Sevindirici gelişmeler

1 Mayıs 1998

       EĞİTİM adına gerçekten sevindirici gelişmeler oluyor. Hemen her gün önemli bir etkinliğin duyumunu alıyoruz. Geçen ay gibi, bu ayın da oldukça yoğun bir gündemi var.
       4/8 Mayıs'ta Ankara'da Türkiye İkinci Uluslararası Uzaktan Eğitim Sempozyumu var. Milli Eğitim Bakanlığı'nın ev sahipliği yaptığı sempozyuma dünyanın dört bir yanından uzmanlar geliyor. İşte birkaç konu başlığı:
       * Uzaktan eğitimde, (örneğin açıköğretimde) sanal etkileşim.
       * Uzaktan eğitimin sosyolojik kavramlarla etkileşimi.
       * Uzaktan eğitim teknikleri nasıl uygulanır?
       * İnternet bağlantılı ilköğretim okulları için kabul edilebilir kurallar.
       * Bilgisayar eğitiminde yeni eğilimler.

Yazının Devamı

En iyi okul yarışı

30 Nisan 1998

       İŞADAMLARI okul yaptırmaya başladığından beri törenler, bir şölene dönüştü. ENKA okullarının dünkü açılış ve temel atma töreni de, görkemliydi. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, iş dünyasının ünlü ismileri ve mini mini öğrenciler, hepsi oradaydı. Hava güzel, söylenenler güzel, yapılanlar daha güzeldi. Eğitim adına sevindik, gururlandık...
       İşadamlarının eğitimle tanışması, yatırımlara yönelmesi, iş dünyasındaki kıyasıya yarışı da beraberinde getirdi. Şarık Tara, dün temel atma töreninde, oğlu Sinan'a okul yaptırma vizesini, "Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en iyi okulu" olma koşuluyla verdiğini söyledi. İkinci olmak bize yakışmaz dedi...
       Tören öncesinde Suna Kıraç'la sohbet ettik. Koç Lisesi ve Koç Üniversitesi için söyledikleri de farklı değildi. O da "en iyisi"ni istiyordu, onun için gayret ediyordu. Daha önce konuştuğumuz Sakıp Sabancı, Asım Kocabıyık, Feyyaz Berker, Aydın Doğan, Ömer Dinçkök, Kadir Hasve daha pek çok işadamımızın ideali de, kendi isimlerini sonsuza dek yaşatacak okulların "en iyisi" olması.
       İşadamlığının

Yazının Devamı

MGK ve üniversiteler

29 Nisan 1998

       ÜNİVERSİTELER bir ay içerisinde ikinci kez Milli Güvenlik Kurulu'na geliyor. Ağırlıklı konu yine irtica.
       İrticai faaliyetlerin eğitim kurumlarını, özellikle de üniversiteleri etkisi altına alması, radikal önlemleri de beraberinde getireceğe benziyor. Örneğin YÖK yasasında ciddi değişiklikler olursa hiç şaşırmamak gerekir.
      Mehmet Sağlam'ın YÖK Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı döneminde hem üniversitelerde, hem de diğer eğitim kurumlarında tarikatlar ciddi anlamda kadrolaştılar. Ayrıca yurdışına gönderilen doktora öğrencilerinin çoğu da aynı kesimden seçildi. Aslında kadrolaşma daha eskilere dayanıyor. Bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Demirel, "Dinini iyi bilen hakim, kaymakam, mühendis, öğretmen olsa fena mı olur" mantığı ile ihtiyaç var mı, yok mu demeden açtığı okullarla imam hatip şampiyonu olmamış mıydı?..
       Tartışılan konu, insanların dinin gereklerini rahatlıkla yerine getirip, getiremedikleri değil, ülkede rejim değişikliği isteyenlerin, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdikleridir.
     &nbs

Yazının Devamı

Eğitim ve gençlik

28 Nisan 1998

      EĞİTİM ve gençlik, yaklaşık 40 milyon kişiyi yakından ilgilendiriyor. Ama maalesef bu durum, ne ülkeyi yönetenlerin ne de medyanın umurunda.
       PİAR tarafından gerçekleştirilen Türkiye'nin ilk 'basın okunurluk araştırması'nda da, eğitim ve gençlik yok. Anlayacağınız, araştırmacı ve bazı gazete yöneticileri de, tıpkı politikacılar gibi eğitimi ve gençliği görmezlikten gelmiş.
       Oysa sorsanız eğitim de, gençlik de onlar için çok önemlidir. Ama iş onları onore etmeye geldi mi, ara ki birilerini bulasın...
       Türkiye'de eğitime ve çocuklarımıza en fazla önem verenlerin başında Milliyet geliyor. Gazeteler içerisinde eğitim ve gençliğe sayfa ayıran bir tek Milliyet var.
       Ama nedense Milliyet'in alkışlanacak bu davranışı, diğer gazetelerde böyle bir sayfa olmadığı için görmezlikten geliniyor.
      Artı Haber'in bu haftaki sayısında, gazetelerin en çok okunan bölümleri incelendiğinde, Milliyet'in kapak/ilk sayfa/ekonomi/makale/yorum/köşe yazıları, araştırma/bilim/röportaj,

Yazının Devamı

Gündüz farı

25 Nisan 1998

      MİLLİYET'in "trafik canavarı"na karşı başlattığı kampanya başarıyla sürüyor. Bu kampanya çerçevesinde ısrarla vurgulanan konulardan birisi, farların gündüzleri de yakılması. Başlangıçta çok komik gibi karşılansa da, gündüz trafiğinde, özellikle otoyollarda gündüz farlarını yakanların sayısı giderek artıyor.
       Gündüz farı uygulması pek çok ülkede yıllar öncesinden başladı. Örneğin İsveç'te farlar, direkt olarak kontağa bağlı. Aracınızı çalıştırdığınız anda far da yanıyor. ABD, Kanada ve İsrail bu girişimi ısrarla uygulayan ülkelerin başında geliyor.
       Farların gündüz de yakılması, araştırmalarında ortaya kolduğu gibi kazalarda önemli azalmalara neden olmuş. Olmaya da devam ediyor. Kornadan çok daha etkili. Evet, uzağa gitmeye hiç girek yok. Uygulayıcılardan biri de siz olabilirsiniz. Hiç zaman geçirmeden, bugünden itibaren farlarını yakanlar kervanına siz de katılın!
       Her ne kadar gülenler, tiye alanlar çıksa da vazgeçmeyin. İsveç'te bizim Türklerden biri anlattı. Otomobiliyle geçen yaz Türkiye'ye gelmiş. Farları yandığı için trafik

Yazının Devamı

Kabahatli kim?..

24 Nisan 1998

       DEVLETİ yönetenler, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle dün yine çocuklarımızı ne kadar çok sevdiklerini uzun uzun anlattılar. Onlar mı farklı ülkede yaşıyor, yoksa biz mi, anlayamadım. Meğerse çocuklarımız için neler yapılmış, neler yapılacakmış da haberimiz yokmuş!..
       Bugün Türkiye'de okuma çağında olup da okula gidemeyen 10 milyon çocuk var. Anayasa gereği zorunlu olmasına karşın yüz binlercesi ilköğretim olanaklarından bile yararlanamıyor. Bebek ve çocuk ölümlerinde her yıl rekorlar kırıyoruz...
       Bütün bunlar bir yana, bilerek ya da bilmeyerek, çocuklarımıza en büyük kötülüğü yapanlar kimler biliyor musunuz? Maalesef Anayasa gereği onları her türlü zararlardan koruması gereken devlet ve "onlar bizim canımız" diyen anne, babalar...
       İşte her gün çok sayıda örneğine şahit olduğumuz bir olay:
       Baba aydın bir öğretmen, anne de ev hanımı. Çocukları süper. Üniversite hazırlık kursları için dershane dershane dolaşıyorlar. İndirimlere rağmen, altından kalkamayacakları ücretler

Yazının Devamı

Onlar bizim geleceğimiz

23 Nisan 1998

       HEMEN hemen her gün, her adımda Atatürk'ün büyüklüğünü anımsatan bir şeyler çıkıyor karşımıza. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da bunlardan biri. Dünya üzerinden bir başka ülke gösterin ki, çocuk bayramı olsun. Bulamazsınız. Çünkü onların Atatürk gibi bir liderleri yoktu...
       Çocuk ve gençlerin, bir ülkenin geleceği olduğunu onun gibi iyi gören çıkmadı. Ata'nın büyüklüğünü gösteren bir başka örnek 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Atatürk çocukları olduğu gibi gençleri de geleceğin mimarları olarak gördü ve ülkenin geleceğini onlara emanet etti.
       Çocuklarımızdan bazıları bugün yine beş - on dakikalığına da olsa Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, bakanlar, valiler ve belediye başkanlarının koltuklarına oturacak. Bu arada hazırladıkları icraat planlarını açıklayıp isteklerde bulunacaklar. Görünürde çocukça bir etinlik gibi değerlendirilse de, temelde çok önemli mesajlar veren bu uygulama, Türk toplumunda çocuğa verilen önemin göstergesidir.
       Türk toplumunda, Cumhuriyet'in ilk yıllarına gelinceye kadar, çocuğun adı yoktu.

Yazının Devamı

Gençler ne düşünüyor?

22 Nisan 1998

       TELEVİZYONLAR artık günlük yaşantımızın bir parçası haline geldi. Onunla yatıp onunla kalkıyoruz. Her ne kadar politikacılar gibi sürekli olarak sempatilerini yitirseler de, onlardan vazgeçemiyoruz...
       Televizyon yayınları konusunda çok değişik anketler yapılıyor. Her birinden de farklı sonuçlar çıkıyor. İşte bunlardan biri de Beyoğlu Anadolu Kız Meslek Lisesi tarafından gerçekleştirilmiş. İz adını taşıyan sevimli dergilerinde de bu ankete yer vermişler. Bravo öğrencilere.
       Yazının başlığı: "TV'de şiddet ve reklam bombardımanı bezdiriyor."
       Önceki akşam Star'da Eşkıya'yı izlemek için televizyon başına oturanlar, öğrencilerin tespitlerinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Sinemada izleyemeyenler için Eşkıya'nın televizyonda yayınlanması önemli bir fırsattı. Ama, Eşkıya'dan çok, reklamları izlediler. Sanki filmin adı, "Reklam Arası Eşkıya" idi...
       Öğrencilerin ısrarla dikkat çekmek istedikleri konulardan biri de, bizim aylardır üzerinde durduğumuz "TV'de şiddet". Bu konudaki

Yazının Devamı