Parkta pazar performansları

21 Mayıs 2020

Hayatımızın çok hareketli bir dönemini yaşamadığımız aşikâr. En büyük heyecanımız belirli gün ve haftaları mahalle dayanışması içinde müzik eşliğinde kutlamak. Karantina boyunca pencerelerimizden, balkonlarımızdan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladık, bütün mahalle açılışı İstiklal Marşı’yla yaptı, İzmir Marşı’yla, Gençlik Marşı’yla çalkalandı. 1 Mayıs’ı Cem Karaca’nın söylediği marşla idrak ettik.





Hüseyin Özdemir - Milliyet

Yazının Devamı

Çocuktan “süper kadın”

18 Mayıs 2020

Ama yani biz çocukla yetişkini birbirinden ayıramamaya ne zaman başladık? Okulda olması gereken kız çocuklarının evlendirilmesinin oldum olası kanayan bir yaramız olduğunu biliyorum, evet. Ama neticede bu bir cehaletin ürünü olarak görülüyordu, profesör unvanı taşıyan kimse çıkıp ekranda “kadının ideal doğurma yaşı 12’dir” demiyordu. Bunu da gördük şükür. Prof. Dr. Kutluk Özgüven, katıldığı programda, hem de “isteğiniz doktora sorun” diye sınırsız referans vererek, “Süper kadın” diye bir ırk olduğunu, bunun 12-17 yaş arasına tekabül ettiğini ve bu aralığın ilk çocuğu doğurmak için ideal olduğunu açıkladı. Pes, 12 yaşında insan kendisine bakamıyor daha.

Söz konusu profesör, bilgisayar mühendisi bu arada, neden bu konuda görüş bildirmektedir, onu geçiyorum. Görev yaptığı Aydın Üniversitesi’nin “Felsefemize tamamen zıt ve kabul edilemez görüşler” diye niteleyerek ilişiklerini kestiklerini açıklaması bir tesellidir tabii. Biz sormadık ama sayısız doktor

Yazının Devamı

Erkek erkeğe şakalaşma

14 Mayıs 2020

İnsan en azından bazı konularda herhangi bir kriter gözetmeksizin uzlaşabiliriz zannediyor. Mesela bir erkeğin torunu yaşındaki kızların fotoğraflarına “çaktırmadan” bakmaktan mutlu olması, hoş bir şey değildir. Bu erkeğin bir eğitim kurumunda eğitimci, fotoğraflarına baktığı kızların da öğrenci olması durumu daha da nahoş kılar. Hocaların öğrencilere karşı cins gözüyle bakmaması gerekir, hele hele tekrara girecek ama aralarında bir dede/torun yaş farkı varsa. Bunun savunulacak bir tarafı yoktur.

Hal böyleyken, biz ekrana bakıp gülerek “Kızların fotoğraflarını da görüyoruz bu arada, çaktırma” diyen Gazi Fen Dekanı’nın görüntülerine bakıp neyi tartışıyoruz? Kendisi de istifa etme yolunu seçmiş, zaten sesinin duyulduğunu fark ettiğinde de yüzünde bir “eyvah” ifadesi beliriyor, sanki her şey epeyce net.

Ama zaten tartışmanın bir yanında “Bir erkeğin temel içgüdüsü bu, nesini anlamıyorsunuz?” diyen bir kesim var. Erkek erkeğe böyle espriler yapılırmış, bunda yadırganacak bir şey yokmuş. Hah işte biz de tam da bu

Yazının Devamı

Komşuluk müessesesi

11 Mayıs 2020

Bu “komşu”luk müessesesinde yaşanan erozyon fena halde canımı sıkıyor. Hani bir şeylerin onunla hallolduğuna inansam “kanıma dokunan” diye tarif edeceğim de, bu erozyonun kaynağında da o zaman zaman var biraz. “Bizden” misin, değil misin, o her şeyin önüne geçer oldu.

Ben de kapıların kilitlenmediği cennet köşelerin birinden gelmiyorum ama neticede “O benim komşum” cümlesinin iyi kötü bir şeyler ifade ettiği bir devirde büyüdük. İlle can ciğer kuzu sarması olman gerekmez ama güvenirsin, ne bileyim anahtarını teslim edersin, çocuğun kapıda kalırsa komşuda bekleyebilir, senin evinde beklenmedik bir tıkırtı olursa delikten bakar, gözünün tutmadığı bir durum olursa müdahale eder, hastalanırsan kapısını çalabilirsin.

Ayrıca komşunun dili, dini, etnik kökeni, şusu busu sorulmaz, ayıptır. Politika komşuların arasına girmez, kim kime oy veriyor bilmez, bilsen de ilgilenmezsin. Şunu bilirsin, komşudan zarar gelmez. Çocuklara öyle öğretilmiş en azından...

15. İstanbul Bienali “komşu”luk teması üzerine kuruluydu

Yazının Devamı

Nasıl bir Ahmet Kaya filmi?

7 Mayıs 2020

Bir Ahmet Kaya filminin çekileceğini ilk duyduğumda anlık bir merak ve heyecana kapılmıştım. Kendimi “Ahmet Kaya sevenler” takımından kabul ederim ve pek çok ortamda hüznün de sevincin de er geç bir Ahmet Kaya şarkısına bağlandığına tanık olduğum için, epeyce kalabalık bir gruptan söz ettiğimizi biliyorum. Şu korona günlerinde bizim sokakta pek az şarkı “Kum Gibi” kadar sık yankılanıyor mesela.

Neyse, sesini duyduğumda hâlâ içim burkulduğu için, ait olduğu topraklarda haksızlığa uğradığına, bu hayattan alacaklı gittiğine inandığım için de onu anlatacak bir filmin tanıyanlara, tanımayanlara söyleyecek sözü olacağını düşünüyorum.

Ama bu sözün ne olacağı tabii çok önemli ve Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya ile kızlarının itirazlarına rağmen söylenmesi işin rengini değiştiriyor. Gani Rüzgar Şavata’nın ailenin ve Ahmet Kaya’nın eserlerinin sahibi GAM Müzik’in bütün karşı çıkışlarına rağmen çektiği “İki Gözüm Ahmet”te olduğu gibi.

Gülten

Yazının Devamı

Bu defa alkış değil imza

4 Mayıs 2020

Cumartesi günü saat 15.00’te sosyal medyaya “TiyatromuzYaşasın” etiketiyle bir mesaj düştü. 2 bin kişi; oyuncusundan yönetmenine, ışık tasarımcısından ses teknisyenine 2 bin tiyatro emekçisi toplanıp ortak bir metin kaleme almış, diğer meslektaşlarının ve seyircilerinin de imzasına açmışlardı.

Özetle diyorlardı ki; “Birçok tiyatro salgının doğurduğu ekonomik krizi atlatamayacak ve topluluklar dağılacak, tiyatro emekçileri yaşamsal darbeler yiyecek, salonlar kapanacak. Tiyatrolar kamuya aittir, böyle bir felaket sürecinde ödenekli tiyatrolar ve ‘kamusal tiyatrolar’ arasında ayrım yapılamaz, kaynaklar paylaştırılmalıdır”.

Ayrıca vergilerden muaf tutulmak, elektrik, su, doğalgaz faturalarının 2021 Ocak ayına kadar dondurulması, salon kiralarının ve çalışanların maaşlarının, SGK primlerinin devlet tarafından ödenmesi ve zaman kaybetmeden tiyatro yasasının çıkmasını da kapsayan bir dizi talepleri var.

Aralarında Zuhal Olcay, Genco Erkal, Haluk Bilginer, Ferhan Şensoy, Sumru Yavrucuk, Şevket Çoruh gibi sanatçıların ve Türkiye’nin

Yazının Devamı

Ve sonra dans ederiz

30 Nisan 2020

28 Nisan Dünya Dans Günü idi. Malum sebeplerle bunu birtakım etkinliklerle kutlamak mümkün olmadı bu sene. Ama sanırım yine aynı sebeplerle, medyada da sosyal medyada da her zamankinden fazla yer buldu kendine bu özel gün. Çünkü içimiz daralıyordu, çünkü ‘durmaktan’ yorulmuş, endişelenmekten, üzülmekten bezmiştik ve dans diye bir şey vardı. Bugüne kadar etmemiş olmamız etmeyeceğimiz anlamına gelmezdi. Online katılınabilecek dans etkinliklerini seçenler de oldu, halihazırda evde bir dans arkadaşı varsa onunla beraber sallanmayı deneyenler de. İyi geldiğine şüphem yok. 

İkinci sezonuyla tam bir hayal kırıklığı olan Netflix dizisi “After Life”tan bende bir şey kaldıysa, o da ölen karısının ardından bitmeyen yas tutan kahramanımızın “Keşke benle dans etmek istediği zamanlarda bahaneler bulup geri çevirmeseydim” diye hayıflanması oldu. Şimdi beş dakika ona sarılıp durmak için dünyaları vermeye hazırdı ama zamanında “Erkek adam Lionel Richie’de dans etmez” bile vardı bahaneleri arasında.

Eminim tanıdık

Yazının Devamı

Diktatörün de erkeği makbul

27 Nisan 2020

"Kadınlar regl zamanı ortalığı yakıp yıkarlar, aman yanlarına yaklaşmayın, ağızlarından alev çıkabilir” tarzı iddialarla ergenlik çağı itibarıyla tanışmayan yoktur herhalde. Hatırlayın, okulda dayakları genelde erkek hocalardan yersiniz, ama kadınlar biraz ses yükseltse “muayyen günleri” olur. İş yerlerinde keza, müdürünüz kadınsa yerli yersiz kızacaktır, zira regl olmaktadır. Kadının öfkesine esrarengiz bir kılıf biçmeden anlam vermek mümkün değildir çünkü. Erkeklerin ise yeri göğü inletirken her zaman haklı bir sebepleri vardır. Ya da sağa sola füze fırlatırken.

Ben bu satırları yazmaktayken henüz doğrulanmamış  ya da yalanlanmamış - bir haber dolaşmaktaydı ortalıkta: Japon medyasının bitkisel hayatta olduğunu iddia ettiği Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un hayatını kaybettiği iddiası. Haberin sonu “Kim’in yerine kız kardeşi Kim Yo Jong’un geçmesi bekleniyor” diye bitiyordu ve bu bilgi, sokağa çıkma yasağı ile birlikte hiç değilse yaratıcılıkta sınır tanımayan yurdum twitter ahalisinin ince mizah duygusunu

Yazının Devamı