Kocaman Ailem’de Ne Bulduk?

3 Haziran 2018

Yaz mevsimi dendiğinde ilk akla gelen, tatil rehaveti olur genellikle. İnsanlar kendilerini mutlu edecek, kışın kasvetinden uzaklaştıracak, kafalarını boşaltacak meşgalelerin peşine düşerler. Nasıl ki aynı durum ekranlardaki yayınlar için de geçerli.

Yaz aylarıyla birlikte ara veren veya final yapan işlerin yerini dolduran yapımlarda öne çıkan özellik, renklilik olur. Yaza has ortamlar eşliğinde cıvıl cıvıl bir hava yaratmayı hedefleyen programların artış gösterdiği televizyon dünyasının dizi cephesinde, dramdan ziyade komedi mantığı hâkimdir. Bu doğrultuda izleyici, masumiyeti aptallıkla özdeşleştiren fakir kızların bir görüşte âşık olan zengin erkeklerle macerasını sakız gibi çiğneyen romantik komedi klişelerine bolca maruz kalır yaz dizisi niyetine. Yanı sıra odak noktası aşk olmakla birlikte gerçek aşkın esamisinin okunmadığı ve günümüz gençliğinin özenti merakını kabartmaktan öteye pek bir şey ifade etmeyen gençlik konuları da yaz aylarında devreye sokulur. İlaveten yaz ekranlarının bir diğer vazgeçilmezi, aile komedileri olarak çıkar karşımıza.

Nitekim klişelerden medet ummayı adet edinerek yaratıcılığı-yenilikçiliği dibe vurduran basmakalıp dizicilik olayımızda bu

Yazının Devamı

‘Darısı Başımıza’ Diyelim mi?

27 Mayıs 2018

Yaz esintisinin kendini göstermesiyle birlikte televizyon dünyasında da bir hareketlilik başlar genelde. Gelecek sezona devretme heyecanıyla, finalle noktalanma kaygısı harman olur… Zafer sevinciyle veda hüznünün iç içe geçtiği bu sürece yaz dizisi olarak başlayacakların telaşı da bir başka tat katar kuşkusuz. Daha doğrusu ‘Bir başka tat katardı’ demek daha yerinde olacak. Zira bu yıl yaz dizisi telaşı geçmişe kıyasla çok daha sakin gibi!

Önceki dönemlerin aksine yeni dizi yönünden hayli kıyımcı bir tablo yansıtan sezon sonuna yaklaşmışken yaz aylarında ekranda yerini bulacak diziler cephesinde öyle hararetli bir sunum gayreti görünmüyor maalesef. Bu durağanlıktan dolayı içerik ve kadro açısından öne çıkmayı hedefleyen projelerin rekabetçi yarışına da rastlayamıyoruz haliyle. Kuşkusuz dizilerin bu durağanlığında araya giren Ramazan sürecinin etkisi büyük. Yanı sıra eski dizilerin finale gidene dek yayını doldurarak sağladıkları getirinin avantajıyla, yenilerin gecikmesine sebep oldukları da ortada. İlaveten, Kanal D gibi, biten yapımların yerine sinema filmi koyma mantığı da yaz dizilerinin ötelenmesinde bir etken. Tüm bunlara seçim dolayısıyla ekranlarda yer bulacak

Yazının Devamı

Dizilerin Kötüleşen Kadınları

20 Mayıs 2018

Kötülük, kötü insanlar dünyanın en iflah olmaz sorunlarından… Öyle ki, insanların insanlara ettiklerini görüp de kötülerin neden var olduklarını sorgulamamak elde değil. Lakin Voltaire’in ‘Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş bir avuç iyi insanı sınamaya yararlar’ sözüyle vurguladığı gibi, iyiliğin gücünü görebilmek için kötülerin varlığını kabullenmek lazım galiba. Dahası, yaşamı tekdüzelikten çıkartanların kötüler olduğu da bir gerçek. Nasıl ki dizilerin çekici yönü de içerikteki kötü karakterlerle var olup gelişmekte… Senaryolar kötülerin iyilere yaptıkları sayesinde güçlenip devam edebilmekte. Tabii bu süreçte iyilerin geçirdikleri dönüşümü de hesaba katmak lazım.

Nitekim ilgi gören dizilere baktığımızda iyi karakterlerin başına gelenler sonucu farklı davranışlar içine girdiklerini görmekteyiz. Zira her ne kadar Mahatma Gandhi ‘KötüIüğe iyiIikIe karşıIık ver biçimindeki iIke, bana yoIumu gösteren bir yaşam kuraIı oIdu’ dese de, kötülüğün karşısında sürekli iyilikle-dürüstlükle mücadele verebilmenin pek mümkünü yok. Kötülükler bazen o denli dayanılmaz hale gelip kişinin özel yaşamını baskılayabiliyor ki, dünyaya tozpembe bakan bile çileden çıkıp huy değiştirebiliyor. Hal

Yazının Devamı

Dizilerin Sıra Dışı Anneleri

13 Mayıs 2018

‘Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim’ demiş ünlü devlet adamı Napoleon Bonaparte. Anneler… Yaşamın ve toplumların en önemli varlıkları! Sadece çocuğu dünyaya getirmekle kalmayıp onun kişiliğini şekillendiren, davranışlarıyla geleceğini etkileyen bu varlıklar kuşkusuz her anlamda baş tacı edilmeye layık. Nasıl ki dünya edebiyatının büyük isimlerinden olan Emile Zola da ‘Ana, hayatın ebediliğidir’ sözüyle vurgulamış annelerin değerini.

Gel gör ki, din öğretilerinde ve ünlü isimlerin özlü sözlerinde değer bularak yüceltilen anneler yaşamın içinde her daim el üstünde tutulmamakta. Aile içinde şiddet göreni de mevcut, evlatların yarattığı yanlışların acısını yaşayanlar da… Öte yandan bizim dizi dünyasındaki anne anlayışının da normalin dışında geliştiğini, bu anlayış doğrultusunda sıra dışı anneler yaratıldığını hatta anneliğin yozlaştırıldığını söyleyebiliriz rahatlıkla.

Sıra dışı davranışlarıyla, abartılı tavırlarıyla veya dram çıtasını yükseğe taşıyan süper dayanıklılıklarıyla dizilerin içeriklerine yön verip izleyici çekmeyi hedefleyen bu annelerin içinde yaptıklarıyla doğallığa zarar vereni de var, aşırılıklarına rağmen kabul görüp sevileni de… Dizi

Yazının Devamı

Ufak Tefek Cinayetler Nereye Gidiyor?

6 Mayıs 2018

Kadın çekişmeciliğinin ağırlıkta olduğu öykülerin çekiciliği malum… Bu tarz hikâyeler üstünden yaratılan senaryoların çoğu zaman avantajlı olarak yarışa başlamaları da öyle! Nasıl ki, ‘Ufak Tefek Cinaayetler’ de kadınları merkezine oturttuğu cinayet soruşturmalı ve gizemli öyküsüyle bu avantajı başarılı biçimde kullanan işlerden oldu.

İçeriğiyle, karakterleriyle farklı yabancı yapımlardan alıntı gibi durmakla birlikte kendine özgü bir hava yaratmayı bilen senaryo, eleştirilse dahi izlenmekten vazgeçilemeyecek bir iş çıkarttı karşımıza. Bu ilgi çekicilikte oyuncuların iyi seçilmiş olması, performanslardaki doğallık ve kurgunun Amerikanvari havasının da etkisi olduğu muhakkak. Neticede tüm bu özellikleriyle pek çok bileşenin harmanından oluşan ‘Ufak Tefek Cinayetler’ Salı gecesinin zorlu rekabet ortamında kendi emeğiyle yerini kazanmayı becerdi.

Lakin yüksek tempoyla yola koyulup her bölümünde merak duygusunu eksik etmeden ilerleyen, kadın dünyasındaki ruh hallerini farklı açılardan yansıtarak ilişkileri sorgulatan ve karakterlerindeki rol dengesini tam oturtma becerisi sergileyen ‘Ufak Tefek Cinayetler’in bu güzel tablosu zaman içinde ufak ufak değişir oldu. İçerik yaratma

Yazının Devamı

Yakında Başlayacak Diziler…

30 Nisan 2018

Her ne kadar üzüntü yaratsa da, bitişlerle dolu hayat… Zira yaşamın dengesi, gidişler ve gelişler üstüne kurulmuş. Nasıl ki, ‘Biri gittiğinde, bir başkası gelmek üzere olduğu içindir’ der ünlü yazar Paulo Coelho… Birinin gitmesi lazımdır ki, bir başkası onun boşalttığı yeri doldurmak üzere gelsin. Dolayısıyla varoluşlar kadar yok oluşlar da yaşamın gereklerinden.

Öte yandan bu gerçek ve gereklilik dizi dünyası için de geçerli. Her final, bir başka dizinin yaşam şansı demek! Gelen, gideni aratır mı? O ayrı bir konu ama yenilerin kendilerine gün bulabilmeleri için mutlak surette mevcut yapımlar arasından bazılarının noktalanması şart. Bu noktalanma ister kalıcı olsun isterse sezon arası mola, nihayetinde birinin ekrana çıkabilmesi bir diğerinin ekrandan inmesiyle olmakta.

Nitekim bir sezonun daha sonuna yaklaşırken ekranlar da yeni yapımlara gebe. Farklı projeler kanallarını seçip varlık gösterme derdinde. Hiç kuşkusuz bunlar arasında ölü doğumlar da olacaktır, kısa sürede ölüp giden de çıkacaktır. Tabii yaz dizisi olarak izleyicinin kucağına bırakılıp reytingle beslenerek yeni sezonda varlığını sürdürmeyi başaranları da göreceğiz.

Anlayacağınız insanların sağlıklı yaşam

Yazının Devamı

Yeni Dizilere Ne Oluyor?

22 Nisan 2018

‘Tatlı suyun başı kalabalık olur’ demiş Hz. Mevlana… Nasıl ki, insanların az çaba harcamayla tatlı kazanç sağlatan işlere yönelmeleri de bu hesap. Hani neredeyse eline ufak bir kamera geçirenin film çeker hale geldiği sinema sektöründeki dizi bozması alaminüt film bolluğu bir yana… Yurt dışı satışların artışıyla övünmekle birlikte, esasında uzun vadeli başarı ve hakiki kalite sunan işler üretme açısından övünülecek bir tablo yansıtamayan dizi dünyamızda da herkes küpünü tatlı suyla doldurma hevesinde.

Lakin bu heves her daim verimli sonuçlar doğurmayabiliyor. Zira tatlı suyun başı hayli kalabalık neticede! Daha da önemlisi suyun başını tutmak isteyenler, bu kalabalıkta yer edinmeye çalışırken öylesine çabucak küplerini doldurma telaşına kapılıyorlar ki, ellerindeki malzemenin yani senaryoların deliği-çatlağı var mı diye hiç bakmıyorlar. Hal böyle olunca da tatlı sudan nasiplenme hevesi boşa çıkıveriyor bir çırpıda.

Diyeceğim o ki; Tatlı suyun varlığı bundan nasiplenmeye niyetlenenler tarafından fazlasıyla önemsendiğinden, bu iştah kabartan süreçte eldeki araçların nitelikleri tamamen gözden kaçırılıyor. Hasbelkader yaratılan bir senaryo ve ünlü isimlerle işi yürütme

Yazının Devamı

‘Servet’ İlk Bölümden Tükendi mi?

14 Nisan 2018

‘Zenginin malı züğürdün çenesini yorar’ demiş atalarımız. Dizicilerimiz bu sözü çok benimsemiş olmalı ki, ekran karşısındakileri oyalayabilmek için klişelerle yaratılmış zenginlik öykülerine sürekli bir yenisini eklemekteler. Yaratıcılık çabası gerektirmeyen bu işlerin temeli, fakirlerin zenginlik hayali olduğundan, senaryolar da fakirlikten gelen kahramanların zenginliğe kapağı atma sürecine dayandırılmakta haliyle.

Böylesi konuların işlenmesini bir yere kadar normal karşılayabiliriz. Lakin gerçek hayatta asla görülemeyecek türden yakınlaşmaların yaşandığı, ölçüsüz tesadüflerin yaratıldığı bu tarz kurgular öylesine çoğaldı ki, işin tadı iyice kaçırıldı. Sonuçta servet paylaşımından doğan hırsların aşkla harmanlandığı her hikâye aynı ilgiyi göremez oldu. Dolayısıyla servetin ihtişamlı dünyasını fakirliğe yem ederek günü kurtarmaya çalışmak nafile çabaya dönmeye başladı. Hani filozof ve bilim insanı Francis Bacon, ‘Servetin batırdığı insan sayısı kurtardığından fazladır’ demiş ya… Servet üstüne hikaye geliştirip batağa dalan dizilerin hali de işte o hesap!

Bundan önce ‘Bir Mucize Olsun’ dizisine değinmiş, benzeşmelerin-abartıların geçici başarıyı getirse dahi, dizi olayını

Yazının Devamı