Yanlışa tepki göstermek bizde pek üstünde durulmayan bir konu. Mesela polisten tokadı yiyen öğretmene ‘Affet’ tavsiyesiyle gelişen ‘Memleket Hali’ filmindeki gibi dayak yiyen doktora ‘Özür dilesin barışın’ telkininde bulunulur. Medyada üç beş satırla bu vahim hoşgörülülük kınanır olur biter. Bir dizinin kurgusundan gocunanlar, günlerce çığırtkanlık yapar ama bu tür yanlış yönlendirmelerin aymazlığına kimse aldırmaz. Daha olmadı, potu kıranlar çıkar ‘Yanlış anlaşıldık’ der; zaten pek aldırılmayan yanlışın da üstü kapanır gider.
Ama işte elin adamları ve de medya takipçileri, ‘Laf olsun torba dolsun’ diye karalananlara ya da baskıcılıkla empoze edilmeye çalışılanlara karşı bizdeki kadar vurdumduymaz değiller. Üstelik anında tepki verip yanlışı tüm dünyayla paylaşacak derecede sınır ötesi müdahiller. Hal böyle olunca da Amerika’nın NBC kanalının reytingleri, Bolt’un koşusuyla coşar… Bizdeyse sporcuların görselliğine takılıp spordan bihaber satırlar döşenenler dünyanın tepkisiyle şaşar.
Misal, Olimpiyatlardaki bayanların erkeksiliği üstüne kesilen ahkâma yönelik yoğun atak! Sporla uğraşanların cinsiyetinin ikinci planda kaldığını, branşlarının gerektirdiği gücü sağlayacak vücut yapılarında olmaları gerektiğini göz önüne almadan beyanlarda bulunan Yüksel Aytuğ fena halde topa tutanlar, bizdekinin aksine dişli çıktı. Daily Mail Gazetesi’nin haberinin ardından yoğunlaşan tepkiler Aytuğ’u çark ettirdi. Özür mahiyetindeki cevabi yazısı, yine bildik üslupta ‘Yanlış anlaşıldım’ nakaratından ibaret. Başlangıçta da değindiğim gibi en kolay yol bu çünkü.
Doğru anlaşılan yanlışta cinsiyetin simgesi
Yüzmede yarışan bayanların sergiledikleri performansı ve sporu es geçip omuzlarını kocaman, kalçalarını daracık, göğüslerini tahta gibi bularak tam bir cinsiyetçilik sergileyen Aytuğ, hızını alamayıp kadın derneklerine de olimpiyatları protesto çağrısında bulunmuştu! Fakat kendisine ‘yargısız infaz’ uygulandığını ima eden Aytuğ’un ifadeleri öylesine net ki, yanlış anlaşılması mümkün değil.
Hiç de tam tersinden okunmayan bilakis dümdüz meydanda duran satırlarından ortaya çıkan asıl gaf, göğüsleri ‘kadınlığın, bereketin, analığın’ simgesi olarak anması. Bu durumda sporcuların dışındaki göğüsleri küçük olan kadınlar ya da doğuştan geniş omuzlu, dar kalçalı ‘elma’ tip vücutlular tu kaka mı? Şimdi, ‘Göğüsler kadınlığın simgesiyse, erkekliğin simgesi acep ne ola’ demek var ama… Biz sporda ve sanatta insanın cinsiyet belirleyicilerine değil de icraatına odaklandığımızdan demiyoruz. Nasıl ki, bayan sanatçıların selülitinin peşine takılmak çirkinse, harcadıkları efordan dolayı yüzlerinin şekli bile değişen sporcuların çalışmasını değerlendirmeyip etiyle-buduyla uğraşmak da o derece yanlış.
Salla salla gül memeler oynasın…
TV eleştirmeni olarak ödül alan Aytuğ’un yüzücülerin özel tasarım mayolarla göğüslerinin toplandığını, böylece yüzüşte engel teşkil etmesinin önüne geçildiğini bilmemesi gerçekten inanılmaz. Spor dünyası, performansı kısıtlamaması için alabildiğine hafif kumaştan mayolarla çalışmanın, özel ayakkabılar üretmenin peşindeyken böyle bir yorum akla mantığa sığmıyor. Hele ki tematik kanallarda spor dünyasının yeniliklerini bas bas bağıran belgeseller bolca oynarken.
Üstelik bu satırlar, dünya çapında dile düşürücü bir bilgisizlik göstergesi. Nitekim Amerikalı Jenna Marbles hazırladığı mayolu-mayosuz çekimle kendisine memeli görsel bir ders sunmuş. İzlemiş midir bilemeyiz.
Ancak Aytuğ’un ciritçiler, gülleciler, boksörler ve cümle sporla uğraşan kadınların görüntüleriyle ilgili cümleleri onun bu konuda gerçekten bilinçlenmeye ihtiyacı olduğunun göstergesi. Bir yüzücü, 13 yaşına geldiğinde (hatta günümüzde daha da erken), yüzme antrenmanlarına ek olarak barfiks, şınav vb. temel hareketleri de yapmak zorundadır. 15’lerinde omuz presi, bench pres, deadlift gibi çoklu kas gruplarına hitap eden temel güçlenme hareketlerini çalışması gerekir. Kası olmayan biri(kadın ya da erkek) ne sporcu olabilir, ne de Olimpiyatlarda boy gösterebilir. Olsa olsa yağları lömbürdeyerek, memeleri sallanarak sahillerde-parklarda keyfi koşup zorlu spor yapmakla övünenlerden olur hepsi bu!
Kadınlık Olimpiyatlarda değil yorumlarda ölüyor
Aytuğ’un bilmediği bir başka gerçek de bale, paten gibi daha zarif uğraşlar da dâhil olmak üzere kasların fazla çalıştırılma durumunda kadınlık hormonunun doğal olarak azaldığı hatta adet döngülerinin bile bozulabildiği. Yani bu mantık ve gerçekler doğrultusunda tam bir dişi(bu da dolgun meme, kalça ve dar omuzlu demekmiş) görünümünde olmak için kadınların yarışmacı sporculuğa heveslenmemesi gerek. Heveslenip spor yoluna baş koydular mı, birileri bir gün çıkar işkembeyi kübradan attıklarıyla sözde kadınlığı savunur ve o hale gelmek için verilen yılların emeğini meme-kalça bazına indiriverir.
Şimdi sevgili TV eleştirmenimizin gözünden Olimpiyattaki bayan sporcuları hayalinizde bir canlandırın. Koşarken göğüslerinin biri sağa biri sola fırlayan atlet bayanlar, memeleri suyun kaldırma gücüyle bir aşağı bir yukarı inip çıkan hanım yüzücüler, 90-60-90 ölçülerle cirit-gülle atan çıtırlar… Tabi bu manzara, spor izlemek değil de bayan gözlemek isteyen erkeklere fazlasıyla hoş gelecektir. Ama söz konusu yorumla kadınlığa darbe vuranların yarışmacılığı ve sporu amaç edinenler nezdinde boşluğu kesin.
Neyse niyetin odur kalemin
İnsan, koşu bandının üstünde bile derleyip toplayan kıyafet seçerken Olimpiyat sporcularının vücut çıkıntılarını doğal haliyle koyuvereceğini düşünmek olacak iş değil. Dolayısıyla böyle bir içeriği kaleme alan da en azından kıyafetlerin bedeni sarıcılığından(tıpkı erkeklerin taytı gibi) haberdardır. Ezkaza haberdar olmayan da araştırmadan yazmamalıdır. Ayrıca bayan sporcuların başarısı, erkekleştiği oranda değil kas yaptığı ve çalıştığı oranda gelişir. Gündelik yaşamda kas, erkeklik göstergesi olsa da sporda her iki cins için eşit oranda önemli bir olgudur. Bunu da, bırakın bir gazeteciyi küçücük çocuk dahi düşünebilir!
Artık kadın vücudu veya savunuculuğu üstünden şov yapmaktan vazgeçelim. Bayan oyuncuların kadınlığını selülitleri ve kilolarıyla değerlendirmeyi; sporcu kadınların dişiliğini de kaslarıyla eleştirmeyi ‘sansasyon yaratma’ malzemesi olarak kullanmayı sınırlar dahilinde yedirsek de elin adamı yemiyor. Çektikleri videodan ‘At kuyruğu’ diye seslenerek dünya âleme madara ediyor. Biline…
Anibal GÜLEROĞLU