Öcülüğün dersi ‘Sevimli Canavarlar’da…

20 Haziran 2013

Belirsizlikler karşısında tehdit ve savunma algılarıyla tetiklenen ‘korku’ ve bunun belli bir amaç doğrultusunda kullanılma yöntemi olan korkutmak deyince aklımıza ilk gelen, bildik film ya da dizi senaryolarıdır. Elde testere kovalayan sapıklar, insanlara olmadık şeyler yapan ruh hastaları, geçmişten gelen takıntılarla ortalığa dehşet saçan hayaletler ve benzeri kalıplar korkuyu malzeme olarak kullanmak isteyenlerin olmazsa olmazlarıdır.

Peki ya, korku olgusu sevimli yüzüyle ele alınıp animasyon şeklinde işlenmek istenirse? O zaman da devreye ‘Sevimli Canavarlar’ sokulur.

‘Canavarın sevimlisi olur mu hiç’ demeyin. Söz konusu olan animasyon dünyasıysa bal gibi oluyor işte. Hem de değme filmlere taş çıkartacak kalitede!

***

Her ne kadar ilk olarak canavarın sevimlisini bir zamanların gözde çocuk programı olan ‘Susam Sokağı’ndaki ünlü ‘Cookie Monster/Kurabiye Canavarı’yla tanıyıp sevmiş olsak da beyazperdede ilk tanışıklığımız, 2001’de gösterime giren ve If I Didn’t Have You şarkısı ile Oscar’da En İyi Müzik ödülünü alan ‘Sevimli Canavarlar/Monsters Inc.’ isimli yapıma dayanır.

Enerji toplamak için insanların dünyasına gidip çocukları korkutmak zorunda olan ve bunu

Yazının Devamı

‘Trans’a girmek ya da girmemek…

17 Haziran 2013

Filmleri kadar Londra Olimpiyatları’nın açılış törenindeki başarısıyla da öne çıkan Danny Boyle bir kez daha sahnede…

1996 yılında yönettiği ve gençleri uyuşturucuya özendirdiği gerekçesiyle hayli eleştirilen ‘Trainspotting’in 20. yılında devam filmiyle geri dönebileceğinin işaretini veren ve 2016’da vizyona girmesi planlanan filmin, Irvine Welsh’in ‘Trainspotting’in devamında yazdığı ‘Porno’ adlı kitabından uyarlanacağını SXSW Film Festivali’nde duyuran ünlü yönetmen Danny Boyle, hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamak için bu projesinin üstünde titizlikle çalışırken, vizyona giren ‘Trans/Trance’ isimli filmiyle de farklı bir gerilim örneği sürüyor karşımıza.

‘Kabullenmeye hazır insanları kullanılacak objeler olarak görme’ mantığıyla yol alan ‘Trans’, ilk bakışta basit bir tablo hırsızlığı olarak görülebilecek bir konuya sahip olsa da, şaşırtmacalar üstüne kurduğu örgüsüyle bu önyargıyı kıran bir sürece sahip.

‘Eskiden herkes tablo çalabiliyordu ama artık o kadar kolay değil’ diyen müzayedeci Simon’ın anlatımıyla başlayan ‘Trans’, modern müzayede salonlarındaki güvenlik önlemlerinin sıralanmasının ardından, ‘hırsıza kilit dayanmaz’ düsturunu doğrularcasına yaşanan bir

Yazının Devamı

Yeni nesil ‘Superman’ bir başka…

14 Haziran 2013

En önemli Amerikan ikonlarından sayılan ve Neitzsche’nin ‘üstün insan’ kavramı temel alınarak yaratılan ‘Superman’, sadece çizgi roman ve sinemanın değil, Türk televizyonlarında da defalarca yayınlanmış olan ‘Lois & Clark: The New Adventures of Superman’ dizisiyle ekranların da gözbebeği olmuş bir karakter.

Yıllar yılı farklı uyarlama ve maceralarla gerek sinemada, gerekse televizyonda yer alan ‘Superman’, kimi bölümlerinde hayal kırıklığı yaşatsa da genelinde beğeniyle izlendi. Senaryosu David S. Goyer'e ait olan son film ise daha vizyona çıkmadan Christopher Nolan’ın varlığıyla ses getirdi.

Kullandığı kurgu sistemiyle dikkat çeken ve el attığı ‘Batman’i adeta yeniden dirilten Nolan’ın, DC Comics’in bu en meşhur süper kahramanını da, köklerine inerek yeniden var etmeye soyunması ‘Superman’ tutkunlarının ilgisini çekmek için akılcı bir yoldu.

Nitekim izleyiciyi ‘Superman’in doğum anına götürerek çelik gibi güçlü kahramana farklı bir bakış açısı getiren son filmin yönetmenliğini Zack Snyder’a veren Nolan, ‘Man of Steel’ ile beklentileri boşa çıkartmayan bir eser ortaya koydu.

***

Kripton’un çekirdeği çökerken yaşanan ‘normal’ doğumun heyecanı ve gezegeni tahliye etme

Yazının Devamı

‘Bilinmeze Doğru’ insanlığı öğrenmek…

10 Haziran 2013

Yaz mevsiminin rehaveti bir yanda, Gezi Parkı eylemleriyle gerilen ortamda potansiyel izleyici kitlesi olan gençlerin kendilerini Taksim’e odaklamaları diğer yanda… Sinema salonları büyük oranda izleyici kaybı yaşamış durumda. Bu şartlarda film eleştirisi yapmak ya da film vizyona çıkartmak ne derece akıllılık? Bir parça kafa dağıtmak için geçer akçe olsa da filmine ve yapımcısının yaklaşımına göre değişir tabi.

Misal, ‘Beni De Götür’ bu gerçeklere dayanarak vizyonunu sezon başına erteleyenlerden! Haklı da… Zira yerli filmlerimiz, dünyanın dört bir yanında gösterildiklerinden, gişe derdine daha az düşen yabancıların büyük prodüksiyonları gibi değil. Bundan dolayı zor şartlar altında çekilen ve boş salonlarda gösterime girip hak ettiği değeri yakalayamama olumsuzluğunu yaşamak istemeyen yerli yapımları kimse eleştirmemeli.

Güncelle sinemanın buluştuğu bu gerçeği dillendirdikten sonra gelelim bir zamanların gözde TV dizilerinden olup sonrasında beyazperdenin kaymağını yemeye yönelen ‘Uzay Yolu’ serisinin son ürününe.

***

Gene Roddenberry tarafından 1966 yılında bir TV dizisi olarak yaratılan ve defalarca seriler halinde ekranda yer bulan ‘Uzay Yolu/Star Trek’, yarattığı

Yazının Devamı

‘En yüce şiir siyasi tanımlı olandır’ diyen ‘Zoraki Radikal’…

6 Haziran 2013

Osmanlı İmparatorluğu’na en büyük gücü sağlayan Yeniçeri Ocağı, bilindiği gibi Hıristiyan çocuklarının devşirilmesiyle oluşturulan bir askeri sınıf. Köklerini teşkil eden Hıristiyanlara karşı güç olarak kullanılan bu devşirme birliğin en büyük özelliği, Padişah’ın ve İstanbul’un güvenliğinden sorumlu olması! Bu güvenin temelinde yatan fikir muhtemelen ‘Şaraptan dönen sirke keskin olur’ mantığıyla aynı. Kendi insanlarını tehlikeye atmadan istediğini elde etmek olgusu bir yana, devşirmelerin kendilerini ispat için daha çok gayret göstererek iki misli fayda sağladıkları da önemli bir ayrıntı.

Bu girişi yapmamızın nedeni, daldığı Amerikan rüyasından ‘Yeniçeri’ örneğiyle uyandırılıp Amerikan gerçeğini gören Changez Khan’ın(Riz Ahmed) ‘Zoraki Radikal’ oluşunun öyküsü. Gezi Parkı protestosuna karşı gösterilen sert tavrın insanlarda yarattığı tepkisel dönüşümle de bağdaştırabileceğimiz bu radikalleşme durumu, içeriğinde pek çok gerçeği barındırdığı için de önemli.

***

11 Eylül olayını baz alıp yaratılan Müslüman fobisine odaklanarak haklı-haksız sorgusuna giren ‘Zoraki Radikal’, her şeyden önce genellikle Amerika’nın bakış açısıyla verilen olayları farklı bir perspektifle ele

Yazının Devamı

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ Mazi, Gezi’de Canlanır!

2 Haziran 2013

Bir dönemin sembolü olarak anılan, yabancıların bile korumaya çalıştığı Emek Sineması’nın yıkımına tepkilerle başlayan ‘sahiplenme’ dürtüsü, yönünü Gezi Parkı odaklı Taksim Meydanı korumacılığına çevirmiş durumda.

Emek Sineması’na gösteri mösteri kâr etmedi. Sermayenin güçlü çarkları, daha iyi bir Beyoğlu ve gelişmişlik adına pek çok unutulmaz filme perde olan, tavan süslemeleriyle ve film izlerken tükettiğim frigolarıyla çocukluğumun en güzel anıları arasında kalan Emek Sineması’nı yerle bir etti. Ninemin yaşadığı ve bana aktardığı, benimse torunlarıma miras olarak bırakamayacağım Emek Sineması, AVM kültürüne yenik düşerken bir başka AVM tepkisi gündeme geldi.

III. Selim zamanında Balyan Ailesinden Krikor Balyan tarafından yapılan ve 1940’ta Vali-Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Henry Prost’un tavsiyesiyle yıktırılan Halil Paşa Topçu Kışlası’nı Gezi Parkı’na yeniden inşa etmek adına çıkılan yolda bahsi geçen AVM iddiası, bu kez ortamı fazlaca gerdi. Hem de ne germek!

***

Finale yaklaşırken 80 darbesini ve sonrasını vermeye başlayarak devlet otoritesinin, legal görünümlü illegal kişilerin vatandaşı nasıl ezdiğini, hak arayanın nasıl terörist ilan edildiğini

Yazının Devamı

Hürrem geyiği, reklamın daniskası mı?

28 Mayıs 2013

Tükenmişlik sendromuydu… Yok, çalışma koşullarına kapristi… Hayır, hayır Avrupalı olduğu için dayanamadı kaçtıydı… Onu çok iyi anlayanların düdüklüğüydü… Süleyman’ın yarı fiyatına çalışmayı hazmedememe tepkisiydi… Bodrum’du… Berlin’di…

‘5N 1K’da masaya yatırıldı… Mali’nin ağzına sakız yapıldı… Set işçilerine kazan kaldırttı. Memleket meselesine döndü Hürrem’in işi. ‘Bir bilen’ olsa soracağız ama nerdeee… En son pasaport kuşları fısıldamışlar ‘Hürrem hiç sınırı aşmadı’ diye. Aman ne sevindik ne sevindik.

Keşke tarihte de sınırı hiç aşmasaymış da sarayın düzenini alt üst edip Sarı Selim’e ve Rüstem Paşa’ya teslim edilen Osmanlı’nın duraklama devrine girmesine katkıda bulunamasaymış… Diyeceğiz ama tarih, geçmiş zaman. Konumuz ise ‘Muhteşem Yüzyıl’ın cefakâr Hürrem’i.

Yani bu işte bir süre önce, Türkiye’deki oyuncu haklarını ‘sevimsiz olma’ pahasına savunmayı sürdüreceğini twitleyen Meryem Uzerli yerden göğe, gökten yere, hatta daha da derine haklı!

Bizim buralarda öyle gerçekleri söyleyip yazarak, hak savunuculuğuna soyunarak ya da çekip giderek pek bir şeylerin düzelmeyeceğini anlamamış olsa da, en azından dizide verdiği emeklerden dolayı haklı.

Sen tut onca çocuk

Yazının Devamı

Beyaz’ın ‘Rezistans’ını çok tuttum!

25 Mayıs 2013

Dizilerdeki dakika doldurma sendromunu inandırıcılıktan uzak reklam anlayışıyla buluşturan Beyaz, ekran başındakilere dayatılan saçmalıkları canlandıran bir skeç yapmış. Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü, Fatmagül’ün Suçu Ne ve Kuzey Güney gibi fenomen dizilerin senaristlerinden Ece Yörenç’e sürpriz mahiyetinde hazırlanan ancak özünde baştan sona sektörel taşlama barındıran skeç, bana göre değme dizilere taş çıkartacak türden.

Nedir, ekranda dizi dizi boy gösteren yapımların özellikleri? Anlamsız konuşma bolluğu, izleyiciyi zekâ fukarası durumuna sokan tekrarlı sahneler, boş bakışmalar, ağdalılaştırılmış içerikler, abartılı oyunculuklar, kapı dinlemeler, kavgalar, aldatmalar, şıpıdık işi hamilelikler, birbiriyle benzer kurgu ve aslında 20 dakika bile sürmeyecek bölüm konularının 90 dakikaya çekilmesiyle boşa harcanan zaman… İlk etapta akla gelen dizi durumları bu başlıklardan ibaret.

Beyaz’ın dışında Engin Altan Düzyatan, Hatice Aslan, Özge Özpirinççi, Bedia Ener, Tarık Ünlüoğlu, Ali Sunal gibi isimlerin sunumuyla ‘Beyaz Show’a taşınan ‘Rezistans’, bu durumların hepsini en başarılı biçimde bünyesinde buluşturmuş.

Bunlara bir de kelalaka bir parçayı ürün satmak adına öne çıkartan

Yazının Devamı