Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

‘Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim’ demiş ünlü devlet adamı Napoleon Bonaparte. Anneler… Yaşamın ve toplumların en önemli varlıkları! Sadece çocuğu dünyaya getirmekle kalmayıp onun kişiliğini şekillendiren, davranışlarıyla geleceğini etkileyen bu varlıklar kuşkusuz her anlamda baş tacı edilmeye layık. Nasıl ki dünya edebiyatının büyük isimlerinden olan Emile Zola da ‘Ana, hayatın ebediliğidir’ sözüyle vurgulamış annelerin değerini.

Gel gör ki, din öğretilerinde ve ünlü isimlerin özlü sözlerinde değer bularak yüceltilen anneler yaşamın içinde her daim el üstünde tutulmamakta. Aile içinde şiddet göreni de mevcut, evlatların yarattığı yanlışların acısını yaşayanlar da… Öte yandan bizim dizi dünyasındaki anne anlayışının da normalin dışında geliştiğini, bu anlayış doğrultusunda sıra dışı anneler yaratıldığını hatta anneliğin yozlaştırıldığını söyleyebiliriz rahatlıkla.

Haberin Devamı

Sıra dışı davranışlarıyla, abartılı tavırlarıyla veya dram çıtasını yükseğe taşıyan süper dayanıklılıklarıyla dizilerin içeriklerine yön verip izleyici çekmeyi hedefleyen bu annelerin içinde yaptıklarıyla doğallığa zarar vereni de var, aşırılıklarına rağmen kabul görüp sevileni de… Dizi cenahında annelikle ilgili yaklaşıma üç örnekle bakacak olursak…

ENTRİKA VE YAPAYLIK KOKAN ANNELER

Hiç kuşkusuz bugüne dek pek çok entrikacı anne profili çizildi dizilerde. Lakin ‘Ufak Tefek Cinayetler’in Merve’si bir başka. Aslıhan Gürbüz’ün canlandırdığı karakter entrika ve yapaylıkla donatılmış annelik konusunda eline su dökülemeyecek bir örnek oldu dizi anneleri arasında. Neden derseniz…

Sadece kendi ailesine karşı değil içinde yaşadığı topluluğun her kesimine müdahale ederek insanların hayatlarını şekillendirmeye çalışan bir anne-kadın figürü Merve. Üstelik çevirdiği işlerin açığa çıkması da onun için bir sakınca taşımıyor asla. Kocası ve yakın arkadaşları başta olmak üzere, herkes paşa paşa onun oyunlarına boyun eğip sözlerine kanıyor. O da entrika dozunu artırdıkça artırıyor. Tabii bu süreçte konuşmasından tavırlarına alabildiğine yapaylık sergilediği ve bir zorlama yansıttığını da unutmamak lazım. Nitekim kızına yaklaşımı da bu çerçeve dâhilinde hayli sahte durmakta… Böyle bencil ve düzenbaz anneler evlerden ırak derken, dizilerin de bunların entrikacılığını fazla parlatmamasını umalım.

Haberin Devamı

ÇIRPINDIKÇA BATAN ANNELER

Kurguların dünyasında annelerin sürekli kendi çocuklarının geleceğini kurmak için hamleler yapmaları, onların yaşam biçimlerini tasarlamak için iş çevirmeleri kanıksanmış bir durum. Ancak bazı senaryolar var ki, onların öykü akışında bu tip annelerin daha göze batıcı ve gerçek yaşamla paralel yaratıldıklarını görmekteyiz. Nitekim reyting sıralamasındaki anlamsız gerilemesine karşın sosyal medyada yükseklerde bulunan ‘Fazilet Hanım ve Kızları’nı sevilen bir yapım haline getiren Fazilet Hanım da bunlardan biri!

Kızlarının kendi yaptığı hatalara düşmelerini istemediği için her türlü baskıya karşı mücadele veren… Bu dünyadaki egemen gücün para olduğunu onlara göstererek önüne çıkan fırsatları değerlendirmeye uğraşarak kıymeti bilinmeyen anneliğin ne denli acı olduğunu yansıtan Fazilet Hanım, kendisine layık görülen ‘paragöz’ etiketine karşın alabildiğine gerçekçi ve duyarlı bir anne modeli olarak çıktı karşımıza. Yaptıklarıyla, yanlış anlaşılsa dahi onun yegâne emeli kızlarının geleceğini güvence altına alıp sefaletten uzak yaşamalarını sağlamaktı neticede. Bu uğurda hedefe odaklı basit oyunlar çevirdi. Sürekli yalıyla mahalle arasında mekik dokudu. Kızlarının önünü kesecek olumsuzlukları engellemeye çalıştı.

Haberin Devamı

Lakin Nazan Kesal canlandırmasıyla yıldızlaşan Fazilet Hanım tüm bu uğraşlarının karşılığını dilediği gibi alamadı. Ne Hazım’la evlenmesine rağmen aklı çocuğunun babasında kalan Ece rahat yüzü gördü, ne de yüz güzeli seçilip Sinan’la nişanlanarak Fazilet Hanım’ın hayalini gerçekleştirir gibi dururken kalbini Yağız’a kaptırdığını anlayan Hazan mutluluğa kavuştu. Hal böyle olunca da yalıya yerleşerek zengin hayatı sürmenin saadet getirmediğini çok derinden hissedip hissettiren Fazilet Hanım, çırpındıkça batan dertli anneler sınıfında yerini alıverdi. Örnek alınası bir karakter olarak da hafızalara kazındığı muhakkak!

MUTLULUK OYUNU OYNAYAN ANNELER

Polyannacılık oynayan insanlara gerçek yaşamın zorlu şartlarında pek rastlanmasa dahi dizi âlemi sağ olsun… Nice güçlüğün altından kalkan, kendisine yapılan her kötülüğü masumiyet sınırlarını zorlayan saflık ve iyi niyetle karşılayan bir dolu karakter yaratılıyor bu âlemde. Nasıl ki sadece romantik komedilerin genç kızlarıyla sınırlı kalmıyor bu merak. Aynı kıvamda anneler de mevcut, senaryoların pembe dünyasında. ‘Kadın’ dizisinin Bahar’ı da bu çerçevede yer alanlardan.

Özge Özpirinççi'nin canlandırdığı Bahar’ı, kocasız ve parasız kalıp iki çocuğunu büyütme mücadelesi verirken maddi yoklukları kendince yarattığı oyunlarla çocuklarına hissettirmemeye çalışan aşırı iyimser bir anne olarak tanıdık malumunuz. Ancak onun bu mutluluk oyununun çocuklarını yaşamın gerçeklerinden koparttığı da bir gerçekti. Hele de kendisinin yıllar boyu öz annesinden uzak yaşadığını düşünürsek, sergilediği Polyannacılık alabildiğine yüzeysel kalıyordu. Yine de tek yaşam gücü çocukları olan Bahar’ın, aile çerçevesinde, mutluluk oyunu oynayan anne hali bir nebze kabul edilebilirdi.

Gel gör ki, Bahar’ın başına bir de hastalık belası musallat oldu. O da yetmedi üvey kardeşin hainlikleri sardı yaşamını dört koldan. Gittiği mahallede yaşadığı zorluklar, anne evindeki dışlanmışlığı da cabası. Peki, Bahar tüm bunlara karşı ne yaptı? Yine aynı dirençle mutluluk oyunu oynamaya çalışıp hiçbir şey yokmuş gibi davrandı. Hatta arkadaşlarının dertlerini omuzlamaya çalıştı. Sonra sonra çocuklarına yalan konuşmama kararı alan Bahar’ı, kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim diyerek, mutluluk oyunu oynayan anneler saffına yerleştiren bu tablonun dizi açısından başarısı ortada. Ama ya gerçek hayatta bu yüksek doz iyimserlik ne oranda iş yapar? İşte orası muallâkta.

SONUÇTA; Anne olmak kolay iş değil. Hele de ayakları yere basan ve iyi örnek teşkil eden anne olmak alabildiğine zor! Yaşamın ötesinde dizilere de bu konuda görev düştüğü kesin. Reyting getirmeye odaklı sıra dışılıktan ziyade gerçeklerle bağdaşan, abartıda ölçüyü kaçırmayan iyi örnekler sunulmalı. Zira annelik, şov yapmayı kaldırmaz.

Senede bir günün değil, yılın her gününün ‘Anneler Günü’ olması ve annelerin-kadınların yaşamda hak ettikleri değeri bulması temennisiyle…

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal