Özürlülerden özür

21 Mayıs 1998

       İNGİLTERE Milli Eğitim Bakanı görme özürlü. Ekonomiden sanata, bürokrasiden medyaya her alanda pek çok benzer örnek görmek mümkün. Ayrıca, çağdaş ülkelerin hemen hemen hepsinde, kütüphanede, markette, spor alanlarında, okullarda, trafikte, kısacası yaşamın her alanında özürlülerin de toplumun önemli bir parçası olduğu göz önünde bulundurularak özel önlemler alınıyor. Amaç, birey olarak, en az sağlıklılar kadar onları da mutlu kılmak...
       Önceki gün Ankara'da özürlülerden sorumlu Devlet Bakanı Hasan Gemici'yi dinlerken, onları ne kadar ihmal ettiğimizi bir kez daha hatırlayarak kahroldum...
       Rakamlar, toplum olarak özürlülere karşı ne kadar duyarsız olduğumuzu apaçık ortaya koyuyor.
       Tahminen 7.5 milyon özürlü var. Bunlardan özürü az olan 2.5 milyonu eğitim sisteminin içerisinde. Geriye kalan 5 milyondan ise sadece ve sadece 32 bini eğitim olanağından yararlanabiliyor. Kısacası, onları kaderleriyle baş başa bırakmışız. Ne korkunç!..
       Mevcut yasalara göre, her kuruluş personelinin yüzde 2'si kadar

Yazının Devamı

Demirel'e saygı...

20 Mayıs 1998

      HARRAN, birkaç yıl önce GAP'la suya kavuştu. Yüzyıllardır susuzluktan, sıcaktan kavrulan topraklar, şimdi yeşil bir denizi andırıyor.
       Farklı bir kent. On binlerce yıllık tarihi var. Yüzlerce yıl, Mezopotamya başta olmak üzere birçok medeniyete başkentlik yapmış. Dünyanın en önemli kutsal kentlerinden biri. İlk insan Hazreti Adem'in yaşamının önemli bir bölümünü burada sürdürdüğü herkesin dilinde. Diktiği gül ve nar fideleri öylesine coşmuş ki; Harran Ovası kızıla dönüşmüş. Binlerce yıl dünyanın en verimli toprakları olmuş. Ticaretin, bilimin, kültürel zenginliğin, peygamberlerin, kendini tanrı gibi gören kralların merkezi olmuş.
       Tek tanrılı dine geçiş, ilk kez bu topraklarda Hazreti İbrahim ile başlamış. Putlara tapan Nemrut'a isyan eden Hazreti İbrahim'in hikayesi çok ilginç:
       Kral yanlısı babasına rağmen, putların boynuna ip takıp sokaklarda sürükleyince, ölüme mahkum edilmiş. O da Hazreti İsa gibi çarmıha gerilip yakılmak istenmiş.
       İşte ne olduysa o an olmuş. Alevler suya, odunlar da balığa

Yazının Devamı

GAP'ın başkenti Şanlıurfa

19 Mayıs 1998

       MİLLİYET'in "Haydi Güneydoğu'ya" kampanyası çerçevesinde Diyarbakır'dan sonra Şanlıurfa'dayız.
      Şanlıurfa, Demirel'in gözdesi GAP'ın başkenti. Özel ilgisini bu bölgeden hiç eksik etmemiş. Bu yüzden Demirel'e farklı bir gözle bakıyorlar. Ama oylarını da son yollarda hep RP'ye vermişler...
       Sabah toplantısında, bölgesel kalkınma projelerini incelemek üzere ABD'de bulunan Devlet Bakanı Salih Yıldırım'la da telefon bağlantısı kurduk. Söylediğine göre GAP, yani Güneydoğu Anadolu Projesi, dünyanın en büyük on projesinden biriymiş...
       Güneydoğu deyince akla fakirlik, mahrumiyet, geri kalmışlık, işsizlik gelir. Oysa son yıllarda Diyarbakır gibi Şanlıurfa'nın da kaderi değişmiş. Daha düne kadar en büyük sorunu işsizlik olan Şanlıurfa, şu anda en fazla iç göç alan illerden biri haline gelmiş. Çünkü, sulu tarım başlamış, GAP'ın getirisinin şu ana kadar eşit olarak dağıtıldığını kimse söyleyemez. Zengini daha zengin yaparken, fakire aynı oranda katkı sağlamamış...
       Bir yandan son model arabalar, fiyatı elle

Yazının Devamı

Uluğbay çok değişmiş

18 Mayıs 1998

       MİLLİ Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, hafta sonu Milliyet'te konuğumuzdu. Hemen her konuda ne sorduysak uzun uzun yanıtladı. İlk ayların ürkekliğini üzerinden fazlasıyla atmış. Kendine güveni gelmiş. Konulara çok vakıf olmasa da, tıkandığı yerde sürekli el altında bulundurduğu çantası ve hemen yanıbaşındaki müsteşarı Bener Cordan imdadına yetişiyor. Değişmeyen tek şey eskiden olduğu gibi "garantici" olması. Son aşamasına geldiği projeleri bile tamamen bitmeden, yasallaşmadan açıklamak istemiyor...
       Mesleki eğitime, önceki bakanlarda görmediğimiz oranda gönül vermiş. Zamanını, bakanlığın imkanlarını, hükümet ve uluslararası para kuruluşlarının sağladığı desteği hep bu yöne kanalize etmiş. Yakında sadece mesleki eğitimin ele alınacağı bir de Milli Eğitim Şurası düzenleyecek. Umarız bugüne kadar hep lafta kalan mesleki eğitim, bu dönemde gerçek anlamda hayata geçer.
       Bakan Uluğbay, bu arada, askerler, üniversiteler ve tarikatçılar gibi okullarını da görücüye çıkarttı. Medyaya "Gelin bizim okulları da görün" dedi. Öncelik yine mesleki okullardaydı. Onlarla gurur duyuyor. Hele

Yazının Devamı

Herkesi etkiliyor

16 Mayıs 1998

       ÜNİVERSİTEYE giriş sisteminde yapılan değişiklikler, görünürde sadece lise ikinci sınıf öğrencilerini etkiliyor gibi gözükse de, uygulamada Lise 1, 2, 3 öğrencileriyle birlikte, yeniden sınava girmeyi düşünen tüm lise ve üniversite mezunlarını da kapsamına alıyor.
       Gerçekleştirilmeye çalışılan yeni sistem, eğer sulandırılmazsa, üniversiteye girişi kader olmaktan çıkartıp bilinçli bir yarışa dönüştürebilir. ÖSYM de yıllardır yaptığı gibi hakem rolünün ötesine geçip sistemi disipline etmiş olur ki, bu da hem üniversitelere, hem de gençlere büyük avantajlar sağlar.
       Mevcut sistemden tartışmasız hiç kimse memnun değil. İlk fırsatta değiştirilmesi gerektiği konusunda da kimsenin itirazı yok. Bu konudaki düzenlemeyi ÖSYM'den başka bir kurumun yapması da mümkün değil. Çünkü bu alanda, sadece Türkiye'de değil bütün dünyada en deneyimli kurumlardan biri o.
       Yeni sistem üniversiteye girişi sil baştan değiştiriyor. Sınavın teke indirilmesi, hele hele öğrencileri bilgi hamallığına yönlendiren ÖYS'nin kaldırılması memnuniyet verici. Önceki yıllara

Yazının Devamı

Üniversiteye giriş sil baştan

15 Mayıs 1998

       ÖSYM Başkanı Dr. Fethi Toker, dün aniden izne ayrıldı. Gerekçe: Zamanını "çok önemli" bir proje için harcayacak...
       Milyorlarca gencin kaderini belirlemekten daha önemli ne olabilir ki diye sorduk soruşturduk. Hemen herkes "çok önemli" diyor. Başka bir şey demiyor. Sanki, üniversite sınavlarını kaldırıp, bütün öğrencileri üniversiteye alacaklar. O da değil. Peki başka ne olabilir diye araştırdıkça, projenin ana hatları ortaya çıktı.
       Evet, sıkı durun! Önümüzdeki öğretim yılında üniversite giriş sınavları sil baştan ele alınıyor. Henüz detaylara karar vermemişler ama alınacak kararlar, hemen hemen belli.
       ÖSS, yani birinci basamak sınavı çok büyük bir ihtimalle kaldırılıyor. Onun yerine lise 1 ve 2. sınıfta yapılacak merkezi bir sınav ya da lisedeki başarı ortalaması esas alınacak.
       Anlayacağınız, okul içi eğitimin önemi daha fazla artırılarak, öğrencilerin dershaneye olan bağımlılığı azaltılacak. Peki YÖK ve ÖSYM'nin "çok gizli" olarak yürüttüğü bu "çok önemli" proje, yükseköğretime geçişteki

Yazının Devamı

Sakarya Üniversitesi

14 Mayıs 1998

       GEÇTİĞİMİZ aylarda olduğu gibi yine arada bir İstanbul'a uğrar oldum. Konu eğitim olunca, hiç üşenmeden, yorulmadan ve hiçbir karşılık beklemeden il il, bölge bölge Tükiye'nin dört bir yanını dolaşıyorum.
      Diyarbakır'ın yorgunluğunu daha atmadan soluğu Sakarya'da Sakarya Üniversitesi'nde aldım. Kalabalık bir öğrenci ve öğretim üyesi grubuyla gençlik ve yükseköğretim konulu sıcak bir sohbet yaptık.
       Anadolu'daki üniversitelerin heyacanını gördükçe Ankara ve İstanbul'un yarattığı karamsarlık havasından kurtuluyorsunuz. Sizlere de önerim, bulunduğu kentten, yaptığı işten sıkılanlar varsa sık sık dışarıya açılsın. Türkiye'de çirkinliklerin yanında öylesine güzel işler de yapılıyor ki, gurur duymamak elde değil.
      Sakarya Üniversitesi, birkaç yıl öncesine kadar "akademik mollaların" önemli merkezlerinden biriydi. Hocalar, üniversiteyi geliştirmek yerine irticaya prim veren hareketlerin içinde yer aldı. Hatta öyle bir hale geldi ki tarikat mensubu olmayan öğretim üyeleri üniversitede barınamadı, bu taraklarda bezi olmayan öğrenciler de,

Yazının Devamı

Diyarbakır'da eğitim

12 Mayıs 1998

       GÜNEYDOĞU belki pek çok alanda ihmal edilmiş ama, eğitimde aynı ihmal söz konusu degil. Dicle Üniversitesi'nin görkemli kampüsü, son yıllarda peş peşe yapılan okullar ve ardı arkası kesilmeyen öğretmen tayinleri özellikle Diyarbakır'ı oldukça rahatlatmış.
      Diyarbakır'ı aslında tam anlamıyla anlamak çok zor. Örneğin nüfus konusunda ortada dört ayrı rakam var. Vali 507 bin, Belediye Başkanı bir milyon, Milli Eğitim Müdürü 600 bin, gazeteci arkadaşlar da 750 bin diyor. Aynı çelişkili rakamlar öğrenci sayısı ve diğer konularda da kendini fazlasıyla hissetiriyor.
       Vali ve Milli Eğitim Müdürü'ne göre, İstanbul'dan sonra en büyük eğitim yatırımı Diyarbakır'a yapılıyor. Gazetci arkadaşların tespitlerine göre ise eğitimde son yıllarda bir tek çivi çakılmış değil.
       Diyarbakır da İstanbul gibi yoğun göç alan illerden biri. Göç deyince ilk akla gelen de çocuklar. Diyarbakır'da öylesine çok çocuk var ki, şaşar kalırsınız. İşte Diyarbakır büromuzun dünkü gündeminden bir başlık:
      "4 eşli, 50 çocuklu, 30 torunlu

Yazının Devamı