Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

‘Tatlı suyun başı kalabalık olur’ demiş Hz. Mevlana… Nasıl ki, insanların az çaba harcamayla tatlı kazanç sağlatan işlere yönelmeleri de bu hesap. Hani neredeyse eline ufak bir kamera geçirenin film çeker hale geldiği sinema sektöründeki dizi bozması alaminüt film bolluğu bir yana… Yurt dışı satışların artışıyla övünmekle birlikte, esasında uzun vadeli başarı ve hakiki kalite sunan işler üretme açısından övünülecek bir tablo yansıtamayan dizi dünyamızda da herkes küpünü tatlı suyla doldurma hevesinde.

Haberin Devamı

Lakin bu heves her daim verimli sonuçlar doğurmayabiliyor. Zira tatlı suyun başı hayli kalabalık neticede! Daha da önemlisi suyun başını tutmak isteyenler, bu kalabalıkta yer edinmeye çalışırken öylesine çabucak küplerini doldurma telaşına kapılıyorlar ki, ellerindeki malzemenin yani senaryoların deliği-çatlağı var mı diye hiç bakmıyorlar. Hal böyle olunca da tatlı sudan nasiplenme hevesi boşa çıkıveriyor bir çırpıda.

Diyeceğim o ki; Tatlı suyun varlığı bundan nasiplenmeye niyetlenenler tarafından fazlasıyla önemsendiğinden, bu iştah kabartan süreçte eldeki araçların nitelikleri tamamen gözden kaçırılıyor. Hasbelkader yaratılan bir senaryo ve ünlü isimlerle işi yürütme kolaycılığı da, delik kapla küp doldurma çabasına dönüşüveriyor bir anda. Dolayısıyla böylesi bir dizi kotarma ortamında göz göre göre hayal kırıklığı yaşamamak için hüsranları anımsayıp ‘Yeni dizilere ne oluyor’ diye sorgulamak kaçınılmaz hal alıyor.

SEZONUN FİNAL HÜSRANLARI…
Yeni dizilerin zaman kavramı tanınmadan devreye sokulmaya başlandığı gerçeğinde, yaz aylarının başlangıcıyla birlikte arkada bırakılan ve Eylül’ün gelişiyle yenilikler sunan ‘sezon’ olgusunun günümüzde eski heyecanından çok şey kaybettiği malum. Bu kayboluşlarını başını da, dizilerin jet finallerle ekrandan silinmesi çekmekte kuşkusuz. Bu noktada sezonun final hüsranları say say bitmez türden…

‘Hayat Sırları’ ve ‘Babamın Günahları’ gibi yapımların hak ettiklerinin altında ilgiyle karşılaşıp yarışı terk etmek zorunda bırakıldıkları… ‘Hayati ve Diğerleri’nin bir var bir yok oynatılıp sonlandığı… ‘Kalp Atışı’nın izleyicinin beklentisinin aksine gelişen senaryo teklemesiyle pıt diye durduğu ekranda Damla Sönmez, Ushan Çakır, Uraz Kaygılaroğlu gibi isimlerle dikkat çeken ATV dizisi ‘Masum Değiliz’, çok düşük reytinglerinden dolayı üçüncü bölümü göremeden kaldırıldı mesela…

Haberin Devamı

Keza ilk bölümün ardından yaptığımız değerlendirmeyle eksiğini gediğini işaretlediğimiz ‘Bir Mucize Olsun’ da üç bölümde tasını tarağını toplayıverdi. İçeriğinden oyunculuğuna samimiyet sunamayan ‘Yuvamdaki Düşman’ altı bölümde pes ederken, mantıki detaylarından ötürü yapıcı eleştiride bulunup bol şans dilediğimiz ve dahi kadrosuna rağmen içerik cazibesi gösterememe handikabını aşamayan ‘Gülizar’, 10’uncu bölümde finale gitti. Komedisini, Yeşilçam tadında sunmayı tercih eden ‘Bahtiyar Ölmez’ de ancak 19 bölüm dayanabildi.

Senaristlerin kurbanına dönüşen ‘Siyah Beyaz Aşk’ın yeni sezon şansının göz göre göre sıfırlandığı ekranda bunların ötesinde diğer yapımlara baktığımızdaysa… İlk sezonun içerik elementlerini ters yüz ederek başlattığı ikinci sezonunda gereken heyecanı yaratamayan ve monotonlukla gelişen bir tempoya bürünen ‘Vatanım Sensin’in düşük performansı göze çarpmakta. Bu düşüklük son haftalarda iyice gün yüzüne çıktı ve finalin eli kulağında.

Haberin Devamı

Sürpriz görünmekle birlikte kaçınılmaz olan final kararlarının alındığı dizi gündeminde bir diğer veda, sonu baştan belli olan yapım ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’nden… Dizi ekrana çıkmadan yaşayacağı gerçekleri enine boyuna incelemiş ve başarısızlık riskinin büyüklüğünden bahsetmiştik. Nasıl ki, tespitimizde yanılmadığımızı daha ilk bölümden gördük. Kenan İmirzalıoğlu’nun iki yıllık aradan sonra ekranlara dönmesini sağlayan ve ‘Dünya çapında bir prodüksiyon’ iddiasıyla sunulan ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ dizisi de altıncı bölümle finale gidiyor.

‘Sen Anlat Karadeniz’in ve ‘Avlu’nun başarıyla kafa tuttuğu, ‘Yasak Elma’nın klişeliği kendi tadıyla aşıp rayına oturduğu, ‘İnsanlık Suçu’nun ve ‘Jet Sosyete’nin süreç içinde devam konusunun sallantıda olduğu yeni dizi tablosunun final hüsranlarına bir katkı da Show’dan… Pazar gecesine değişim getirmesi umuduyla baktığımız ‘Tehlikeli Karım’ dizisinin durumu tam bir bilinmezlik. Uyarlama senaryosunun ve oyunculuğunun başarısına rağmen ne hikmetse izleyicide beklenen etkiyi yaratamadığından noktalanıyor. Yanı sıra gizemli görünen içeriğiyle ATV’de farklı bir tat sunmak için kolları sıvayan ama gerek senaryosunun gerekse temposunun aksaklıklarından ötürü dişli rakipleri karşısında eli boş kalan ‘8. Gün’ de finalliklerden. 'Servet' de buram buram final kokmakta!

Anlayacağınız bu sezon da pek çok yapım büyük beklentilerle çıktıkları yolculuklarını birkaç adımda sonlandırmak zorunda kaldılar. Üstelik bünyelerinde barındırdıkları ünlü isimlere rağmen yaşadılar böylesi hüsranları. Birbirleriyle yarışırcasına yeni dizi çıkartan kanallar aynı hızda geri çektiler, istedikleri reytingi kendilerine sağlayamayan işleri. Sezonun final hüsranları yaşanırken kanalından yapımcısına, izleyicisinden oyuncusuna hayal kırıklıkları diz boyu tabii… Peki, bu hayal kırıklıkları sürpriz miydi bizler için?

HAYAL KIRIKLIKLARI SÜRPRİZ DEĞİL!
İddialı biçimde izleyiciye sunulup ilk bölüm tablosuyla veya süreç içindeki dönüşümlerle gerçek yüzlerini gösteren yapımların yaşadıkları final gerçeğini değerlendirdiğimizde, bunların geliştirdiği hayal kırıklıklarının kesinlikle sürpriz olmadıklarını söyleyebiliriz rahatlıkla. Çünkü benzer mantıkla ve sadece tatlı su kaynağından en zahmetsiz biçimde pay alma sevdasıyla yola koyulanların elinde fındık kabuğunu dahi dolduramayacak türden kofluklar vardı ve sezonlar boyu saf yerine konan izleyicinin karnı kofluklara yeterince toktu! Bundan ötürü ‘Sür gitsin’ kurnazlığıyla yedirilmeye çalışılanların, dizi mutfağına tornistan edilmesi de kaçınılmazdı. Nasıl ki, yaza ramak kalmışken yarışa sürülen yenilerin ilgi görmeyerek yaşadıkları hayal kırıklığı durumu da bundan ibaret.

Defalarca vurguladığımız üzere, dizilerin hayal dünyasını tek eğlence olarak gören insanlar birbirinin taklidi içerikler yerine dişe dokunur öyküler istiyor. Bunun ötesinde karakterleri gerçekten benimseyerek öyküyü sevdirmeyi başaracak oyuncuların seçilmesine de önem verilmesini bekliyor. Bu noktada, bir diziyi bitirip hemen diğerinde işe koyulan aynı yüzlerin sürekli ekrana sürülmesinden ortaya çıkan monotonluğu da hesaba katmak lazım! Hele de bu yüzler eş zamanlı olarak beyazperdede filmleriyle ve dahi ekrandaki reklamlarıyla sürekli izleyicinin karşısına çıkıyorlarsa, oyuncu monotonluğu daha da vahimleşiyor. Bunu önlemek için acilen yeni yüzlere ve tarzlara ihtiyaç var diyorum.

Öte yandan yeni dizilere ne olduğunu sorgularken tüm bu olumsuzlukların üstünde olan bir detay daha var ki o da, senarist sıfatını taşıyanların üretkensizliği olmakta! Maalesef Yeşilçam’la başlayan sinema yolculuğumuz da dâhil olmak üzere, izleyiciye çekici gelebilecek ve birbirlerinin taklidi gibi durmayacak senaryo yaratma hususunda büyük kısırlık hüküm sürmekte. Süre uzunluğu bu olumsuzlukta bir faktör ama temel sorun, yeni öyküler ve dünyalar kuramayanlarla çalışma ısrarcılığında! Kadroluymuşçasına sürekli yeni işe sürülen kalemlerin üretkenliğinde problem olunca, kayda değer özgün iş bulma umudu da suya düşüyor ve yeni diziler sapır sapır dökülüyor haliyle.

Son zamanlarda bu kısırlığı aşmanın formülü, yabancı filmlerden öykü kotarmak ya da Uzak Doğu dizilerini uyarlamak şeklinde devreye sokuldu ama... Dökme suyla değirmen döndürmek de bir yere kadar gider. Sonuçta bu formül de iflas eder, ediyor da zaten. İlaveten kanalların yapımlarının arkasında durup durmadıklarına göre de değişiyor dizilerin kaderi… Ve tabii yayın zamanıyla ilgili kararların doğru alınması da önemli bir etken hayal kırıklığı yaşama hususunda!

SON SÖZ: 'Yeni dizilere ne oluyor' diye uzun uzadıya düşünmeye gerek yok. Mevcut yapımlar içinde başarılı olanların çoğunun uyarlama veya esinlenme olduğu… Bunların dışında askeri-tarihi özgün işlerin de kazançlı çıktığı… Ancak her uyarlamanın veya özgün hikâyenin izleyiciyi kendine bağlayamadığı gerçeğinde, ileri dönemlerde artan oranlı jet finaller yaşanabileceği gibi ayrıntılar, tatlı su gibi tatlı kazanç peşine düşen dizi sektörümüzdeki hesapsızlıktan dolayı oluşan hayal kırıklıklarının gerekçeleri. Gören görür, görmeyen yaşamaya devam eder.

Amma velâkin, kim ne ederse etsin… Reytingin, kapıp kaçanın elinde olduğu ekranlarımızda başarıyı yakalamak sürpriz ama hayal kırıklıkları sürpriz değil asla!

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal