Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bir dönemin sembolü olarak anılan, yabancıların bile korumaya çalıştığı Emek Sineması’nın yıkımına tepkilerle başlayan ‘sahiplenme’ dürtüsü, yönünü Gezi Parkı odaklı Taksim Meydanı korumacılığına çevirmiş durumda.

Emek Sineması’na gösteri mösteri kâr etmedi. Sermayenin güçlü çarkları, daha iyi bir Beyoğlu ve gelişmişlik adına pek çok unutulmaz filme perde olan, tavan süslemeleriyle ve film izlerken tükettiğim frigolarıyla çocukluğumun en güzel anıları arasında kalan Emek Sineması’nı yerle bir etti. Ninemin yaşadığı ve bana aktardığı, benimse torunlarıma miras olarak bırakamayacağım Emek Sineması, AVM kültürüne yenik düşerken bir başka AVM tepkisi gündeme geldi.

Haberin Devamı

III. Selim zamanında Balyan Ailesinden Krikor Balyan tarafından yapılan ve 1940’ta Vali-Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Henry Prost’un tavsiyesiyle yıktırılan Halil Paşa Topçu Kışlası’nı Gezi Parkı’na yeniden inşa etmek adına çıkılan yolda bahsi geçen AVM iddiası, bu kez ortamı fazlaca gerdi. Hem de ne germek!

***

Finale yaklaşırken 80 darbesini ve sonrasını vermeye başlayarak devlet otoritesinin, legal görünümlü illegal kişilerin vatandaşı nasıl ezdiğini, hak arayanın nasıl terörist ilan edildiğini yansıtan ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’yi izlerken, yönetim gücünün nelere kadir olduğuna tanıklık ediyoruz ya… Hani türlü şekilde bir koltuk kapanların, emri altındaki vatan çocuğunu yine vatanın masumuna, kadınına, anasına, avukatına ayrım yapmadan dipçik indirtip işkence yaptırmakta kullandığını izliyoruz ya… Hep birlikte Cemile’nin çocukları ve kocası için kaygılanışını, Mete’nin haksız yere suçlanıp katlanmak zorunda bırakıldığı işkenceleri seyrederken ‘Ne günlermiş be’ diye öfkeleniyor, üzülüyoruz ya… İşte bunlara kıyasla, günlerdir İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerde yaşananlar çok daha ürkütücü geliyor bana.

İnsanın insana eziyetinin, Osman’ın daktilodan bilgisayara uzanan yazım hayatında kaleme aldığı ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin içinde kaldığı, çeşitli ideolojilerle birbirine düşürülme oyununun mazi olduğu ve günümüzün demokratik ortamında her şeyin güllük gülistanlığa dönüştüğü rüyasını bir anda silip süpüren gerçekler beni endişeyle düşündürüyor.

Haberin Devamı

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde yaşananlarla, günümüzde yaşanan fazlaca orantısız gücü değerlendirirsek ortaya hep masum olanın arada kaynaması durumu çıkıyor karşımıza.

Önce Emek Sineması’nı, sonra Taksim Gezi Parkı’nı hiçbir art niyet ve görüşün motivasyonuna kapılmadan, masumca korumak için seferber olanların, tarihi ve nefes alınabilecek doğayı sermayenin hizmetine vermek isteyenlere, elinde hiçbir silahı olmayan sade vatandaş kimliğiyle karşı çıkmaya çalışanların maruz kalmaları bunun ispatı.

***

Kurunun yanında yaş da yanarmış… Doğrudur. Ama ya kuru azınlıkta, yaş çoğunluktaysa ve ortada yangına körükle gitme durumu varsa? O vakit yazık değil mi bunca masum vatandaşa? Dahası yazık değil mi gelişim yolunda hızla ilerlemesi gereken güzel yurduma? Tabi ki yazık.

Elbette, her zaman böyle hak arayışlarında provokatörler de araya karışır.‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin geçtiği dönemlerde, üniversite ortamına burunlarını sokup öğrenci kimliğiyle fitnelerini yayanlar bugün farklı yüzler ve farklı kişilikler takınarak sahnede yer alabilir. Onlar kınanabilir, marjinal de denebilir. Peki ya evlerinin camlarından tencere tava çalanlara ne demeli?

Haberin Devamı

Genç, yaşlı demeden ‘Biz de varız. Madem demokrasideyiz, bizi de dinleyin’ düşüncesiyle Gezi Parkı’na gidip güle oynaya adeta piknik havasında varlık gösteren vatandaşların yaşadıkları, 80 öncesinin Taksim Meydanı’nda iyi niyetle varlık gösterip nereden geldiği belli olmayan provokatör kurşunlarla, güvenlik güçlerinin arasında sıkışıp kalanlarınkinden hiç farklı değil.

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde kısa geçişlerle verilen güç kullanma sahnelerindeki mazlumun çaresizliği ve sorumluların elini kolunu sallayarak ortalıkta dolanması, hatta ‘Sen kimsin ki, bana gücün yetecek’ güvencesiyle suçlarından ceza almadan kurtulması ne kadar irrite ediciyse hasta, yaşlı, çoluk-çocuk, kadın, turist demeden alabildiğine fütursuzca vatandaşın gazlanması da o derece can sıkıcı!

***

‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde de görüldüğü üzere, hak arayanların ‘solcu ya da anarşist’ ilan edilmesi o dönemin özelliklerindendi. Şimdi de aşağı yukarı aynı zihniyet hâkim. Yani insanları yaftalamakta değişen bir durum yok.

Olayların siyasetle ilişkilendirilmesi, medya pasif kaldığı için devreye giren sosyal medyanın kışkırtıcılıkla suçlanması bu konuda fikir beyanında bulunmak isteyen herkese mal edilmemeli.

Etki-tepki rutininde yürütülen taktiklerde, ‘Bize de danışın. Gezi Parkı’nda otel-AVM istemiyoruz’ diyen vatandaşlar, geçmişte olduğu gibi ‘art niyetli anarşist’ olarak damgalanmamalı. Bağımsız Türkiye’den yana olan vatandaşların düşman görülüp ezildiği, kapitalizm korumacılığının yaşandığı günlerdeki gibi ‘hedef kitle’ gösterilmemeli.

Ne yazık ki, orantısız güçle karşılaşanlar, provokatörlerle aynı kefeye konuyor. Provokatör olan, marjinalleşen elde süpürge çerini çöpünü toplar mı hiç? Olsa olsa bukalemun gibi kimliğini saklayıp, elde sopa zavallı gençlere saldırır. Gerçeklerini görmemiş olanlar bile, en azından ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde tanımıştır provokatörlerin ne menem şey olduklarını, nasıl faaliyet gösterdiklerini!

Oysa her şey ne kadar basit olacaktı. İnsanlar, şarkı-türkü demokratik haklarını kullanacaklar; hiçbir sertlikle karşılaşmayınca da kendiliklerinden dağılacaklardı. Böylesi yıkıcı olaylar da yaşanmayacaktı.

Sanki birileri mazide olduğu gibi düğmeye bastı, ortalık gazla doldu taştı. İnsan bu olup bitenleri gördükçe ‘Tarihin tekerrür ettirilmesi mi isteniyor’ diye düşünmeden edemiyor.

Dünyaya örnek olan güzel yurdumda yaşananlar, içeride görmezden gelinip dünyaya manşet olurken, vatandaşa atılan biber gazlarının üreticisi ABD, ‘gaz almak babında’ itidal çağrısı yapıyor. İtidalin içeriden gelmesi gerekirken hala ısrarla yanlışın üstüne gidiliyor.

Ayarı birilerince yapılan saat sanki tersine işliyor… Ve ‘Öyle Bir Geçiyor Zaman Ki’ mazi, Gezi’de canlanıyor. Aman sakin! Bu ülke hepimizin.

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal