1970 yılında Milli Sinema akımı doğrultusunda Yücel Çakmaklı tarafından ‘Birleşen Yollar’ adıyla çekilen ve 500 bin gibi bir izleyici kitlesiyle döneminin önde gelen filmlerinden olan ‘Huzur Sokağı’nın dizisi, daha ATV ekranına gelmeden adından en çok bahsedilen yapım oldu.
Sabaha karşı eve gelen kızlara hangi gözle bakılacağından tutun da, ahlak ve inançta başı açık-kapalı ayrımına kadar pek çok tartışmaya ön zemin yaratan romanın dizi halini görmeden fikir yürütmek anlamsız olsa da, şimdilerde yok satan kitaptan özümsenenler üstünden, yorum ve kaygılar sıralanmakta.
İslami kadın hareketi öncüsü sayılan ve roman gibi bir hayat süren Şule Yüksel Şenler’in farklı yaşam tarzlarını benimseyen iki gencin sonuçsuz aşkına odaklanan ve 43 yılda 101 kez basılarak ‘Türkçe yazılmış ilk hidayet romanı’ unvanını alan eseri, kimilerine göre her kesimin mutlak okuması gereken başarılı bir kitap… Kimilerine göre ise heykel yapmayı günah olarak gösteren, kardan adamı bile günah sayan, Feyza ile Bilal’in aşklarını da samimiyetsiz bir dille veren bir yapıt.
Bazılarının gözünde şuursuzca yaşanan hayatları sergileyip insanları dine, imana davet eden yapıcı bir eser olan roman, bazıları için
Show TV’den Star’a transfer olan ve kendisine haftada üç program havale edilen Acun Ilıcalı’nın yayıncılık bakımından eski kanalındaki rahatlığı bulup bulamayacağı yeni dönemin planlaması tam otururken kendini gösterecek. Ancak şimdiden belli olan bir gerçek var ki, o da büyük ilgiyle izlenen ‘Benzemez Kimse Sana’ isimli eğlendirici yarışmanın yeni sezonda Star’da devam etmeyeceği.
Oysa Seyfi Dursunoğlu’nun başkanlığındaki jüriyle, değme komedi dizilerine taş çıkartan esprilerin üretildiği ‘Benzemez Kimse Sana’, izleyicinin yeni sezonda ekranda görmeyi arzuladığı işlerden.
Dünyanın en büyük bağımsız yapım şirketi olan Endemol tarafından gerçekleştirilen programın gelecek yaz için beklemeye alınmış olmasının arkasındaki sebep, büyük ihtimal Acun’un kendi alanında rakip istememesi. Şayet Star TV Acun’la anlaşmamış olsaydı, böylesine beğenilen ve birincisine değil de, onun temsil ettiği kuruma gelir sağladığından şaibeyi akıllara getirmeyerek gönül rahatlığıyla izlenen bir yapımın hesabını keser miydi? Hiç sanmıyorum.
‘Bir Çocuk Sevdim’e final şansı dahi tanımayan, ‘İbreti Ailem’i çerez niyetine kullanıp şutlayan kanalın, izleyicisi bol olan ‘Benzemez Kimse Sana’yı da rafa
Ekranların en vazgeçilmez serisi olan, hatta ‘İşler Güçler’ sayesinde bilmeyenlere bile bildirilen ‘Rambo’nun kahramanı Sylvester Stallone, yaz döneminde vizyona sokulan ‘Cehennem Melekleri 2’ isimli yapımda yine bolca silahlarını ve biraz da şişirilmiş kaslarını konuşturmakta.
Stallone’nin erkeklerin idolü olan geliştirilmiş vücut yapısını, aksiyon ve şiddetle birleştirip ‘Cehennem Silahları’ serisiyle yeniden devreye sokanlar, 70 milyon dolar maliyetli yapımın getirisinden hayli memnun kalmış olacak ki kısa süre sonra ikincisini çevirdiler. Dahası şu aşamada üçüncüsünün cast çalışmalarını da başlattılar.
Yaz filmi olmasına karşın, bizdeki ‘yaz dizisine mahsus’ alaminüt senaryo anlayışının aksine, önce öyküsü yazılıp sonra özenle senaryolaştırılan yapımın nefes aldırmayan aksiyonunun dışında en büyük özelliği, eski tüfekleri bir araya toplaması.
‘Cehennem Melekler’nin lokomotifi olan Stallone, daha önce aynı filmde bir araya hiç gelmemiş olan en iyi aksiyon-macera filmi oyuncularını buluşturuyor. Sylvester Stallone, Jason Statham, Jet Li, Dolph Lundgren, Terry Crews, Randy Couture, Bruce Willis, Arnold Schwarzenegger ile kurulan ekibe dövüş sanatları efsanesi Chuck
‘Valla oldu mu oldu, yaptı mı yaptı. Perfect. Tu, tu, tuu… Maşallah’ övgüsüyle eleştirilere karşı tavrını sergileyen ‘Hayatımın Rolü’nü ne kadar hoşgörüyle izlesem de olmuyor, olamıyor.
Uyarlama aşamasını ilk bölümde tamamlayan yapım sonrasında uydurmaya geçince bu ‘olmazlık’ kendini daha çok hissettirmekte. Bu senaryo kimi Yeşilçam filmleri gibi sette mi yazılıyor diye düşünmemek imkânsız. Kaldı ki onlar bile daha çekici. Her bölümde baştan sona bir şarkıyı çalıp uzun flashback’lerle zaman kazanan, bu arada ekran başındakileri de sıkıntıdan patlatan dizide sırasıyla her karakter anılara dalmakta. Bu kısırlıkta gelişme aramak nafile. Böyle giderse Dost köpek de eski manitasını hatırlamaya başlarsa şaşmayalım.
Robin Williams filmde yaptıysa ben de gerçek hayatta bunu yaparım, diyen Müşfik’i Dadı Yaşar’a dönüştüren (daha doğrusu dönüştüremeyen) ve zülfüyâra dokunan türlü eleştirilerden intikam alırcasına laf vuran ‘Hayatımın Rolü’nün müzik ve anılar dışında bir başka senaryo doldurma yolu da, sağa sola taş atmak.
Sürükleyiciliği, dramatik çatışması olmadan sadece ‘kadın kılığına girmeyi başarma’ iddiasıyla fark yaratmak için ortaya konulan yapımdan akılda kalanlar da zaten
Yaza dizi bolluğuyla giren Star TV umduğunu bulamasa da, Acun bombasıyla yeni sezona büyük yatırım yaptı. Star’ın dizilerden yüz çevirip Acun’un şovlarına kucak açarken dizileri de ‘yaz aşkı’ hüsranının korkusu sardı. Yönetimden, Acun’un getirisinin diziler lehine olduğu yönünde açıklamalar gelse bile kısa süre sonra bu sözleri çürütecek iddialar bir bir ortaya çıkmaya başladı. Siyaset koridorlarını aratmayan medya kulisleri devreye girince, hele hele Acun’un haftanın beş gününü istediği söylemleri ortalığa düşünce gidiciler üstünde tahminler aldı yürüdü.
Hesabı kesilen ilk dizi, sezon finaliyle yaza giren ‘Bir Çocuk Sevdim’ oldu. Kanal D’ye artı sağlayamayan ve Star’a transfer olan yapım yeni kanalına da umulanı verememişti. Hep gerilerde kalan dizi sezon finalinde dahi toplamda 20’inci, A/B’de 14’üncü olmuştu. Anlamsız konu sapmaları ve mantık hatalarıyla izleyiciye cazip bir içerik sunamayan ‘Bir Çocuk Sevdim’in ardından ‘İffet’in adı gündeme geldi.
Yeni sezonda üç bölüm yayınlandıktan sonra noktayı koyacağı söylendi. Ancak Gold Film yaptığı açıklamada 27 Ağustos Pazartesi’den itibaren ‘İffet’in yeni bölümleriyle ekranda olacağını, yüksek reytingi koruduğu sürece de
Yanlışa tepki göstermek bizde pek üstünde durulmayan bir konu. Mesela polisten tokadı yiyen öğretmene ‘Affet’ tavsiyesiyle gelişen ‘Memleket Hali’ filmindeki gibi dayak yiyen doktora ‘Özür dilesin barışın’ telkininde bulunulur. Medyada üç beş satırla bu vahim hoşgörülülük kınanır olur biter. Bir dizinin kurgusundan gocunanlar, günlerce çığırtkanlık yapar ama bu tür yanlış yönlendirmelerin aymazlığına kimse aldırmaz. Daha olmadı, potu kıranlar çıkar ‘Yanlış anlaşıldık’ der; zaten pek aldırılmayan yanlışın da üstü kapanır gider.
Ama işte elin adamları ve de medya takipçileri, ‘Laf olsun torba dolsun’ diye karalananlara ya da baskıcılıkla empoze edilmeye çalışılanlara karşı bizdeki kadar vurdumduymaz değiller. Üstelik anında tepki verip yanlışı tüm dünyayla paylaşacak derecede sınır ötesi müdahiller. Hal böyle olunca da Amerika’nın NBC kanalının reytingleri, Bolt’un koşusuyla coşar… Bizdeyse sporcuların görselliğine takılıp spordan bihaber satırlar döşenenler dünyanın tepkisiyle şaşar.
Misal, Olimpiyatlardaki bayanların erkeksiliği üstüne kesilen ahkâma yönelik yoğun atak! Sporla uğraşanların cinsiyetinin ikinci planda kaldığını, branşlarının gerektirdiği gücü sağlayacak vücut
Feriha’yı öldürüp yeni sezonda bambaşka bir diziye dönüşerek yoluna devam edeceği duyurulan ve bu anlamsızlıkla fanatiklerini hayli kızdıran ‘Adını Feriha Koydum’, oyuncularından dolayı özellikle genç kesime hitap eden bir yapımdı. Fakat Hazal Kaya’nın ve öyküye can veren diğer isimlerin dışlanıp, Çağatay Ulusoy’la farklı bir senaryo üstünden yeni sezona gidilmesi tutkunlarında çözülmeler yarattı. Görünen o ki, ‘Adını Feriha Koydum’ isminin manasız kalacağı dizi geçen sezonların başarısını yakalayamayacak. Değişiklikleri saçma bulup Çağatay’a ‘Daha ne duruyorsun sen de ayrıl’ diyen Twitter mesajları bunun habercisi.
Dizinin yeni haliyle göstereceği performans için bu öngörünün ötesinde söylenecek söz yok. Ancak fanatikler için ekranlarda öyle bir yapım var ki, ‘Adını Feriha Koydum’u aratmayacak türden. Jenerik müziği, içeriğindeki şarkıları, oyuncuları ve aşk öyküsüyle ‘Sudan Bıkmış Balıklar’, pekâlâ da ‘Adını Feriha Koydum’ tutkunlarına aynı keyfi yaşatacak türden.
Karakterlerle aşkın gelişimi birbirini çağrıştırıyor
‘Yapamam, tekrar elini tutamam’ diyen, ilişkilerini açıklamak için zamana ihtiyaç duyduğunu söyleyen Zeynep, babasından çekindiği için aşkını açık edemeyen
Menfaatçilik, ortam ve kişileri öylesine kaypaklaştırdı ki insan ister istemez öküzün altında buzağı arıyor. Filancanın ilişkisi gerçek mi yoksa reklam mı? Falancaların kavgası ciddi mi yoksa kameralara mı oynuyorlar? Öteki şöyle mi, beriki böyle mi?.. Velhasıl, isimleriyle topluma mal olmuşların ya da olmaya çalışanların dünyasından yansıyanlar, gerçek konusunda hep kuşku uyandırmakta. Genelde kuşkular haklı çıktığından, medyaya düşen her didişmenin altında bir bit yeniği aramak ve ‘Acaba mı’ demek şart olmuş durumda.
‘Survivor’ın bitmesiyle başlayan ve mahkeme ortamı yerine magazin medyasında tartışılan Acun-Merve kavgası da ilk günden beri aklımızı kurcalayanlardan. Mahkemeye taşındığı duyurulan bir konuda henüz karar çıkmadan sanki kazanmış gibi alacağı tazminatın gideceği yerler konusunda beyanlar veren Acun bir yanda… Adadan dönüş röportajında, ‘katılım ücreti’ konusunda konuşmalarının yasak olduğunu söyleyerek soruları cevaplamayan; bir ay sonraysa yasağı 100 bin TL tazminat ödeme pahasına delip, ‘şok’ açıklamalar yapan Merve diğer yanda. Twitter mesajları, TV söyleşileri, sosyal medya polemikleri… Bu cümbüş arasında öne çıkartılan ne SMS uygulaması, ne de diğer