Başak Şenova’nın küratörlüğünü yaptığı Arter’de açılan Hamle sergisindeki sololardan biri Adel Abidin’e ait. Farklı araçlar kullanarak hikaye anlatmayı seven Iraklı sanatçının sergide yer alan Üç Aşk Şarkısı isimli video yerleştirmesi, şu anda, İstanbul’daki sergiler içinde mutlaka görülmesi gereken işlerin başında geliyor. Odada üç büyük perdede üç güzel sarışın kadını şarkı söylerken izleyeceksiniz. Üç şarkıda üç farklı melodi ve üç farklı set var. Proje için Adel Abidin’e öncelikle ilham veren Nancy Sinatra’nın Bang Bang şarkısı olmuş. Bütün fikrin hareket noktasını bu şarkı oluşturmuş. Sanatçı, bildik Batılı pop melodileri, Saddam dönemi yaşadığı Irak’ta her gün radyo ve TV’lerde dinlediği şarkıların sözleriyle birlikte kullanmaya karar vermiş. Bu şarkılar, Saddam Hüseyin’in siparişi üzerine yazılmış onun iktidarda olduğu yıllardaki rejimi göklere çıkaran sözlere sahip. Adel Abidin ironik şekilde Saddam döneminde bu sözlere kimsenin kafa yormadığını ifade ediyor:
“Ne anlama geldiklerini hiç düşünmeden bu şarkıları tekrar tekrar söylüyorduk. İnsanların diline hemen dolanıyorlardı zaten. Sonradan fark ettim ki bunlar bilinçaltımıza işlemiş. Medya da bizim tepkilerimizi pasifleştirme konusunda önemli bir rol oynamış.”
Iraklı sanatçı, cast için medyadaki anlayışa paralel, güzel sarışın stereotipine uyan kadınlar seçmiş. Sonra da onlardan bu şarkıları söylemelerini istemiş.
Yalnız burada önemli bir ayrıntıdan bahsetmeliyim. Şarkıyı söyleyenlerin şarkı sözlerinin ne anlama geldiğiyle ilgili en ufak bir fikirleri yok. Abidin, onlara Arapça sözlerin Latin alfabesiyle yazılmış İngilizce okunuşlarını vermiş. Vaktiyle o, bu şarkıları ne kadar bilinçsiz söylemişse, filmdeki vokaller de öyle söylesin diyerek çeviri de yapmamış.
Şarkılardan birinin sözlerini sizin için yazdım. Fakat okurken melodinin pop olduğunu hesaba katmak yerine bu sözlerle neşe arasındaki çelişkiden oluşan absürd atmosferiyle incelikli bir medya eleştirisi yapan bu işi görmeye lütfen Arter’e gidin.
Biz birer kılıcız ancak senin eline yakışırız/ Ah. Güçsüzlerin hamisi, cömert evsahibi/ Allah şahidimizdir ki hayatlarımızı bıyığına borçluyuz/ Ömrümüzü boyunla ölçtük/ Ve yaşadığın yılları saydık/ Sen ah, yuvanın ışığı/ O yuva ki orada devrimin yolunu bulduk ve o yolu tuttuk
Bu da Umberto Eco’dan faşizm eleştirisi
1932 doğumlu olduğu için on üç yaşına kadar faşizm yönetimi altında büyüdü. 30 yaşına geldiğinde intikamını alacaktı. Umberto Eco, 1972 yılında Marisa Bonazi’yle Guaralda Yayınevi için Hileli Süsler (I pampini bugiardi) diye bir kitap yaptı. Kitap, zamanın ilkokul ders kitaplarıyla ilgili yergiler içeriyordu. Faşist ilkokul ders kitaplarını ince eleyip sık dokuyarak eleştiriyorlardı.
Eco, son kitabı Yengeç Adımlarında (Doğan Kitap, s.187) o günleri anarak ders kitaplarındaki manzarayla ilgili iki örnek veriyor.
Biri bir portre. Birinci Dünya savaşı kahramanı Nazario Sauro. Ders kitaplarında şöyle anlatılmış:
“Güçlü ve deli kanla dolu o iri bedene, o büyük ve kudretli başa, o kararlı gözlere, İtalya’nın kırlarında, dağlarında, denizlerinde dolaşan ve İtalya’yı diğer vatanlardan farklı olarak güzel ve güçlü kılan ölümsüz ruhtan biraz geçmiştir.”
İkincisi, cumhuriyet bayramında bir askeri geçit törenini anlatan bir bölüm:
“Demir, üniforma, silah ve kusursuz bir biçimde sıralanmış asker ırmağı... Devasa tanklar, bir atom bombasının patlaması sonucunda oluşan bulut altında bile birlikleri nakledebilen zırhlı araçlar, kocaman toplar, çevik ve atik saldırı birlikleri geçiyor...”
Gerçekten dudak uçuklatıcı bir ayrıntı zenginliği değil mi? Ne de olsa İtalya, fütürizmin memleketi. Atom bombasından Saddam’ın bıyığına faşizm zaman tanımıyor da, metaforlarını ülkenin iklimi ve tarihi etkiliyor galiba...
Uygarlık konferansı
Bakırköy Belediyesi’nin öncülüğünde MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları tarafından 30 Kasım- 3 Aralık tarihleri arasında Demokrasiler Çağında Uygarlık Konferansı düzenlenecek. WOW Konferans Merkezi’ndeki etkinliğe dünyaca ünlü filozoflar Giorgio Agamben, Jean-Luc Marion, Bernard Stiegler, Gianni Vattimo ve Joan Copjec özel olarak katılıyor. Konferansa ayrıca Thomas Metzinger, Jodi Dean, Frederic Neyrat, Erich Hörl, Bernard Aspe, Alain Brossat, Volkan Çelebi ve Ahmet Soysal konuşmacı olarak katılacak. Filozofların yeni kitaplarının da tanıtılacağı ve imzalanacağı etkinlik dört gün sürecek. Sunumların yanı sıra özel açık oturumlar da gerçekleştirilecek ve izleyicilerin sorularına ağırlık verilecek. Konferansın açık oturum konuları: Kapitalizme Başkaldırının Mantığı ve Mekanizmaları: Felsefenin Yeni Bir Konumuna Doğru?, Politik Ekonomi, Teknik ve Küreselleşme
Özne, Tinsellik ve Arzu: Felsefe ve Uygarlığın Sınırları; Teknoloji, Medya ve İktidar: Felsefe ve Zamanın Ruhu; Yazı, İmge ve Mekan: Felsefeden Edebiyat ve Sanatta Demokrasi; Hukuk ve Komünite, Felsefe, Toplum, Aşk, Dostluk. Konferans için Taksim ve Bakırköy’den düzenli olarak servisler kaldırılacak.