HARRAN, birkaç yıl önce GAP'la suya kavuştu. Yüzyıllardır susuzluktan, sıcaktan kavrulan topraklar, şimdi yeşil bir denizi andırıyor.
Farklı bir kent. On binlerce yıllık tarihi var. Yüzlerce yıl, Mezopotamya başta olmak üzere birçok medeniyete başkentlik yapmış. Dünyanın en önemli kutsal kentlerinden biri. İlk insan Hazreti Adem'in yaşamının önemli bir bölümünü burada sürdürdüğü herkesin dilinde. Diktiği gül ve nar fideleri öylesine coşmuş ki; Harran Ovası kızıla dönüşmüş. Binlerce yıl dünyanın en verimli toprakları olmuş. Ticaretin, bilimin, kültürel zenginliğin, peygamberlerin, kendini tanrı gibi gören kralların merkezi olmuş.
Tek tanrılı dine geçiş, ilk kez bu topraklarda Hazreti İbrahim ile başlamış. Putlara tapan Nemrut'a isyan eden Hazreti İbrahim'in hikayesi çok ilginç:
Kral yanlısı babasına rağmen, putların boynuna ip takıp sokaklarda sürükleyince, ölüme mahkum edilmiş. O da Hazreti İsa gibi çarmıha gerilip yakılmak istenmiş.
İşte ne olduysa o an olmuş. Alevler suya, odunlar da balığa dönüşmüş. Şimdi herkesin hayranlıkla gezdiği, kutsal balıkların bulunduğu "Balıklı Göl" böyle oluşmuş.
Şanlıurfa'da, Harran'da on binlerce yıllık tarih turuna çıktığınızda hikayeler bitmiyor...
Şanlıurfa merkezine 50 km. uzaklıktaki Harran Ovası, MS 1260'ta Moğolların istilasına uğramış ve yerle bir olmuş. O gün bugündür de toparlanamamış. Taa ki Demirel bu bölgeye "altın elini" değdirinceye kadar.
Harran'da dönem dönem 25 ila 100 bin kişi yaşamış. Şimdi ise bin kişi bile yok...
GAP'a en büyük emeği Demirel vermiş. Cumhuriyet dönemi hükümetlerinin hepsi de desteklemiş...
Atatürk Barajı'nı ve çevreyi gezdikten sonra Demirel'e kızmamaya değil ama, daha az kızmaya karar verdim. GAP'ı görüp de heyecanlanmamak mümkün değil. ABD'ye ilk gidildiğinde nasıl büyüklük kavramlarını yitiriyorsanız, GAP da size aynı heyecanı yaşatıyor.
Fırat ve Dicle üzerine inşa edilen 7 baraj, Demirel'in 7 küpeli gelini. Ne kadar övünse yeridir...
Sadece Atatürk Barajı'ndan elde edilen elektrik, Türkiye'nin ihtiyacının yüzde 20'sini sağlıyor. Üretilen elektrik Ankara'dan Sakarya'ya kadar Şanlıurfa'dan gidiyor...
Evet, bugüne kadar Batı'dan toplanan vergilerin, elde edilen kazancın önemli bir bölümü, öyle ya da böyle hep Doğu'ya aktı. Ama şimdi devran dönüyor. 2000'li yıllarda Türkiye'nin lokomotifi Doğu olursa hiç şaşırmamak gerekir. Güneydoğu gezimiz uzadıkça, buna çok daha fazla inanıyorum...
Türkiye'nin bugün çok daha iyi noktada olmasını engelleyenleri, "kökü dışarıdaki mihrak"larda aramaya hiç gerek yok... Hangi kente gitsek, "en tepedekiler"in kıyasıya çekişmesine şahit olduk. Ankara'daki kavga, her alanda bütün sıcaklığı ile buralarda da yaşanıyor...
Valiler ayrı, belediye başkanları ayrı telden çalıyor. Askerlerin hedefleri ve bakış açıları farklı, üniversitelerin ve diğerlerininki çok daha farklı...
ilk gün kiminle konuşsak acımasızca eleştirilen rektörü dinlediğimizde ise adeta şok oldum. "Devlet pek çok alanda burada bitti. Herkes takiye yapıyor. İkinci bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi veriyoruz. Zaman, Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni bir yerlere götürmek isteyenlerin mi, yoksa bizim mi haklı olduğumuzu çok iyi gösterecek" diyor.
Üniversitenin nasıl yağmalandığını, akademik kadroların tarikatlara nasıl ulufe gibi dağıtıldığını belgeleriyle anlatıyor...
Demirel, kırk yılını verdiği GAP'ın yarattığı mucizenin, yanlış politikalar ve yanlış kişiler tarafından tökezletilmesine kesinlikle müsaade etmemelidir!..
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr
Özay Şendir
New York Times’tan Erdoğan’a baskı çağrısı
28 Nisan 2025
Tunca Bengin
Varlığı da tehdit yokluğu da...
28 Nisan 2025
Cem Kılıç
‘Belirli süreli’ sözleşmeler hakkında her şey
28 Nisan 2025
Abdullah Karakuş
Depremin etkilerini nasıl azaltabiliriz?
28 Nisan 2025
Hakkı Öcal
Faşizm imkânsız diyorsanız, etrafınıza bakın ey ABD’liler
28 Nisan 2025