Radyo Voyage... Hayatın hızından yorulanların huzur ve keyfi bir arada bulabileceği bir yayın akışıyla dinleyicilerine sesleniyor... Çalışanlar stres ve yorgunluklarını atıyor, öğrenciler derslerine müzik dinleyerek konsantre oluyor, hamileler huzur buluyor.... Cafe, restoran, güzellik merkezi gibi çeşitli mağaza sahipleri atmosferlerine uygun yayın akışı sunduğundan dolayı Radyo Voyage’ı tercihleri arasına alıyor... Yayın anlayışı ve müzikal kimliği ile kendi alanında ilk ve tek olmayı hedefleyen Radyo Voyage, new age, ambient, soundtrack ve world müzik radyosu... Müzikte, uluslararası etkileşimlerle ortaya çıkan bu yeni yönelim, tür ve denemelerden oluşan örneklerin yer aldığı Radyo Voyage, klasik müzik yapıtlarının modern, sıra dışı, hatta deneysel yorumlarıyla, etnik altyapıların üzerine inşa edilmiş new age çalışmalara yer veriyor. Günlük yaşamın her anında dinleyicilerin eşlik edeceği şekilde tasarlanan yayın akışında, Ambient, New Age, Avant Classical, Pop Classic, Gregorian Pop, Down Tempo, World Music, Ethnic Jazz ve Soundtrack gibi ortak noktası ‘yenilikçi ve denemeci’ olan müzikal türler yer alıyor. İstanbul 107.4 frekansından yayın yapan radyonun sloganı: “Dünyanın
Birçok radyoda trafik bilgisi veren ve özel programlar hazırlayan trafik editörü Gürsel Yeğenoğlu, “İstanbul sıkışmış durumda, 3. köprü kısa süreli bir rahatlama sağlayacaktır” dedi
İstanbul ve trafik... Önceden İstanbul nasıl güzel sıfatlarla tanımlanırdı, özel cümlelerle anlatılırdı... Şimdilerde “İstanbul’un nesi meşhur?” diye sorulduğunda ne yazık ki ‘Trafiği’ cevabı verilir oldu. Ama İstanbullu artık trafikte yaşamaya, uzun saatler geçirmeye, hatta etrafındaki arabaların renkleriyle, plakalarından bulmacalar çözerek, onları sayarak kayıp zamanları değerlendirmeyi bile öğrendi! Hatta İstanbullu trafikte hayatı boyunca kazanamayacağı sabrı bile öğrendi! Peki çözüm? Bu konuda çorbada epeyce tuzu olan biri var frekanslar arasında ve yıllardır otomobil sektöründe yer alan, işin mutfağından radyoya transfer olan bir ses: Gürsel Yeğenoğlu nam-ı diğer Gürsel Usta... 9 yıldır radyodan ses veren Yeğenoğlu, trafik bilgisi, acil müdahale bilgileri, trafik kazaları istatistikleri, trafik cezaları, trafikte bilinmesi gereken hukuki sorumluluklar, hurda araç belgeleri, otomotiv teknik bilgileriyle birlikte trafikle ilgili soruların cevaplarını ve hayat kurtaracak
Talha Bora Öge, nam-ı diğer Gölge... Bol ışıklı bir ortamda isim düşünürken kâğıda yazıyor: “Işık var olduğu sürece gölgede olacak... Yüreğinizin ışığı radyoda gölgesini bulacak...” diye. Ve o günden sonra radyoda ‘Gölge’ diye anılmaya başlıyor... Liseyi bitirmenin ardından tatilini değerlendirmek için bir radyoya başlıyor, üç yıl parasız ve zorluklarla çalışıyor. Radyonun tozunu yuttuktan sonra radyo büyüsü onu da sarıyor ve bu işi yapmak istediğine karar veriyor. “Kabın içinde ne varsa dışına o sızar...” diyor ve bu düşüncesinden yola çıkarak programlarda dinleyicileriyle duygularını, şiirlerini paylaşıyor onlara hayata dair öğütler veriyor... Radyo programıyla dikkat çeken Gölge, ayrıca şiir kitabı ve şiir CD’si ile sevenlerinin karşısında... Yeni kitabı “Aşk her zaman yarım kalır” şiirlerden ve rubailerden oluşuyor... Gölge, yılsonunda Hz. Mevlana konulu ve denemelerinden oluşan 2 kitap daha geleceğinin müjdesini de sevenlerine veriyor... Sosyal paylaşım sitelerinde oldukça etkin olan Gölge, ilk zamanlar bu gibi paylaşım sitelerine soğuk baktığını söyledi, fakat zaman içinde fikri değiştiğini de şu cümleyle anlattı: “Bu âlem boşluk kabul etmiyor, yani siz olmazsanız sanal
Aşkın sesi Cenk... Dinleyicileri Cenk Durmaz’ı bu isimle tanıyor... Durmaz, soyadı gibi durmuyor... 12 yıldır radyo sektöründe ve Kütahya’dan İstanbul’a uzanan bir radyo hikâyesi var... Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi Radyosu’nun kurucularından... Şimdi Doğan Radyo Grubu radyoları Radyo D, Radyo Moda ve Slowtürk’ün müzik direktörlüğünü yapıyor ama bu radyolar arasında Slowtürk dinleyicilerine sesiyle ulaştığı radyo... Çünkü Cenk Durmaz’ın aşk radyosu olan Slowtürk, sesine ve tarzına daha yakın... O da radyosu gibi sürekli aşkın içinde, şiirler yazıyor ve seslendiriyor. Müzikle iç içe bir hayatı var, müzikten vazgeçmiyor. Gün boyunca 3 radyonun müziklerini dinleyicilerine hazırlayan Cenk Durmaz, eve gittiğinde de stüdyosunda vakit geçiriyor, düzenlemeler yapıyor, radyoda dinleyemediği şarkıları evde dinliyor. “Gece hayatım yok ama gece hayatında çalınacak şarkıları çok iyi bilirim” diyor. Hafta içi her gün 11.00-15.00 saatleri arasında dinleyicilerin istedikleri şarkıları çalıyor, onlarla mesaj yoluyla dertleşiyor. “Slowtürk dinleyicisi beni hiç yalnız bırakmadı ben de onlar için elimden geleni yapıyorum, yayında çok mesaj geliyor, hepsini okumaya çalışıyorum” diyen Cenk
Onlar için kader ağlarını frekanslar arasında örüyor... Demet ve Beta... Demet, gazete ilanlarına bakıp bir radyoyu arıyor ve başlıyor radyo macerasına... Beta’nınki de radyodaki şovu gibi eğlenceli... “Radyocu olursam çok güzel bir kızla tanışıp ondan çocuğum olacağını rüyamda radyocu Cem Arslan söyledi. Ben de o günden sonra radyo aramaya başladım” diyor. İkisi de Radyo Tatlıses’in sevilen, eğlenceli seslerinden... İkisi de yıllardır radyocu ve tesadüfen birçok radyoda birlikte çalışıyor ve sonrasında nikâh masasında soluk alıyor ve yine aynı radyodan ses veriyor... Gün boyunca radyoda müziklerle iç içe olan çift, evin içindeki müziğe de kulak veriyor ama evdeki şarkılar genelde hayatlarına yeni katılan kızları Arya’nın kendince söylediği özel ezgilerden oluşuyor... İki radyocuyu karşımıza alınca bize fazla söz düşmedi... Didişe didişe tatlı tatlı anlattılar radyodaki kariyerlerini ve ortak hikâyelerini... Radyoda bol bol konuşan çifte “Bütün gün radyoda konuşuyorsunuz evde konuşuyor musunuz?” dediğimizde ise “Bir araya gelince Arya hakkında konuşuyoruz, onu dinliyoruz, ona çok garip sesler çıkararak onu güldürüyoruz”yanıtını alıyoruz. Birbirlerine radyodan özel mesajlar
İyi bir radyo dinleyicisiydi ilk önce... Sonra telefon bağlantısıyla bir radyo programına katıldı ve bilgi birikimlerini, renkli yorumlarını esprili bir dille dinleyicilerle paylaştı, ardından konuk oldu programa ve en sonunda program yapmaya başladı... Son günlerde dikkat çeken isimlerden biri olan Funda Özkalyoncuoğlu’nun 5 yıllık radyo serüveninin özeti bu... Alem FM’de program yapmaya başlayan dinleyicilerinin ona taktığı isimle ‘Bonbon Funda’ pozitifliği ve güler yüzüyle anılan bir isim... Tabii onu bu noktalara kadar getiren ‘tatlı-sivri dilli’ de isminin yanına yakıştırılan sıfatlardan... Erken kalkıyor, yürüyüş yapıyor, at biniyor... Radyonun koridorlarında hoplaya zıplaya yayına koşuyor, enerjisini mikrofon ötesine de taşıyor. Bonbon Funda, bardağın dolu tarafını görmeyi öğrenmiş, hayatın getirdiklerini mutlu bir şekilde radyodan sunuyor ve birçok kadının da danıştığı bir isim haline geliyor. Program öncesi görüştüğümüz Özkalyoncuoğlu, programına çok dikkatli hazırlanıyor. Bütün gazeteleri alıyor, okuyor, ilgisini çekenleri, paylaşmak istediklerini defterine yazıyor, küpürlerini kesiyor... Öğrenci gibi ders çalışarak programa çıkıyor. Bir konu belirliyor, o konu
Dest-İ izdivaç fırtınaları henüz televizyonda ve sanal dünyada esmiyorken, radyodan ‘izdivaç’lara ilk imza atan isimdir Ebru Sulukhya... Ve kalplere frekanslar arasından ‘aşk’ uçurmaya vesile olduğundan dolayı dinleyicileri ona “Aşk Böcüğü Ebru” demiştir... Radyo Klas’ın en kıdemli seslerinden biri olan Ebru Sulukahya, 16 yıldır aynı radyodan dinleyicilerine ses veriyor... Uzun yıllar aynı tarzda devam eden programında yenilikler oluyor fakat ana tema değişmiyor. Programa ilginin sürekli arttığını söyleyen Aşk Böcüğü Ebru, radyodan binlerce kişiyi tanıştırdı, evlendirdi, defalarca nikâh şahidi oldu. Aşk Böcüğü’ne “Evlilik gibi önemli bir kararda, evlenmek isteyenlere nasıl bir etkiniz oluyor?” diye sorduğumuzda “Onları dikkatlice yönlendirdiğim oluyor. Bu kararı alırken çok iyi düşünmek, bazı şeyleri zamana bırakmak gerekir ve dinleyiciler tarzımı bilir, birbirlerine saygısız bir davranışta bulunduklarında acımasızca eleştiririm” diyor. Radyo aşkını “Radyo benim için nefes almak gibi...” cümlesiyle tanımlayan Aşk Böcüğü Ebru, televizyonda sunduğu “Dest-i İzdivaç”, Gel Yarim Ol” gibi yine evlilik temalı programlarının ardından sunuculuk kariyerine farklı programlarla devam
O radyoların sivri dilli kızı Eftalya Nur Öktem... İlkokuldayken yerel bir radyoda arkadaşlarıyla birlikte çocuk programına katılmasıyla başlıyor radyo macerası... Ama o programa katılmakla yetinmiyor ve ‘Sadece ben konuşmalıyım’ diyerek arkadaşlarından bir adım öne çıkıyor ve çocuk programları yapmaya başlıyor. Şimdilerde aynı radyoda çalıştığı ünlü radyocuları dinleyerek büyüyor ve hep hayal ediyor, onlar gibi olmayı... Eskişehir’deki hayallerini İstanbul’da devam etmek etmek istiyor ve İstanbul’un yolunu tutuyor... Ardından birçok ulusal radyodan ses vermeye başlıyor. İstanbul’un, renkli ışıklarda göründüğü gibi olmadığını programlarında vurguluyor ve kulaklara küpe öğütler veriyor: “Ben özendiğim için değil, gerçekten bu işi yapmak isteğim için İstanbul’a geldim ve çok çalışarak başardım...” Daha önce Kral FM’de program yapan Eftalya Nur Öktem, radyolar arasında dinleyicilerini selamlayan yeni radyo Kral Pop’ta yayınlarına başladı...”Radyolarda büyüdüm, hayat görüşüm, dünyaya bakışım radyolarda değişti. Ulusal radyoları dinleyerek geliştirdim kendimi” diyen Öktem, ayrıca radyocuların buluştuğu platformlardan biri olan radyonun tersi, www.oydar.com’daki sektöre yönelik