Orhan Baba ve oğulları

1 Aralık 2012

Bir cover’dan, yani daha önce söylenmiş bir şarkıyı, bir başkasının söylemesinden ne beklenebilir? O şarkıya dair tüm izleri silmesi? Bildik şarkıyı tanımadık bir hale sokması? Şarkıyı söyleyenin kendisini tanımadık bir hale sokması mı? Hepsi. Ama mevzu Orhan “Baba”, olunca Ödipal düşünmemiz gerekiyor. O yüzden bu albümde iyi bir cover’a giden yol, Ödipal terimlerle söylersek “babayı öldürmekten”, yani onu aşmaktan, kendi kişiliğini ortaya korkusuzca sergilemekten geçiyor. Yani Orhan Gencebay’la bir ömür albümündeki iyi bir cover’ın sırrı o şarkıyı söyleyenin kendisi gibi olması, kendine mahsus okumasından başka hiçbir yerde yatmıyor. Favorilerimin ilki Athena‘nın Bir Araya Gelemeyiz’i. Gökhan Özoğuz’un vokali hem retro bir tat bırakıyor dinleyende -yani babadan alınan bir miras söz konusu- hem de Athena‘lıktan taviz vermiyor. Son derece kişilikli. İkincisi, Yıldız Tilbe’den Aşkımı Sakla. Yıldız Tilbe’nin en çok bir şarkı satırını, ikinci hatta üçüncü kere tekrar ederken başka bir şarkı gibi tekrar etmesinin hayranıyım. Yani bir şarkıdan yorumuyla üç dört şarkı çıkartabilmesinin. O da babasının kızı olmamakla fark atıyor bu albümde. Üçüncü favorim ise Tarkan‘dan Hatasız Kul

Yazının Devamı

Saddam Hüseyin’in sipariş şarkıları

28 Kasım 2012

Başak Şenova’nın küratörlüğünü yaptığı Arter’de açılan Hamle sergisindeki sololardan biri Adel Abidin’e ait. Farklı araçlar kullanarak hikaye anlatmayı seven Iraklı sanatçının sergide yer alan Üç Aşk Şarkısı isimli video yerleştirmesi, şu anda, İstanbul’daki sergiler içinde mutlaka görülmesi gereken işlerin başında geliyor. Odada üç büyük perdede üç güzel sarışın kadını şarkı söylerken izleyeceksiniz. Üç şarkıda üç farklı melodi ve üç farklı set var. Proje için Adel Abidin’e öncelikle ilham veren Nancy Sinatra’nın Bang Bang şarkısı olmuş. Bütün fikrin hareket noktasını bu şarkı oluşturmuş. Sanatçı, bildik Batılı pop melodileri, Saddam dönemi yaşadığı Irak’ta her gün radyo ve TV’lerde dinlediği şarkıların sözleriyle birlikte kullanmaya karar vermiş. Bu şarkılar, Saddam Hüseyin’in siparişi üzerine yazılmış onun iktidarda olduğu yıllardaki rejimi göklere çıkaran sözlere sahip. Adel Abidin ironik şekilde Saddam döneminde bu sözlere kimsenin kafa yormadığını ifade ediyor:
“Ne anlama geldiklerini hiç düşünmeden bu şarkıları tekrar tekrar söylüyorduk. İnsanların diline hemen dolanıyorlardı zaten. Sonradan fark ettim ki bunlar bilinçaltımıza işlemiş. Medya da bizim tepkilerimizi

Yazının Devamı

Fuardan çıkan militarizm eleştirisi

26 Kasım 2012

İstanbul Contemporary bitti. Her sergi kendi starlarını yaratır diye düşünürsek bu fuardan militarizmi eleştiren iki sanatçıyı önerebilirim. Galeri Artist Çukurcuma ile fuara katılan ressam Rüstem Kasapoğlu ve VIP kapısının önünde duran turuncu demir çubuklardan oluşan tankı üreten Erdal Duman


Erdal Duman’ın demir çubuklardan ürettiği tankı tamamlaması dört ay sürmüş.

Memleketinizden uzakta bir fuara katılırken başınıza gelebilecek en kötü şey ne olabilir? Bir düşünün. Ve katıldığınız bir sanat fuarıysa....
Getirdiğiniz gibi eserlerinizi satamadan geri götürmek mi yanıtınız? Hayır, bilemediniz. Doğru cevap eserlerinizi hiç getirememek olacaktı. Hiç getiremediğiniz gibi satamayacaksınız. Bomboş standınızın önünden gelip geçecekler. Onlara ancak eserlerin broşürünü göstereceksiniz. Ve hep o bildik açıklamayı yapacaksınız “Maalesef işlerimiz İstanbul’a henüz ulaşmadı.” Kulağa performatif bir iş gibi geliyor ama bu yaşandı Contemporary İstanbul’da. Tahran’dan fuara katılan Mohsen Gallery’nin fuar boyunca göstereceği işlerinin yarısından çoğu THY uçağından çıkmadı çünkü.... Galerinin yöneticisi Amin Davaie, ilk günden itibaren umudunu kaybetmedi. THY önce işlerin

Yazının Devamı

Çağdaş sanat fuarından bildiriyorum

24 Kasım 2012


Bu kadar az zamanda bu kadar büyümek hakikaten şaşırtıcı. İki kata eklenen yeni mekanla birlikte neredeyse bu yılki Contemporary İstanbul fuarında yabancı galeriler çoğunlukta. Galeri Edition Purrmann, dört yıldır aralıksız Cİ’ye katılan yabancı galerilerin başında geliyor. Düsseldorflu Sven Purrmann, bu yıl Seul’deki sanat fuarı Kiaf, ArtAmsterdam ve Almanya’nın Karlsruhe şehrinde gerçekleşen ArtKarlsruhe’ye katılmış. İstanbul’daki koleksiyoneri küresel alıcı olarak tanımlıyor:
“Almanya ya da Kore’deki alıcıya göre buranın alıcısı kesinlikle küresel olarak tanımlanabilir. Almanlar, Almanları, Koreliler de Korelileri almak istiyor. Ama Türkiyeli koleksiyoner öyle değil. O yüzden de bu fuar bu kadar büyüdü ve gelişti. Basel’e, Köln’e giden koleksiyonere bir yere gitmesine gerek kalmadan istediğini vermek için buradayız.”
Damien Hirst ve Banksy’yi temsil eden İngiliz galerici Yunan asıllı Acoris Andipa ise Türk koleksiyonerinin “uğraştırmadığını” düşünüyor:
“Türk koleksiyoneri sofistike, eğitimli, kültürlü çok zevkli. Ne istediğini biliyor sizi yormuyor.”
Andipa’nın standındaki gizemli kişiliğini hala ele vermeyen ama sokaktan galerilere ve müzayedelere çoktan terfi

Yazının Devamı

‘Gelenek özgürleştirici unsurları da barındırır’

21 Kasım 2012


Ünlü Marksist eleştirmen Terry Eagleton, DSİP’in düzenlediği, gençler tarafından yoğun ilgiyle karşılanan Marksizm günleri için İstanbul’daydı. Konuşmasını yaptıktan sonra soluğu tutkunu olduğu şehir Mardin’de aldı. Çok kitap yazmakla tanınan eleştirmenle Mardin dönüşü buluştuk

* Ayşegül Sönmez: Çok seyahat ettiğinizi söylediniz. Konuşmalarınız esnasında her gittiğiniz ülkede farklı bir Marksizmle karşılaşıyor musunuz? Şunu diyebilir misiniz “Her ülkenin kendine ait bir Marksizmi var”?
T.E. Bu bir noktaya kadar doğru sayılabilir ama çok uzağa taşıyamam. Küresel dünyada yazdıklarınızın nasıl yorumlanacağını siz kontrol edemezsiniz. Sözlerimiz farklı kültürel içeriklerde farklı anlamlara gelebilir. Şu an üniversitelerin içinde bulunduğu kriz mesela. Dünyanın her yerinde üniversite krizi yaşanıyor. Sadece ABD’de üniversite krizi yok çünkü zenginler, yüksek öğretimin yükünü karşılayabiliyorlar. Dolayısıyla sosyal bilimler krizde, düşünceler krizde.


Yazının Devamı

Kitap fuarının gücü nereden geliyor?

19 Kasım 2012

Otuz bir yıldır bir şeyin yapılıyor olması, şehrin öbür ucunda da olsa ve buraya metrobüs aracılığıyla Kadıköy Söğütlüçeşme istasyonundan itibaren 45 durak aşarak toplam bir saat 45 dakikada gelsem de iyi bir şey...
Trafiksiz geçen uzun metrobüs yolculuğu sayesinde İstanbul’un değişen silüetiyle ilgili çok şey söylemek mümkün. Hızla sanayileştiğini, feci büyüdüğünü ve son durak olan Tüyap’ın şehrin sonu gibi ıssız göründüğünü...
Üst geçitteki kalabalıkla birlikte Tüyap’a akın eden genç kitleden etkilenmemek imkansız. Kimi edebiyat dersi kimi ellerinde sımsıkı tuttuğu, alınacak kitap listeleri için yollara düşmüş. Bir an önce güvenliği aşarak kitaplara kavuşmak için sabırsız.
Bugün internetin, yayıncılığın anlamını değiştirdiği, kitap fuarlarının da maksatlarını dönüştürdüğü bir dönemde elleri alınacak kitap listesinin bulunduğu kağıttan nemli öğrencilerin artık kıta Avrupası’nda kalmadığını, çoktan böylesi okurların neslinin tükendiğini belirtmeliyim. Bu yüzden önce bu kitapsever kalabalıkla birlikte yüzde yirmi indirimli kitap alışverişimi yapıp öyle salon 10’a, uluslarası yayıncıların yer aldığı bölüme yöneleceğim.

One Direction cazibesi
Uluslararası katılımcılar

Yazının Devamı

Kayıp resim nostaljisi

17 Kasım 2012

Geçtiğimiz hafta Milliyet’ten Sertaç Koç, Ankara Resim Heykel Müzesi’nden 2000’li yıllarda kaybolan resimlerin akıbetiyle ilgili bir önemli haber daha yaptı. Biri “resimlerin yerini biliyorum” diyerek ortaya çıkmış. Gizli tanık olarak bilgi vereceğini söylemiş. Tanık programına alınmak koşuluyla Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a konuşmuştu. CNBC-E’de bir dönem yayınlanan Nip Tuck dizisine uygun bir senaryo belirdi kafalarda hemen. Yüzü değiştirilecek miydi? Bu yeni yüz için hangi estetik cerraha başvurulacaktı?

Polisiye fantezilerimizi geliştire duralım ben başka resimlerin de kayıp olduğunu buradan duyurmak istiyorum. M.S.Ü. İstanbul Resim Heykel Müzesi’nden 1952 ile 1984 yılları arasında 467 yapıt, sırayla İzmir, Mersin, Kütahya, Balıkesir, Antalya, Erzurum, Bolu, Bursa, Alanya güzel sanatlar galerisi, İzmir Resim Heykel Müzesi, Ankara Resim Heykel Müzesi ve Yalvaç Müzesi’ne gönderildi. 1952 yılında İzmir Galerisi’ne gönderilen yapıtların sayısı 80’di. 1966 yılında Yalvaç Müzesi’ne gönderilen yapıtların sayısı ise 30. 1964 yılında Erzurum güzel sanatlar galerisine ödünç verilen yapıtların arasında Cemal Tollu’nun Buğday’ı, Halil Paşa’nın Sokak İçi, Namık İsmail’in bir kadın portresi

Yazının Devamı