Bir Ahmet Kaya filminin çekileceğini ilk duyduğumda anlık bir merak ve heyecana kapılmıştım. Kendimi “Ahmet Kaya sevenler” takımından kabul ederim ve pek çok ortamda hüznün de sevincin de er geç bir Ahmet Kaya şarkısına bağlandığına tanık olduğum için, epeyce kalabalık bir gruptan söz ettiğimizi biliyorum. Şu korona günlerinde bizim sokakta pek az şarkı “Kum Gibi” kadar sık yankılanıyor mesela.
Neyse, sesini duyduğumda hâlâ içim burkulduğu için, ait olduğu topraklarda haksızlığa uğradığına, bu hayattan alacaklı gittiğine inandığım için de onu anlatacak bir filmin tanıyanlara, tanımayanlara söyleyecek sözü olacağını düşünüyorum.
Ama bu sözün ne olacağı tabii çok önemli ve Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya ile kızlarının itirazlarına rağmen söylenmesi işin rengini değiştiriyor. Gani Rüzgar Şavata’nın ailenin ve Ahmet Kaya’nın eserlerinin sahibi GAM Müzik’in bütün karşı çıkışlarına rağmen çektiği “İki Gözüm Ahmet”te olduğu gibi.
Gülten Kaya 2019 yılında yaptığı basın toplantısında “Yapılan iş, bir sanatçının başka bir sanat dalı üzerinden yağmalanmasıdır” diye nitelendiriyor filmi. Yanlış bir Ahmet Kaya portresi olduğunu söylüyor, “İznimiz yok” diyor, “Onun hayatını biz, ailemiz, kızlarımız anlatacak” diyor, daha ne desin?
Ama film yine de çekildi, 7 Şubat’ta vizyona girecekken sanatçının vârisleri yapım şirketine dava açtı, mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararını istinaf mahkemesi bozdu. Neticede koronavirüs engeli olmasa film gösterime girmiş olacaktı.
Şavata şimdi sonbaharı beklediklerini söylüyor. Fakat bu arada filmde neler göreceğimize dair küçük tüyolar vermeyi de ihmal etmiyor. Belli ki Ahmet Kaya şarkılarının en ünlülerinin kullanım izninin verilmediği filmde sansasyon ve tabii ki MGD gecesi boyutu epey yer tutuyor.
Geçtiğimiz hafta Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu’nun köşesinde o gecenin günah keçisi olarak Serdar Ortaç’ın ilan edildiğini, oysa ona sahnede “Onuncu Yıl Marşı”nı ‘okutan’ biri olduğunu okuduk. Ve o biri Şavata’yı arayıp “Beni filmden çıkar” diye rica etmişti. Hiç değilse kendisini Ahmet Kaya’nın yanında yer almış göstermesini istemişti, Şavata’nın ifadesine göre. Daha sonra da Eyüboğlu’nun Magazin Noteri programına bağlanarak o ismin Reha Muhtar olduğunu açıkladı. Serdar Ortaç da aynı programda “Yirmi yaşında çocuğum, sağdan dürtsen onu yaparım, soldan dürtsen onu yaparım, duvara kafa at desen gider kafa atarım.” diye açıklamıştı o günkü durumu. Yani söylememişti, “söyletilmişti”. Ve fakat yıl 1999, Serdar Ortaç o zaman 29 yaşında ve çok şükür 20 yaşında da insanlar duvara kafa at dendiğinde bir durup düşünüyor.
Neyse ki Gani Rüzgar Şavata herkesin yerine onu takdir etti, “Herkesten cesur, elli defa özür diledi. Benimle gelecek bu filmi izleyecek. Ben de onu alnından öpeceğim” diye de affedilmenin yolunu açtı. Ayrıca o gece orada olan diğer ünlülere “Alayınızı çektim, filmde varsınız” diye aba altına bile saklamadan sopa gösterdi. Belki şimdi “Biz de gelip izleyeceğiz seninle beraber filmini” diye söz verirlerse onlar da aklanır. Ve biz gurbetteki ölümünün üzerinden 20 yıl geçmiş “iki gözümüz” Ahmet Kaya’yı böyle anmış oluruz. Koskoca bir hayatı bir magazin gecesine sığdırıp kırılan kalbini bir kez daha kırarak. Zaten yeterince yıpranan ailesini bir kez daha üzerek.