tamamının iyi ve dürüst insanlar olduklarına inanmakla birlikte, özverili, Fenerbahçe sevdasıyla dolu ve takımını her şeyin önünde tutan kişiler olduklarına inanmıyorum. Kaç kere hatalardan ders alacağız, hocamız için oynayacağız, mücadele edeceğiz diye sahaya çıkıp, arma öpüp, ağlayıp, sahadan hezimetle ayrıldıklarını sayamadım. Bence son İBB maçı da bu özverinin ve inancın olmadığının bir kanıtı oldu. Tıpkı Karabük ve Sivas maçları gibi. Tıpkı ikinci Benfica maçı gibi. Tıpkı geçen sezon Super Final' deki son Galatasaray maçı gibi.

- Hocaya olan tepkinin asla Aziz Yıldırım' a yönelik tepkiden kaynaklandığına inanmıyorum. Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihinde, tribünlerden en büyük desteği almış hocadır. Onu en çok eleştirenler (teknik olarak) bile onu insan olarak çok sevmektedir ve saygı duymaktadır (benim gibi). Hocanın şahsına eleştiri yoktur. Eleştiriler, takımın 3 sezondur sahada kişiliği olan bir futbol ortaya koyamaması, 2008' e kadar karakterize olmuş olan hücuma dönük ve keyifli futbol geleneğinden uzaklaşılması, maçların kısır geçmesi, hatalı kadro tercihleri, futbol anlayışı, Galatasaray' a karşı kaybedilen psikolojik üstünlük ve rakiplerden fazlaca çekinmeye yönelik son derece haklı olduğunu düşündüğüm tepkilerdir.

- Fenerbahçe 3 sezondur transfer, ilk yarı performansı, rotasyon ve maç motivasyonu konusunda sıkıntı çekmektedir. Fenerbahçe, ezeli rakibinin iyi olduğu bu konularda yerinde saydığından, aradaki makas açılmaktadır.

Zannımca, sayın Başkan bu yazıyı son 6 yılda 1 şampiyonluk gerçeği ve ezeli rakibinin önlenemez yükselişinin sıkıntısı altında kaleme almıştır. Galatasaray' ın başarılı yönetimi, finansman yaratma becerisi, transfer başarısı, doğru hoca ve kadro tercihleri, sahaya kişilikli bir futbol ortaya koyması, hatta "Feda" senesindeki zor durumdaki Beşiktaş' ın bile 2.'lik için en az Fenerbahçe kadar şansı olması gerçeği, böylesi duygusal yazıya sebep olmuştur. Çünkü duygusallık dışında söylenebilecek bir şey kalmamıştır. Memnuniyetsiz taraftarların sayısı artarken, umutlar azalmışken, başarı adına elde tek bir kulvar kalmışken, ayağı yere basan, gerçekçi ve umut verici bir şey söylemek mümkün değildir.

Sayın Başkan üst düzey liderlik ve motivasyon becerisini kullanarak, aslında eskisinden farklı hiç bir şey söylemeden, duygusal bir yazı ile kendisine destek veren grubun maneviyatına seslenmiştir. Seneye de yine aynı hoca, benzer bir kadro ve anlayış ile devam etmek niyetinde olduğunu düşündüğüm (hocaya ve kadroya verdiği destek nedeniyle) Sayın Başkan' ın Fenerbahçe Dergisi' ndeki bu yazısı, şiirsel açıdan güzel olmakla birlikte, etki açısından kanımca büyük bir etki oluşturmayacaktır.

Fenerbahçe' de yönetim ve hocanın kaderinin, Galatasaray maçı, kupa ve lig ikinciliğine endeksli olduğunu düşünüyorum. Eğer bu üçlüden üçünde de başarılı olunmaz ise kanımca Fenerbahçe Dergisi' nin Haziran Sayısında Başkan' ın hiç bir başyazısı taraftarda heyecan yaratmayacak ve taraftarın fikir ayrılığının artmasına engel olamayacaktır.

Büyük Fenerbahçe camiasının Başkan' ı ve bir büyüğüm olarak saygı duyduğum sayın Başkan' ın bu yükselen tepkileri ciddiye alması ve duygusal yazılar ve söylemler yerine, taraftarı tatmin edecek cesur ve radikal adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde, yaşanacak sportif ve sosyolojik başarısızlıklar Başkan' ın kafasındaki projeleri tamamlayacak süreyi kazanmasına imkan vermeyecektir. Sayın Başkan' ın kulüp için projelerini gerçekleştirmesini yürekten isteyen bir futbolsever olarak, radikal tedbirlerin şart olduğunu ve "her koşulda vefa" yerine "her koşulda liyakat" sistemine geçilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. Zira, iş başka, dostluk başkadır.

Sportif yönde atılması gereken cesur ve radikal adımların neler olabileceğini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

http://twitter.com/bertankaya