Yeni yılla birlikte başlayan yeni dizi furyasında henüz istenen tatta bir iş çıkmadı ekrana. Gerçi ‘‘Mehmetçik: Kut’ül Amare’’ reytingleriyle iddiasını koydu ortaya ama… O da dev destekli TRT yapımı olduğundan özel kanalların işlerinden ayrı bir yerde. Bundan dolayı şu aşamada özel kanalların yenilerinde tam anlamıyla dişe dokunurluk hali mevcut değil. Öte yandan yayın akışında yer alabilmek için sıralarını bekleyen yapımların nasıl bir performans sergileyeceği de meçhulümüz.
İşte bu ortamda ilgiyle beklenen işlerden olan ve aylardır medyada yer almakla birlikte yüzünü henüz göstermeyen Star dizisi ‘Börü’ye duyulan merak daha bir öne çıkmakta!
Kaliteli oyuncu kadrosuna rağmen izleyiciden yeterli ilgiyi göremeyerek Pazar’a aktarılan, akabinde ikinci kuşağa atılarak final kararı alan ‘Hayat Sırları’nda hayal kırıklığı yaşayan Star’ın uzunca süredir ‘Yakında’ ibaresiyle bünyesinde tuttuğu ‘Börü’yü ne zaman yayınlayacağı da bu merakın başını çekmekte. Gerek bu tarz işleri sevenler, gerekse Serkan Çayoğlu başta olmak üzere oyuncu hayranları yazdan beri ismi anılan… 2017 sonbaharı için bahsi geçen işi artık kanlı canlı görmek istiyor. ‘Börü’nün film tadında bir yapım olmanın
Gelişen teknolojiyle birlikte bireysel algıların geçmişe oranla daha fazla öne çıkmasının etkileri, her alanda olduğu gibi televizyon dünyasında da hissedilmekte. Nitekim talep değişkenliğiyle etkilenen yeni medya anlayışı sürekli arayışlar peşinde. Tematik kanalların gelişimi ve televizyon kanallarının içerikleri de bu anlayışla şekillenmekte. Klişe dizilerin yarattığı kanıksamanın televizyona ilgiyi geriletmesi, monotonlaşan yayın akışlarının gençleri cezp etmemesi gibi olumsuzlukları giderme çarelerinin başında tematik kanallar gelmekte.
İlk kez ABD’de ortaya çıkan ve gençlerin ilgi alanlarını da hedefleyen tematik kanalların ülkemizde yaygınlaşması biraz geç olsa da, TRT’nin geçmişte yaptığı TRT 2 kültür-sanat hamlesiyle bunun ilk örneği yaşandı diyebiliriz televizyon dünyamızda. Lakin zaman içinde dengeler değişti ve tematik anlayışı, habercilikle spora ve müziğe indirgenmeye başlandı. Yabancı yayıncılıklardaki gibi gençleri hedefleyen kanallara ihtiyaç olduğu göz ardı edildi.
***
Şimdi bu hususta bir adım atılmakta… Nasıl ki geçtiğimiz günlerde, Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) ile Gençlik ve Spor Bakanlığı'nca Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Hukuk Fakültesi Sabahattin Zaim
‘Eskiden yaptıkları hataları hatırlamayanlar aynı hataları yapmaya mahkûmdurlar’ demiş filozof-yazar George Santayana… Bu sözün en basit örneğini dizi dünyamızda sıkça görüyoruz nitekim. Hatta o denli çok yaşanıyor ki eski hataları unutup aynı yanlışları tekrarlama halleri, insan ister istemez sormak durumunda kalıyor… ‘Hatalar, nasılsa yuttururuz, mantığı güdülerek bile isteye mi tekrarlanıyor’ diye!
Ama işte artık evdeki hesap ekran pazarına uymamaya başladı. Birbirinin ucuz kopyası olmanın ötesinde hiçbir vasıf taşımayan işler öylesine sık yedirilmeye çalışıldı ki izleyiciye, sonunda önüne konan yapımların çoğunu kabullenenler bile yutup hazmedemez hale geldi bu taklitçilikleri. Nasıl ki, Kanal D’nin çabucak finale yolladığı ‘Dostlar Mahallesi’nin durumu da ibretlik bir final örneği olarak karşımızda en tazesinden.
UCUZ DİZİ MANTIĞI ARTIK İŞ YAPMIYOR!
Her ne kadar geçim derdinden dolayı et yemek zorlaşmış olsa da, atalardan kalma ‘Ucuz etin yahnisi sert-yavan olur’ sözü aklımızda her daim. Ucuz maldan hayır gelmeyeceğini anlatan bu sözün kurgulardaki karşılığı da, ucuz mantıkla üretilen yapımlardan hayır gelmeyeceği oluyor herhalde. Nedir ‘ucuz dizi’ mantığı? Uzun
Bir işi yaratmak kadar o işin, hedef kitle tarafından değerlendirilme şekli de çok önemlidir. Zira emek verilen konu istediği kadar iyi olsun, başarı noktasında insanların onu hangi kriterlere göre ele aldığı detayı gücünü göstermekte! Nitekim ekrandaki performanslar açısından da bu durum geçerli.
Medya Takip Merkezi, 2017 yılı boyunca yazılı basında en çok konu edilen yerli dizileri araştırmış mesela… Bu araştırmaya göre 2006’dan beri ekranda olup geçen yıllar zarfında gücünden hiçbir şey kaybetmeyen ‘Arka Sokaklar’ listenin başını çekmekte. 5 bin 710 haberle basında yer bulmuş. Onu takip eden yapım, 2014’te yayın hayatını başlatan ‘Diriliş-Ertuğrul’… Engin Altan Düzyatan faktörüyle güçlenen dizi, bir yıl boyunca 4 bin 545 kez konu edilmiş. Üçüncü sırada ise 2015’ten beri ekranda olan ‘Kırgın Çiçekler’ var. O da 3 bin 435 haberde ele alınmış.
İlk 20 yapımın sıralandığı listede ‘Aşk ve Mavi’nin haber skoru, 3 bin 243 olurken, ‘Ufak Tefek Cinayetler’le kıyasıya rekabete tutuşan ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’, 3 bin 266 haberle 2017’deki medya popülerliğini sürdürmüş. ‘Yeni Gelin’in bin 876 haber adedi bulunduğunu gösteren sıralamada, 44. Altın Kelebek’te Aslı Enver’e En İyi
Bir yılın daha sonunu getirdik sağlıcakla. Yeni yılın bize ne gibi sürprizler hazırladığı, yaşamımıza neler katacağını da yaşayıp öğreneceğiz kısmet olursa. Ancak yeni yılın hayatımızı nasıl etkileyeceği hepimizin meçhulüyken, her durumda güzel başlangıçlar yapmak gerektiği bir gerçek. Bunun için de biten yılı ağız tadıyla uğurlayıp yenisini mutlulukla karşılamak adına herkes kendince bir şeyler planlar. Tabii günümüz şartlarında planların çoğunun, ev ortamında toplanıp ailecek masa kurmak ve televizyon izlemekten ibaret kaldığına da kuşku yok.
İşte bu noktada yine ve yeniden televizyonların Yılbaşı programlarının önemi çıkıyor ortaya. Gel gör ki geçtiğimiz yıllarda kayda değer bir şeyler sunamayan kanallar eskiyi mumla aratır hale gelmişti. Peki ya bu sene nasıl bir Yılbaşı programıyla çıkacaklar karşımıza? Fark yaratabilecekler mi, yoksa beterin beteri bir tablo mu sunacaklar Yılbaşı adına? Bunu yorumlamak için gelin hep birlikte kanal kanal bakalım, Yılbaşı ekranında neler olduğuna…
TLC, YILBAŞI’NDA BİR İLKE İMZA ATIYOR
Yayınladığı yabancı yapımlarla ekranlarımızın tekdüzeliğine fark katmayı sürdüren TLC bu Yılbaşı da yine renkli bir tablo sunacak bize. Yılbaşı
‘Vicdan hatırladıkça hiçbir suç unutulmaz’ demiş öyküleri ve psikolojik tahlilleriyle kayda değer eserler vermiş olan yazar Stefan Zweig… Nasıl ki, insanların yakınlarından gizli gizli yaptıkları işlerin, sakladıkları sırların yarattığı huzursuzluğu da aynı mantık çerçevesinde değerlendirmek mümkün! İşte bu noktada itirafın, sırları açığa çıkartmanın önemi beliriyor.
İnsanın kendisine yabancılaşmasına da yol açan gizliliklerin yarattığı sıkıntıdan kurtulmanın en kestirme yolu, itiraf etmek! Böylece hem yaşam yolundaki ruhsal tıkanmışlığın önü açılıyor hem de yapılan hatanın sebep olduğu vicdani yükten kurtulmanın. Anlayacağınız, itiraflar suçlardan arınıp yeni bir yol çizmekte birebir.
Nitekim dizilerdeki suçların-sırların uzun süre saklı kalmalarının içerikleri darboğaza soktuğu, yapımın temposunu düşürdüğü ve izleyiciyi bunalttığı bir gerçek. Bundan dolayı kurgularımızın öykü tabanını oluşturan suçlar ve sırların itiraf evreleri de senaryo gelişimleri adına olumlu kırılma noktaları olmakta. Dahası küçük veya büyük her itiraf yeni bir yan konuyu ve hareketliliği beraberinde getirdiğinden, karakterlerin akıştaki işlevselliği de artmakta haliyle. Yani hayatta olduğu gibi
44. Altın Kelebek, yurt dışına satışı her geçen gün daha artan yerli dizi sektörümüzün gelişimini mucize olarak görüp bu mucizede payı olan oyuncularımızı da ‘Kendi Mucizesini Yaratanlar’ kategorisinden ödüllendirdi malumunuz. Ancak gerçek şu ki, asıl kendi mucizesini yaratanlar yurt dışında kendi başlarına mücadele vererek başarılı olanlar.
Nitekim ön yargılardan ve ayrımcılıktan sıyrılıp, iyi bir insan olmaya çalışan bir çocuğun yaşadıklarını konu eden ve bağımsız sinemamızın önemli örneklerinden olup hoşgörü, din, iyilik gibi kavramlara vurgu yapan ‘Hurşit’in başarılı oyuncusu Hakan Yıldız da bunlardan biri!
İtalya’daki 45. Giffoni Film Festivali de dâhil olmak üzere çok sayıda önemli film festivaline katılan ‘Hurşit’te yer alan ve oyunculuk kariyerine bir süredir Amerika’da devam eden Hakan Yıldız, farklı yapımlarda kendini ispat edip mucizesini gerçekleştirme hedefinde. Nasıl ki, ödüllü yönetmen Tony E. Valenzuela’nın 2017 yapımı komedi filmi ‘The F*** Happened’da bir dansçıyı, yine 2017 yapımı olan ve yönetmenliğini Richard Lowry’in yaptığı bağımsız aksiyon filmi ‘High Alert’da sivil ajan Marco’yu canlandırmış. Ünlü bir grubun konser hikâyesinin konu edildiği ‘Guitar
Her ne kadar kıymeti bilinmese de sağlık, insanların en büyük varlığı… Ancak para kazanmaya odaklı yaşam felsefesi ve modern dünyanın sağlıksız koşulları sayesinde bu değerli varlığımızı kaybettiğimiz de bir gerçek. Ondan sonra gelsin sağlık peşinde koşturma faslı. Yani tam bir kısırdöngü insanın sağlık olayı... Hani doğa bilimci filozof-yazar Goethe ‘İnsanIar, önce para kazanmak için sağIıkIarını; sonra da sağIıkIarını korumak için paraIarını harcarIar’ demiş ya işte o hesap!
Öte yandan konu bu denli verimli ve geniş kapsamlı olunca türlü alanlara malzeme yapılması da kaçınılmazlaşıyor. Özellikle iletişim araçlarının gelişmesi sağlık konularının daha sık ele alınmasına ve her şekilde işlenmesine olanak tanımakta… Ki, bunun sonucu televizyon dünyasında da yerlisinden yabancısına sağlığa yönelik türlü yapım çıkıyor karşımıza. Farklı hastalıkların işlendiği bu yapımlar arasında en çok ilgi çekenin, çağımızın sorununa dönüşen şişmanlık konusu olduğu muhakkak. Zira her yaş ve cinsiyet ayrımı olmaksızın herkesin kilo problemine odaklandığı bir gerçek. Kilo vermek bir takıntı haline geldi adeta.
Kuşkusuz bu takıntının gelişmesinde dizi karakterlerinin zayıf bedenleriyle ekranda