Feriha’yı öldürüp yeni sezonda bambaşka bir diziye dönüşerek yoluna devam edeceği duyurulan ve bu anlamsızlıkla fanatiklerini hayli kızdıran ‘Adını Feriha Koydum’, oyuncularından dolayı özellikle genç kesime hitap eden bir yapımdı. Fakat Hazal Kaya’nın ve öyküye can veren diğer isimlerin dışlanıp, Çağatay Ulusoy’la farklı bir senaryo üstünden yeni sezona gidilmesi tutkunlarında çözülmeler yarattı. Görünen o ki, ‘Adını Feriha Koydum’ isminin manasız kalacağı dizi geçen sezonların başarısını yakalayamayacak. Değişiklikleri saçma bulup Çağatay’a ‘Daha ne duruyorsun sen de ayrıl’ diyen Twitter mesajları bunun habercisi.
Dizinin yeni haliyle göstereceği performans için bu öngörünün ötesinde söylenecek söz yok. Ancak fanatikler için ekranlarda öyle bir yapım var ki, ‘Adını Feriha Koydum’u aratmayacak türden. Jenerik müziği, içeriğindeki şarkıları, oyuncuları ve aşk öyküsüyle ‘Sudan Bıkmış Balıklar’, pekâlâ da ‘Adını Feriha Koydum’ tutkunlarına aynı keyfi yaşatacak türden.
Karakterlerle aşkın gelişimi birbirini çağrıştırıyor
‘Yapamam, tekrar elini tutamam’ diyen, ilişkilerini açıklamak için zamana ihtiyaç duyduğunu söyleyen Zeynep, babasından çekindiği için aşkını açık edemeyen bir barışık-bir dargın Feriha karakterinin yerinde… Gerçi Feriha’nın dik duruşuna karşı Zeynep ağlamaklı tavırlar sergiliyor, zorluklarla karşılaşıldığında daha naif kalıyor ama olsun. Bunun ötesinde tıpkı Hazal Kaya gibi Ezgi Eyüboğlu da canlandırdığı karakterle tam uyumlu.
Zenginliğini umursamayıp mutluluğu ‘Sudan Bıkmış Balıklar’da ve Zeynep’te bulan Selim ise Emir’in konumunda. Aile şirketini önemsemeyen ve doğal olanı tercih eden Selim’i canlandıran Burak Sağyaşar, ‘Küçük Kadınlar’daki Utku karakterinin çizgisinde bir performans sergilese de sempatik yüz ifadesi ve oyunculuğuyla göz dolduruyor. Değmesin Ellerimiz, Aşktan Öte, El Gibi parçalarıyla birleşen bu görsellik genç kızların diziye bağlanması için yeter de artar bile. Dolayısıyla ‘Adını Feriha Koydum’da yeni ufuklara yelken açan Çağatay Ulusoy’un sıkı bir rakibi var ekranda!
İbrahim Aslan’ın canlandırdığı Kerem karakteri, Emir’in kankası Koray’la aşağı yukarı benzer konumda. Kübra Balcan’ın oyunculuğundaki Merve de Hande’nin yerinde. İlişkilerinde, senaryo gereği farklı durumlar yaşansa da ilk bakışta tipleri özdeşleştirmemek imkânsız.
Çocukları için özveriyle çalışan, namusları ve onurları için yaşayan babalarla, kocalarına karşı çocuklarını korumak ve onların açıklarını kapatmak için didinen anneler de aynı. Ama bu noktada ‘Sudan Çıkmış Balıklar’daki üvey anne tipine dikkat çekmek isterim. Böylesine iyi niyetli bir üvey anne herkesin başına.
Özü aynı, sunumu farklı
Bir yanda zenginliğin diğer yandaysa fakirliğin hüküm sürdüğü öyküde aşkın geliştiği ortam da(başlangıçtaki Kaş’ı saymazsak) üniversite olunca, Zeynep ile Selim’in arasında sürekli didişme yaşanınca ‘Sudan Çıkmış Balıklar’ rahatlıkla giriveriyor ‘Adını Feriha Koydum’un moduna! Dahası; sorumsuz bir kardeş, üniversite arkadaşlarının çeşnisi ve zengin erkekler tarafından çözülen problemler…
Özdeki bunca benzerliğin arasında göze en çok çarpan sunum farkı, bu dizideki zenginliğin abartısız resmedilişinde. Mesela, özel üniversitenin şımarık ortamı yok. Pahallı arabalar yerine Mete’ninkini andıran kavuniçi çiçek çocuklar minibüsü var. Lüks ortamlarda, otellerde içki tüketen özgür gençler; aşırı minileri, yüksek ökçeleriyle salınan havalı kadınlar; kaslarını göstermek için düğmelerini açan erkekler hiç mi hiç yok. Purolar, içkiler olmayınca ‘buzlama’ külfeti de ortadan kalkmış!
Mağazadaki ‘gömlek’ muhabbetinin zorlamalığını saymazsak ‘Sudan Çıkmış Balıklar’daki giyim-kuşam ve yaşam tarzları daha doğal. Ne var ki, bu özellik hem çekici hem de itici olabilir. Farklı yaşamları görmek, hiç olmazsa diziler sayesinde lüksle iç içelik isteyenler buradaki tevazudan sıkılıp yapımı ‘demode’ bulabilir.
‘Sudan Çıkmış Balıklar’ demode bir yapım mı?
Bazıları, kıyı kasabalarında böyle ezik kızlar kaldı mı, eleştirisiyle diziyi toplumsal gelişmenin gerisinde görse bile, ‘Sudan Çıkmış Balıklar’ tıpkı evin içinde dahi baloya gidecekmiş gibi süslü püslü gezinen karakterlerin olduğu diziler kadar zamanın içinden bir yapım. İstanbul’un göbeğinde doğup aile baskısı yaşayan, babadan çekinen kızlar azımsanmayacak kadar çok. Kaldı ki, özgürlüğün kalesi sayılan Amerika’nın filmlerinde bile son zamanlarda aile kavramı, babadan izin almanın gereği gibi olgular öne çıkartılmakta!
Ayrıca yazın turizm sayesinde bir nebze canlanan sahil beldelerinden İstanbul’a gelmek istenmesi gayet doğal. Kaş ve benzeri bölgelerdeki herkes turizm fırsatçısı zengin mi? Oralarda üniversite mi var? Sosyal olanaklar, yazın açık olan barları saymazsak, ne derece mevcut? Herkesin, herkesi tanıdığı küçük yerleşim bölgelerinde(bu yabancı ülkelerde de geçerlidir) dedikoduya yer vermemek için aile reislerinin tutuculuğu geçmişten günümüze ve geleceğe uzanan değişmez bir gerçektir. Tıpkı her bölgede ‘rant’tan faydalanamayan kesimin de var olabileceği gibi. Bundan ötürü, ‘Sudan Çıkmış Balıklar’ iddia edildiği gibi şimdiki zamanı geçmişe kurgulayan başarısız bir yapım değil! Zaten öyle olsaydı, ilk bölümü hariç, üst sıralarda yer alır mıydı hiç?
Siz bakmayın birinci bölümde biraz gerilerde kalmasına… Devamında hızla yükselmesi, ‘Sudan Bıkmış Balıklar’ın ‘Adını Feriha Koydum’ tadında, sosyo-kültürel gerçeklere gayet uygun, ağır ilerleyen sahnelerle bıktırmayan ve gençlerin ilgisini çeken bir yapım olduğunu gösterdi. Mantığı elden bırakmadığı sürece, demodelikle uzak yakın ilişkisi olmayan bu kurgu iş yapar.
Anibal GÜLEROĞLU