Dünya müziklerini bir arada sunan bir radyo var, Virgin Radio... Ve radyonun tek kadın sesi Pelin Güven... Onun hikâyesi 1994 yılında başlıyor... Çocukken oyunlarda sunucu oluyor, arkadaşını şarkıcı yapıyor ve ona sorular soruyor, konuşmalarını kaydediyor... Ama büyüyünce “Ne olacaksın?” sorusuna hiçbir zaman ‘radyocu’ yanıtını vermiyor. Daha önce de birçok ulusal radyoda çalışan Güven, “Hani tiyatrocular ‘sahne tozunu yuttunuz mu, geri dönüş yoktur’ derler ya, öyle... Bir kere mikrofonla tanıştınız mı, o müthiş atmosferi soludunuz mu, büyülendiniz demektir. Ne kadar uzağa giderseniz gidin, sizi bir şeyler çeker ve dönersiniz. Radyoculuk böyle tutkulu birşey” diyor... Radyoculuğa başlarken şöhret gibi bir derdinin olmadığını ama hep sesini duyurma ihtiyacı hissettiğini anlatan Güven, sürekli takip ettiği Virgin Radio ile yollarının kesişmesinden dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Pelin Güven’in radyo dışında hayatından çıkaramadıkları arasında sinema var ve babasının vasiyeti olan matematik... Radyonun ‘huzur’ olduğunu da vurgulayan Güven, “Yeterince büyümüş olmama rağmen ileride kendimi usta bir matematikçi, aynı zamanda mikrofon aşkından kopamamış bir radyocu olarak
6 yaşında bir radyo... Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin radyosu, Radyo Dumlupınar... Radyoyu açtığınızda içinden genç sesler yükseliyor, öğrenciler bir yandan vizeler, finaller derken bir yandan da radyonun büyüsüne kapılıyor, fikir yarıştırıyor, şehirlerindeki müzik radyolarının aksine de bol bol konuşuyorlar... Radyonun eğlenceli, kıpır kıpır öğrencilerden oluşan ekibi, programlarını da farklı fikirlerle donatarak dinleyiciye sunuyor. Radyo Dumlupınar, Türk pop müziği, rock ve günün belli saatlerinde yabancı popüler müzik, Türk sanat müziğine özel programlarla yayın akışını renklendiriyor. Ayrıca nostalji popüler veTürk Halk Müziği gibi seçkin eserleri de dinleyicileriyle buluşturuyor. Dumlupınar Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’nden mezun olan ve Makine Mühendisliği’ne devam eden, Radyo Kulübü Başkanı Mustafa Murat Aydın’la Radyo Dumlupınar’ı konuştuk... Ortaokul yıllarından beri Kütahya’daki yerel radyoları dinleyerek aklına radyoculuğu koyan Aydın, hayaline kavuşmasını şu sözlerle anlatıyor: “Radyo Dumlupınar’dan her seslenişimde en büyük hayalimi gerçekleştirmenin verdiği mutluluğu yaşadım. Radyoculuk benim vazgeçemediğim bir tutku... Radyo Kulübü olarak
Nihayet yaz geldi ve sıcak günler kapımızda... Uzmanlar yine televizyon, radyo gibi iletişim araçlarından uyarılarını yapacak “Bol bol su için” diye... Radyo D, radyonun sadece müzik kutusu olmadığı ve dinleyicileri bilinçlendirme ve bilgilendirme gibi bir gücünün de olduğunu gösteren bir kampanya ile karşınızda... Temel besin kaynaklarından biri olan su ile ilgili kampanyanın sloganı, ‘Sağlık D’lisiyiz, Suyumuzu Cam Şişede İçeriz.’ Birçok sosyal sorumluluk projelerine imza atan, geçen yıl ‘Ormanların Yangınların Düşmanı’ sloganıyla orman yangınlarına dikkat çeken radyo, bukez de farklı bir proje ile dinleyicilerin kulaklarına küpe takarak onları bilinçlendiriyor.Kampanyanın amacı alternatif yaratmak ve tüketici talebini sağlamak... Ayrıca Radyo D’ye bu kampanyada birçok ünlü isim özel hazırlanan anonslarla destek veriyor. Doğan Radyo Grup Başkanı Sezgin Onat’ın başlattığı kampanyanın moderatörü Radyo D programcısı Sarışeker Sema’yla kampanyanın ayrıntılarını konuştuk...
BU SLOGANLA YOLA ÇIKAN RADYO D, ÇEŞİTLİ SOSYAL SORUMLULUK KAMPANYALARIYLA DİNLEYİCİLERİ BİLİNÇLENDİRMEYİ HEDEFLİYOR
Suları daha sağlıklı, geri dönüşümlü ‘cam şişede içme’ kampanyası fikri nasıl
Aslında Mühendis olan Gönen, yüreğinin sesini dinledi ve müziği seçti... Amerika’da eğitim gören ve okula giderken nota, şan, piyano ve New York Film Akademisi’nde oyunculuk dersleri aldı... Türkiye’ye döner dönmez kollarını sıvadı ve şarkı söylemeye başladı. “Müzik olmazsa yaşayamam” diyen Gönen, ilk albümünün çıktığı dönemlerde Best FM’de Mine Ayman’ın programına konuk oldu. Albüm sohbetiyle birlikte, gitarıyla farklı tarzlarda canlı canlı şarkılar söyledi. Yayın öyle keyifli geçti ki, dinleyici isteklerine yetişemez olunca, radyoda bir program yapma fikri düştü aklına... Best FM yönetimi de bu konuda Gönen’e inandı ve “Gönen’le Best Gitar” programı doğdu... Radyoyu “Büyüleyici, müthiş ve heyecan verici” diye tanımlayan, 2.5 yıldır dinleyicilerine seslenen Gönen, radyoda program yapmayı epey benimsemiş, hatta yayının ardından mesajlar ve şarkılar arasında kaybolduğunu ve yayından sonra kendisini lunaparkta hızlı trenlerden inmiş gibi hissettiğini söylüyor... Programda dinleyicileriyle sanki aynı odanın içinde gitar, kanun ve klarnet eşliğinde sevdikleri şarkıları söylüyormuş hissini yarattığını söyleyen Gönen’i her pazar 21.00 - 22.00 saatleri arasında 98.4 Best FM’den
Özel radyoların ilk ses verdiği dönemlerde birkaç radyonun dışında çok seçenek yoktu... Radyocu olmak isteyenler önce işin ‘havalı’ hayaline kapılır, sonra mahallelerinde genelde apartmanların çatı katlarında açılan bir radyo istasyonuna gider, arkadaşlarıyla birlikte sadece mahalleye program yaparlardı... Şov programı yapmak öyle kolay değildi, şimdilerdeki binbir çeşidi olan kahkaha efektleri yoktu. Espri yapan kişi yanındakine kahkaha attırır ve onu kaydederdi... Radyo Viva’nın eğlenceli seslerinden biri olan Okan Aslan da radyonun o dönemlerine şahit olan isimlerden biri... Arkadaşı radyocu olmak istediğini söyleyerek onun da kanına girmiş ve birlikte radyoya gitmişler. Kararlılıkla “Biz radyocu olacağız” demişler ve şans yüzlerine gülmüş... Ama arkadaşı ilk yayına gelmeyince programa kendisi çıkarak radyonun sihirli kapılarını aralamış... Okan Aslan’ı heveslendiren ve o gün yayına çıkmayan arkadaşı radyocu olamamış ve şu anda nalburda çalışıyormuş... Şimdilerde “Türkçe Müziğin Keyfi” 90.0 Radyo Viva’da milyonlara ses veren Aslan, 07.00 - 09.00 saatleri arasında gündemi belirleyen haber başlıkları, ilginç haberler, hava ve yol durumu, süpriz hediyelerle her sabah
Slow şarkılarla dinleyicilerine ulaşan SlowTürk’ün dikkat çeken isimlerinden biri olan Elif Özdikenler, annesine babasına evde yayın yaparken radyocu olmayı aklına koymuş ve 14 yaşında tanışmış radyoyla... Çalıştığı diğer radyolarda genelde şov programı yaptığını söyleyen Özdikenler, “Hep içimde bir yerlerde slow şarkılar eşliğinde yayın yapma isteği vardı. Bunu da Slowtürk’le gerçekleştirdim... Radyoculuğu çok sevdiğini belirten Elif Özdikenler, “Aşk, sevgi insanın en doğal, en samimi yönlerini ortaya koyar, ben de yayındayken bunları yapıyorum” dedi. Özdikenler, içi kıpır kıpırken duygusal olabildiğini, arada ruh halinin başka yönlere kaydığını ama slow şarkılarla birlikte tekrar duygusallaştığını söyledi. Ayrıca Özdikenler, radyocuların klasik ‘Mikrofonu açtın mı her şey unutuluyor’ ruh halinini de şöyle anlatıyor: “Yayındayken sosyal hayatta ne varsa, hepsi geride kalıyor, en azından 4 saat boyunca...” Elden ayaktan düşene kadar radyo sektörünün bir köşesinde olmak istediğini söyleyen Elif Özdikenler’i ‘Aşkın Frekansı’ sloganıyla yayın yapan SlowTürk’te, hafta içi 19.00- 23.00 saatleri arasında dinleyebilirsiniz...
SLOWTÜRK’ÜN SEVİLEN DJ’LERİNDEN ELİF ÖZDİKENLER,
Yıllar yılı vazgeçilmezlerden biri olan Eurovision telaşıyla bütünleştik yine geçtiğimiz haftalarda... Ama biraz buruktuk bu yıl... Türkiye’yi ‘Live It Up’ isimli şarkısıyla temsil eden Yüksek Sadakat finale katılamadı ve elenme konusunda yıllardır unuttuğumuz duyguları hatırlattı... Biz de bu hislerle kafamıza takılan ‘Neden böyle oldu?’gibi soruların yanıtlarını almaya yola çıktık ve Türkiye’nin Eurovision Serüveni’ adlı kitabın yazarı, aynı zamanda Radyo Klas’ın Müzik Direktörü Michael Kuyucu ile görüştük. Türkiye’nin 35 yıllık Eurovision hikâyesini kaleme alan Michael Kuyucu, ilki 2005 yılında yayınlanan kitabın 2. ve genişletilmiş baskısıyla yeniden heyecan yaşıyor. Kitabında da bahsettiği gibi yarı finalde yarışan ülkeler geçmişte Türkiye’ye puan vermiş ülkeler. Bu bilgiden dolayı Yüksek Sadakat Grubu’nun yarışma sonrası yaptığı “Bu yarışmada oy kullanan 19 ülkeden 17’si bize Eurovision tarihinde oy vermedi” yorumu da Kuyucu’ya göre yanlış... “Bu yıl elendik ama seneye toparlarız, panik olacak bir durum yok” diyen Kuyucu, Yüksek Sadakat grubunun bu travmayı yeni albümle atlatacağına inanıyor ve onları acımasızca eleştirenleri de kınıyor. Ayrıca Kuyucu bu kitap ile
Radyo dünyası hareketlenmeye devam ediyor, yeni bir radyo daha dinleyicilerine ulaşmanın sevincinde... İşte ‘Baba’ bir radyo... Yıllardır kaliteli bir dinleyici kitlesi yakalayan ve çizgisini bozmadan ilerleyen Best FM’in kardeş radyosu ‘Baba Radyo‘ farklı bir müzik konseptiyle dinleyicilerinin karşısında... Ağırlıklı olarak fantezi müziğe yer verecek olan radyo, Türk Sanat Müziği’nin seçkin örnekleri ve arabeskin titizliklikle seçilen özel şarkılarını dinleyicilere sunuyor. Baba Radyo‘nun Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Hattat’la ve Baba Radyo Müzik Danışmanı, unutulmaz şarkıların söz yazarı Aşkın Tuna’yla birlikte yeni heyecanlarını konuştuk... Yıllardır radyo sektöründe olan Emrah Hattat, Baba Radyo için büyük düşünüyor ve iddiasını şu cümlelerle destekliyor: “Artık bu işi öğrendiğime inanıyorum. Önümüzde Best FM örneği var, o cesaretle bu radyoyu hazırladık. Coca Cola’nın formülü gibi bir radyo. Türkiye’de bu formattaki bir radyoyu benden başka kimse yapamaz!” Best FM’den de programcı takviyesi yapan radyoda Füsun Alkan ve Mine Ayman yer alıyor, Ceyhun Yılmaz da okuduğu şiirlerle yeni radyonun renkleri arasında... Müzik Direktörlüğünü Ece Alkan’ın üstlendiği radyoda Aşkın