Şampiyonlar Liginde Sevilla ile oynanan maçlarından beri Avrupa' da bu kadar iyi bir Fenerbahçe izlemedik. O maçlardan beri bu kadar müthiş bir mücadele görmedik. Bu akşam Fenerbahçe kazanması bir yana, kaçan penaltı, direkten dönen 2 topu ve girdiği pozisyonlar ile rakibini adeta sahadan sildi.
Benfica, UEFA Avrupa Ligi' nin bence en iyi takımı. Avrupa futbolunun önemli takımlarından bir tanesi. Tecrübesi ile, kadro zenginliği ile, UEFA Avrupa Liginde uzun süredir maç kaybetmemiş olmanın güveni ile Fenerbahçe' yi zorlayacağını tahmin ettiğimiz bir takımdı. Ancak, Aykut Kocaman rakibini iyi analiz etmiş. Sadece Benfica' ya değil, bizlere de sürpriz yaptı. Biz defansif ve kontrollü bir Fenerbahçe beklerken, maçı rakip sahaya yıkan, sağlı sollu hücum eden, rakibin tüm saha içi pas trafiğini bozan, rakibi 2' li 3' lü presler ile sıkıştıran, rakibin forvetlerini defans içinde eriten muazzam bir Fenerbahçe izledik.
Fenerbahçe maçın son 20 dakikası hariç, maçı tamamen 2. ve 3. bölgede oynadı. Rakibe 1. ve 3. bölgede topla oynama fırsatı vermedi. Hatta direkten dönen top hariç ciddi bir pozisyon da vermedi. Benfica 2. bölgeye sıkıştıkça, top kaybı yaptı. Fenerbahçe kazandığı
Fenerbahçe, Gençlerbirliği' ne 2-0 yenilerek, lige havlu attı. Ancak bu havlu yere düşerken, kimse müthiş bir hayal kırıklığı yaşamadı. Zira görünen köy kılavuz istemez. Lig boyunca 7 mağlubiyet almış, iyi futbol oynamamış ve uzun lig maratonunda istikrarsız futbol sergilemiş olan Fenerbahçe' nin şampiyonluk iddiası zaten gerçekçi değildi.
Fenerbahçe Aykut Kocaman yönetiminde 3 sene içinde net bir kupa takımı oldu. Aykut Kocaman' ın futbol felsefesi bu tür bir sonuca yol açtı. Fenerbahçe asla bir lig takımı değil. İstikrarlı, iç saha dış saha demeden baskılı, arzulu, hücuma dönük futbol oynamadan ligde şampiyon olmanız mucize! Fenerbahçe önce 0-0 ' ı tutup, oyunu kontrol edip, bir gol atıp üstüne yatma sistemi ile ancak kupalarda iş yapar ve nitekim öyle de oluyor.
Ligde şampiyonluk için mücadele ettiğiniz rakibiniz, sizden 1-2 mevki hariç diğer tüm mevkilerde daha iyi futbolculara sahip ise ve hocası da bu kadronun hakkını veriyorsa, birde bu rakibinizin 4 puan arkasına düşmüşseniz, şampiyonluk gerçekçi bir hedef olmaz, olamaz!
Gençlerbirliği maçının analizine geçersek, sezon başından bu yana Fenerbahçe' nin takım olarak yaşadığı zafiyetler bu maçta da etkili oldu.
Fenerbahçe sezon başından bu yana aynı futbolu oynuyor. Tek farkla. Son 10 haftadır, takım hocanın kafasındakileri sahaya yansıtmayı başarıyor. Son 10 haftadır, defansif olarak sistem oturdu. 10 hafta öncesinde, çok gol yiyen, fazlaca puan kaybeden takım gitti, kolay gol yemeyen, maç kaybetmeyen bir takım geldi. Futbol aynı, felsefe aynı, hoca aynı, takım aynı.. Tek fark sahaya yansıtma becerisi arttı. Takım olgunlaştı.
Fenerbahçe' nin son 10 karşılaşmasını izleyenler, birbirinin kopyası gibi olduğunu görürler. Bu hafta içinde oynanan Lazio maçı ile hafta sonu oynanan Eskişehirspor maçı arasında hiç bir fark yoktu. İki maçın arasına karbon kopya koyulsa bu kadar olurdu. Ha Eskişehirspor, elbette Lazio değil, onlar kadar pozisyona girmedi, ancak oyunun gelişimi ve maçın geneli birebir aynıydı.
Fenerbahçe oyunun hücum tarafında hiç yoktu. Hemen mazeretleri duyar gibiyim; Emre yok, Sow yok, takım yorgun, hoca risk almadı, vb. Ancak işin ilginç tarafı Fenerbahçe sezon başından beri oyunun hücum tarafında yok. Bu bir tercih. Taraftar bunu bir mecburiyet sansa da, bu son 3 sezondur hocanın sahaya yansıtmak istediği tablo. Hocanın sistemi bu! Kabul edelim bu sistem, bu sene,
Lazio Fenerbahçe maçı bittiğinde bir şey dikkatimi çekti. Maçın tamamında oyuna hakim olan, onlarca şut atan ve müthiş bir hırsla 90 dakika gol arayan Lazio' lu futbolcuların yüzlerinde büyük bir şaşkınlık vardı. Biz nasıl elendik der gibi bakıyorlardı. Belli ki nasıl elendiklerini anlamamışlardı. Oysa ki, anlaşılmayacak bir şey yoktu.
Fenerbahçe bu sezon, özellikle Avrupa maçlarında önce gol yeme ve yenilme, sonra az sayıda pozisyonu değerlendir ve kazan felsefesi ile oynuyor. Kendi yarı alanının da kaleye yakın yarısını, yani yaklaşık 25-30 metrelik mesafeyi iyi savunuyor. Sağ ve sol açıklar geriye yardıma geliyor. Bekler fazla ileri çıkmıyor. Çift ön libero, orta alanı dikkatli savunuyor. Tek forvet ve forvet arkası oynayan futbolcular da stoperlere baskı yapıyor ve topun rakip tarafından sıkışık bölgeye atılmasını sağlıyor. Rakiplerin atakları ya kanatlarda, ya da 30. metrenin hemen önünde kesiliyor. Bu saydığım pozisyonlarda kim oynarsa oynasın, sistem değişmiyor. Tıpkı ilk maçta da olduğu gibi bugün de Lazio karşısında aynı sistem vardı. Cristian hariç tüm futbolcular üstlerine düşen görevi yerine getirdiler. Disiplinli ve dikkatli savunma, sisteme bağlılık ve iyi
Aykut Kocaman' ın bu zorlu deplasmanda formayı Cristian' a değil, Salih' e vermesi maçın kaderini etkiledi. Maç boyu kontrollü bir futbolu tercih eden ve rakibi karşısında organize olmakta ve pozisyon bulmakta zorlanan Fenerbahçe, Salih’ in üst düzey futbol becerisini yansıtan 2 klas golü ile 3 puanı aldı. Her iki golde de bu tür gollerin usta ayağı Alex’ i hatırladık.
Lazio maçının yorgunluğu fazlasıyla hissedildi. Emre’ nin yokluğu da Fenerbahçe’ nin oyun zekasını olumsuz etkiledi. Sow’ un da hücum aksiyonları açısından ne kadar önemli bir futbolcu olduğu, oynamadığında anlaşılıyor.
Maçın genelinde, kümede kalmak isteyen Orduspor takımının isteği, hırsı ve baskısı vardı. Bu isteklilik, neden sezon boyunca sergilenmez anlamak mümkün değil. Lazio maçı yorgunluğu da eklenince Fenerbahçe, sahada istediği futbolu oynayamadı.
Oyunun hücum tarafında pas yapamayan, oyun kuramayan bir Fenerbahçe izledik. Salih Uçan, Caner, Kuyt ve Webo' nun ileride top tutamaması ve kendi aralarında etkin bir pas trafiği sağlayamaması, Fenerbahçe' nin gole yaklaşmasına engel oldu.
Meireles ve Mehmet Topal ikilisi de hücuma dönük hiç bir iş yapmadılar. Tamamen savunma güvenliğini düşünerek
Real Madrid maçı sonrası Galatasaray’ ın bu maçta fiziksel ve mental açıdan zorlanacağını düşünüyordum. Maçın ilk yarısında, erken yenen golün de etkisiyle, Galatasaray bu düşünceyi doğrulayan bir futbol sergiledi. Golden sonra da kalesinde 3 net gol pozisyon verdi. Bu pozisyonlar, tıpkı Madrid maçındaki gibi ölçüsüz hücum futbolundan kaynaklandı. Terim' in takımını bu denli agresif ve hücuma dönük oynatması, arkada ciddi pozisyon verilmesine neden oluyor. Lig sonuncusu bir takım bile size karşı 3-4 tane %100' lük pozisyon buluyorsa bir şeyleri hatalı yapıyorsunuz demektir
Dany’ nin kırmızı kartı ile maç iyice zora girdi. Bu pozisyonların gol olmamasında Muslera’ nın büyük payı vardı. Muslera gerçekten de dünya çapında bir kaleci olduğunu gösterdi.
İlk yarının sonlarında Terim’ in hakem kararlarına tepkisi ve hakem tarafından tribüne gönderilmesi, takımın motivasyonunu üst düzeye çıkardı. İkinci yarı Galatasaray 10 kişiyle müthiş bir baskı kurdu ve panikleyen Mersin’ li futbolcuların hatalarının da katkısı ile golleri buldu. Gerçekten de Telekom Arena' da taraftar takım üzerinde adeta doping etkisi yaptı. Takımı ileri iten güç oldu. Bu baskı altında Mersin İdman Yurdu adeta
Fenerbahçe Lazio' yu 2-0 yenerken, rakibine bu sezon Avrupa' da ilk yenilgisini tattırmayı başardı.
Takım olarak konsantre olduğunda, rakibi ciddiye aldığında, en az rakip kadar koştuğunda Fenerbahçe her maçı kazanabilecek güçte.
Tam tersi olduğunda da her maçı kaybedebilecek bir takım!
Bu maç, yarı finali en az kendisi kadar isteyen, İtalyan ekolünden gelen, sıradan olmayan bir takım vardı karşısında. İlk yarı her iki taraf da temkinli ve birbirlerini kollayan boksörler gibiydiler. Birbirlerine yaklaşmadılar. Risk almadılar. Sadece mücadele ettiler. Birbirlerini tarttılar.
Lazio Fenerbahçe' ye karşı klasik İtalyan sertliğini sergiledi. Hakem de buna ilk yarı boyunca göz yumdu. Ancak ilk yarının aksine, ikinci yarı sahada farklı bir hakem vardı. Sahada gördüğünü çalan, farklı bir hakem profili sergiledi. Hakem, sertliğe daha az prim verdikçe maçın rengi değişti. Lazio' nun elindeki sertlik silahı kayboldu. İkinci yarının başındaki kırmızı kart ile maçın ve belki de turun kaderi değişti.
Rakibin 10 kişi kalması sonrası Fenerbahçe topa daha fazla hükmetmeye başladı. Oyunun kontrolünü tamamen eline aldı. Hele de Caner ve Salih' in oyuna girmeleri ile oyunu tamamen rakip
Lige verilen Milli maç arası tam da Fenerbahçe' nin ihtiyaç duyduğu bir anda ilaç gibi gelmişti. Araya kadar olan son 2 aylık dönemde, 3 günde 1 maç oynayan ve oldukça yıpranan, yorulan ve bu yoğun tempo nedeniyle sakatlar veren Fenerbahçe, takım olarak dinlenme fırsatını iyi değerlendirerek, yoğun maç trafiğine geri döndü.
Lazio maçı öncesi Emre, Salih, Mehmet Topal ve Yobo’ nun sakatlıkları ve Gökhan Gönül' ün sarı kart cezası, Aykut Kocaman' ı sıkıntıya sokmuştu. Lazio maçını da düşünen Kocaman, hafif sakatlığını yeni atlatmış olan Yobo' yu riske atmazken, Emre, Salih ve Mehmet Topal' ın sakatlıklarının ciddi olması ve forma giyemeyecek olmaları nedeniyle, Lazio maçının provası niteliği taşıyan bu maça farklı bir 11 ile sahaya çıktı.
Maça sağ bekte Mehmet Topuz, orta göbekte Cristian- Meireles ve forvet arkasında Sow ile başlayan Fenerbahçe, ilk yarıda istediği futbolu sergileyemedi. 0-0 biten ilk yarı sonrası, 47. dakikada Mehmet Topuz' un ortasında Webo' nun keleciden dönen kafa topunu, yine kendisinin tamamlaması ile kazanılan gol hem Fenerbahçe takımını hem de Aykut Kocaman' ı rahatlattı. Golden sonra Lazio maçını da düşünerek oyunu rölantide götüren Fenerbahçe,