Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya müziklerini bir arada sunan bir radyo var, Virgin Radio... Ve radyonun tek kadın sesi Pelin Güven... Onun hikâyesi 1994 yılında başlıyor... Çocukken oyunlarda sunucu oluyor, arkadaşını şarkıcı yapıyor ve ona sorular soruyor, konuşmalarını kaydediyor... Ama büyüyünce “Ne olacaksın?” sorusuna hiçbir zaman ‘radyocu’ yanıtını vermiyor. Daha önce de birçok ulusal radyoda çalışan Güven, “Hani tiyatrocular ‘sahne tozunu yuttunuz mu, geri dönüş yoktur’ derler ya, öyle... Bir kere mikrofonla tanıştınız mı, o müthiş atmosferi soludunuz mu, büyülendiniz demektir. Ne kadar uzağa giderseniz gidin, sizi bir şeyler çeker ve dönersiniz. Radyoculuk böyle tutkulu birşey” diyor... Radyoculuğa başlarken şöhret gibi bir derdinin olmadığını ama hep sesini duyurma ihtiyacı hissettiğini anlatan Güven, sürekli takip ettiği Virgin Radio ile yollarının kesişmesinden dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Pelin Güven’in radyo dışında hayatından çıkaramadıkları arasında sinema var ve babasının vasiyeti olan matematik... Radyonun ‘huzur’ olduğunu da vurgulayan Güven, “Yeterince büyümüş olmama rağmen ileride kendimi usta bir matematikçi, aynı zamanda mikrofon aşkından kopamamış bir radyocu olarak görmek istiyorum” diyor... Pelin Güven’i cumartesi 10.00-13.00 ve pazar günleri 10.00-15.00 saatlerinde İstanbul 99.4 Virgin Radio’da, cuma akşamları ise Kanyon Virgin Radio’da dinleyebilirsiniz...

Haberin Devamı


‘Radyoculuk gizli kahraman olmak gibi’

PELİN GÜVEN

Radyo stüdyosundaki o tek başınalık, fakat birçok kişiye seslenmek... Sizce radyo nasıl bir dünya?
Mikrofon başına geçtiğinizde ve stüdyonun kapısını kapattığınızda, herkes, her şey dışarıda kalıyor. Kendi filminizin başrol oyuncusu oluyorsunuz. Bütün ipler, bütün kontrol sizin elinizde... Aslında kimse sizi tanımıyor, bir şekilde varsınız ve belki de hayatlarında çok özel yerlerdesiniz, gizli bir kahraman gibi. İşte bu çok kuvvetli bir iletişim gücü... Ben gizli kahraman olmayı seviyorum.

Sizin maceranız nasıl başlıyor?
Çocukken oynadığım oyunlarda bile sunucu oluyor, arkadaşımı ya da yeğenimi şarkıcı yapıyor, ona çeşitli sorular soruyor ve şarkısını çalıyordum. Konuşmalarımızı da kasete kaydediyordum. Büyüyünce “Ne olacaksın?” sorusuna hiçbir zaman “radyocu” yanıtını vermedim. 1994 yılında, daha çocuk sayılabilecek bir yaştayken başlıyor maceram...
Fen Fakültesi’nin tiyatro kolundaydım, ses eğitim tekniklerine çalışıyorduk. Diyaframdan nasıl konuşulur, bunu başarabilmek için neler yapılır gibi birçok şeyi oyuna hazırlanırken öğrendim. Bütün bu koşturmacalardan da büyük keyif aldım.

Haberin Devamı

‘Virgin Radyo hayalimdi’
Derken bir gazete ilanında DJ’lik kursu açıldığını görmemle daha çok heveslendim... Birkaç aylık kurs süresince, hem işin tekniği hem de konuşma dili anlatıldı bizlere... Radyocu olabileceğime dair inancım arttı. Önce bir yerel radyoda daha sonra da Türkiye’nin dans müziği adına önemli radyolarından birinde buldum kendimi ve sonrasında ulusal birçok radyo... Özel jinglelar, reklamlar seslendirdim. Bir de bakmışız ki 17 yıl geride kalmış... Benim için bir masal gibi..

Virgin Radyo hayaliniz miydi?
Hayalimdi, Virgin Radio’nun ülkemizde açılacağını ilk duyduğumda çok heyecanlandım ve içimden “Keşke ben de o radyoda çalışsam” dedim. Virgin, ülkemizin öncü, yenilikçi kurumlarından Doğuş Grubu ile bir araya geliyor. Böyle bir birliktelik kolay kolay kurulmuyor ne yazık ki... Üstelik çok kaliteli müzik yapıyor, kadroda, yönetici koltuğunda çok önemli, işinin ehli isimler var.

Radyodaki programcılar arasında tek kadın programcısınız... Bu, radyonun özel bir tercihi mi, yoksa tesadüf mü?
Bu biraz tesadüf, biraz da radyonun özel tercihi... Aslında bu soruyu genel yayın yönetmenim sevgili Atilla Şen’e sormalısınız...

Haberin Devamı

‘Kapı kırıp yayına yetiştim!’
Dinleyicilerle aranız nasıl, birlikte neler paylaşıyorsunuz?
Dinleyicilerle aram iyidir, çok fazla iletişim kurduğum dönemlerden kalma, 10-15 yıldır beni dinleyen dinleyicilerim var. Artık onlar benim dinleyicilerim değil, dostlarım diyebilirim. Devamlı hal hatır sorup, dertleşebiliyoruz.

Sizi radyoya bağlayan duygu nedir? Ara verdiğinizde özler misiniz?
Beni radyoya bağlayan temel duygular hiç şüphe yok ki, heyecan ve radyoculuk aşkıdır. Bambaşka bir tutku radyo, büyü gibi bağlayıcı... Eğer birkez büyülendiyseniz, asla kurtulamazsınız. Şöyle bir düşünsenize, kaç kişi dünyanın en keyifli işini yaparak para kazanabilir!
Tamam belki ülkemizde tam olarak meslek sayılmıyor ya da bu işten kazandığım parayla evler arabalar, hanlar hamamlar alamayacağım ama biliyorum ki bu işi yaptığım sürece mutlu olacağım. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum.

Radyo programlarınız boyunca sizi etkileyen bir olay başınıza geldi mi?
Manuel sistemde çalışırken tuvalette kilitli kalıp, kapıyı kırıp şarkı başlamadan yayına yetiştiğim oldu! Ama en çok şaşırtan olay, yıllar önce yayın yaptığım bir radyoda beni dinleyen bir dinleyicim eşini doğuma yetiştirirken benim yayınımı aramış ve heyecanını paylaşmıştı. Ben de coşkuyla karşılamışım ve kızına “Pelin” ismini vermişti... İşte bu dinleyicim onca yıl aramadan sonra geçen yıl bana ulaştı ve öğrendim ki küçük Pelin büyümüş ve ilkokula giden başarılı bir öğrenci olmuş. Çok mutlu oldum, çünkü ben ne şarkıcıyım ne de oyuncu. Şöhret değiliz ama bizim insanımız o kadar güzel, o kadar içten ki o sıcaklığı buluyor, enteresan noktalarda kilit olduğumuzu gösteriyor bize...

‘BİZİM İŞİMİZ HUZUR İŞİ’
Yıllarca radyo programı yapmış biri olarak sizce radyoda ‘Olmazsa olmazlar’ nelerdir?
Başlıca şey huzur... Başınızda bu işi bilen ve size o huzuru veren yöneticiler olmalı. Bizim işimiz keyif ve huzur işi. Ne denli rahat olursak, dinleyiciye o denli bunu yansıtabiliriz. Dinleyici hiçbir şeyi kaçırmaz. Radyodaki teknik yeterliliklerden bahsetmiyorum bile... Radyo iyi müzik yapmalı, günü takip etmeli... Hatta bir adım önden gitmeli, en iyiyi, en yeniyi sunmalı. Eskiyi unutmamalı ve tabii bunu çok iyi şekilde sıkmadan, dozunu kaçırmadan ayarlamalı...