Slow şarkılarla dinleyicilerine ulaşan SlowTürk’ün dikkat çeken isimlerinden biri olan Elif Özdikenler, annesine babasına evde yayın yaparken radyocu olmayı aklına koymuş ve 14 yaşında tanışmış radyoyla... Çalıştığı diğer radyolarda genelde şov programı yaptığını söyleyen Özdikenler, “Hep içimde bir yerlerde slow şarkılar eşliğinde yayın yapma isteği vardı. Bunu da Slowtürk’le gerçekleştirdim... Radyoculuğu çok sevdiğini belirten Elif Özdikenler, “Aşk, sevgi insanın en doğal, en samimi yönlerini ortaya koyar, ben de yayındayken bunları yapıyorum” dedi. Özdikenler, içi kıpır kıpırken duygusal olabildiğini, arada ruh halinin başka yönlere kaydığını ama slow şarkılarla birlikte tekrar duygusallaştığını söyledi. Ayrıca Özdikenler, radyocuların klasik ‘Mikrofonu açtın mı her şey unutuluyor’ ruh halinini de şöyle anlatıyor: “Yayındayken sosyal hayatta ne varsa, hepsi geride kalıyor, en azından 4 saat boyunca...” Elden ayaktan düşene kadar radyo sektörünün bir köşesinde olmak istediğini söyleyen Elif Özdikenler’i ‘Aşkın Frekansı’ sloganıyla yayın yapan SlowTürk’te, hafta içi 19.00- 23.00 saatleri arasında dinleyebilirsiniz...
SLOWTÜRK’ÜN SEVİLEN DJ’LERİNDEN ELİF ÖZDİKENLER, “DİNLEYİCİLERLE ARAMIZDAKİ ENERJİ ÇOK GÜÇLÜ, AİLE GİBİ HEP DİYALOG HALİNDEYİZ” DEDİ
Radyo programı yapma fikri nereden aklınıza geldi? Ne zamandır program yapıyorsunuz?
Aslında radyoculuk çocukluğumdan beri yapmak istediğim bir işti. Zaten öyle de oldu. Radyoculuk hayatıma 14 yaşındayken başladım. Akşamları evde anneme babama yayın yapıyordum, derken bu serüven başladı...
Binlerce insana seslenmek neler hissettiriyor size?
Bambaşka bir dünya diyebilirim kısacası... Tüm çalışma arkadaşlarımla birbirine çok bağlı bir aileyiz. Stüdyoya girdiğimde aldığım keyfin yanı sıra hissettiğim sorumluluk duygusu da oldukça fazla. Beni dinleyen herkesten de sorumluymuşum gibi hissediyorum kendimi...
Programınızı anlatır mısınız, neler yapıyorsunuz?
Hafta içi her akşam 19.00-23.00 saatleri arasında giriyorum yayına, akşam programı olduğu için dinleyenlerin çoğu işten eve dönenler ve dinlenenler oluyor. Ben de 4 saatlik yayınım süresince birbirinden özel aşk şarkılarıyla dinleyen herkese hitap etmeye çalışıyorum.
‘Aşkın frekansı’ sloganıyla yayın yapan SlowTürk’te tüm zamanların en romantik aşk şarkılarını dinleyicilerine sunuyorum.
Hazırlanıyor musunuz programlara, Nasıl gelişiyor o süreç?
Teknik açıdan her yayında yapmamız gereken bazı hazırlıklar var ama yazıp çizdiğim bir şey yok, sadece o gün ya da o an enteresan bir şey gördüysem, duyduysam, telefonuma not alıyorum, akşam en uygun şekilde dinleyiciyle paylaşıyorum. Bazen öyle şeylerle karşılaşıyorum ki “Bunu muhakkak paylaşmam lazım” diyorum... Duyguyla, şarkıyla gelişen cümleler dökülüyor dudaklarımızdan...
Slow radyoları çaldığı şarkılardan dolayı daha duyguların yoğun olduğu radyolardır, bu anlamda dinleyicilerle neler paylaşıyorsunuz?
Aramızdaki enerji gerçekten çok güçlü ve bunu hissedebiliyor olmak en güzeli... Slow müzik dinleyicisi çok güçlü bir kitle... Bunun dışında bir de facebook sayfamız var: Slowtürk’ün resmi sayfası, her akşam bire bir diyalog halindeyiz, bir aile gibi... Bazen öyle anlar oluyor ki birbirimize reçeteler bile veriyoruz. Mesela daimi dinleyicilerim var, onları orada görmediğim zaman endişeleniyorum.
Peki slow müzik şarkıları çalan bir radyo sizin karakterinize uygun bir radyo mu?
Çalıştığım diğer radyolarda şov programı yapıyordum, ama hep içimde bir yerlerde slow şarkılar eşliğinde yayın yapma isteği vardı. Bunu da Slowtürk’le gerçekleştirdim ve “İşte bu” dedim... Aşk, sevgi insanın en doğal, en samimi yönlerini ortaya koyar bence, ben de yayındayken bunu gerçekleştiriyorum...
Slow şarkılarla iç içesiniz... Her gün o ruh haline bürünebiliyor, içiniz kıpır kıpırken duygusal olabiliyor musunuz?
Ruh halim bazen başka yönlere kayabiliyor. Yayındayken sosyal hayatta ne varsa hepsi geride kalıyor en azından 4 saat boyunca... Yani içim kıpır kıpırken de duygusalım... Bir de şu var, dinleyici bunu hemen farkediyor “Bugün çok keyiflisin Elif” deyip anladıkları da oluyor...
Radyo ile ilgili hayaliniz nedir, ne zamana kadar radyo?
Kuşkusuz her şeyin bir yaşı ve zamanı olduğuna inanıyorum. Öğrenmenin de yaşı olmadığına göre Allah ömür verdikçe, elden ayaktan düşene kadar bu sektörün bir köşesinde olacağım...
Radyoculuk hayatı boyunca hatırladığınızda sizi gülümseten ve hüzünlendiren olaylar yaşadınız mı, anlatır mısınız?
O kadar çok ki şuan hangisini anlatsam diye düşünürken, şaştım kaldım... İlk aklıma gelen... Bir doğum günümde dinleyicilerim sürpriz yapmışlardı, o an yaşadığım yoğun duygu seli tarifsizdi. Ben ağlarken onların da ağlaması beni çok duygulandırmıştı...
“Stüdyoya girdiğimde aldığım keyfin yanı sıra hissettiğim sorumluluk duygusu da oldukça fazla. Beni dinleyen herkesten de sorumluymuşum gibi hissediyorum kendimi...”