Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Özel radyoların ilk ses verdiği dönemlerde birkaç radyonun dışında çok seçenek yoktu... Radyocu olmak isteyenler önce işin ‘havalı’ hayaline kapılır, sonra mahallelerinde genelde apartmanların çatı katlarında açılan bir radyo istasyonuna gider, arkadaşlarıyla birlikte sadece mahalleye program yaparlardı... Şov programı yapmak öyle kolay değildi, şimdilerdeki binbir çeşidi olan kahkaha efektleri yoktu. Espri yapan kişi yanındakine kahkaha attırır ve onu kaydederdi... Radyo Viva’nın eğlenceli seslerinden biri olan Okan Aslan da radyonun o dönemlerine şahit olan isimlerden biri... Arkadaşı radyocu olmak istediğini söyleyerek onun da kanına girmiş ve birlikte radyoya gitmişler. Kararlılıkla “Biz radyocu olacağız” demişler ve şans yüzlerine gülmüş... Ama arkadaşı ilk yayına gelmeyince programa kendisi çıkarak radyonun sihirli kapılarını aralamış... Okan Aslan’ı heveslendiren ve o gün yayına çıkmayan arkadaşı radyocu olamamış ve şu anda nalburda çalışıyormuş... Şimdilerde “Türkçe Müziğin Keyfi” 90.0 Radyo Viva’da milyonlara ses veren Aslan, 07.00 - 09.00 saatleri arasında gündemi belirleyen haber başlıkları, ilginç haberler, hava ve yol durumu, süpriz hediyelerle her sabah esnemeyi ertelemeye ve dinleyicilerini zinde tutmaya çalışıyor. Ayrıca her cumartesi 13.00”te Radyo Viva İlk 40 ile liste programını hazırlıyor... Okan Aslan’la ‘geçmiş dönem radyoculuğunu’ programlarını ve radyo tutkusunu konuştuk...

Haberin Devamı

RADYO VİVA’NIN EĞLENCELİ SESLERİNDEN OKAN ASLAN RADYOYA OLAN TUTKUSUNU ANLATTI...

‘Aç kalırsın ama mikrofonsuz asla’

Radyocular arasındaki ‘Mikrofon savaşını’ fotoğrafladık.
Fotoğraflar: Yüksel Alemdar

İlk yayınınızı hatırlıyor musunuz? Heyecanlı mıydınız?
Hatırlamak istemiyorum. Hatta o gün yayın yapan kendimi bulsam herhalde kovalardım. Bir insan ancak bu kadar berbat yayın yapabilir. Bir ara evde çok eski program kayıtlarını buldum. Dinlemeye başladığım anda bir mide bulantısı başladı anlatamam! Bir de o zaman “Ne kadar güzel yayın yapıyorsunuz” diyenler vardı, onları da arıyorum hâlâ bulamadım....
Ama çok heyecanlanmıştım konuşamamaktan değil, yanlış bir şeyler yapıp cihazları bozmaktan... Öylesine teknik imkânsızlıklar vardı ki, şov programı yapardık, kahkaha efektimiz yoktu, birimiz espri yapar, diğerimiz kahkaha atardık efekt olsun diye...

Sabahın erken saatlerinde uyanıyorsunuz, zor oluyor mu?
Sabah yayın yapmak çok güzel. Bir de bunu yataktan kalktığım ilk anda söyleyebilsem süper olacak...
Bazıları bizi robot sanıyor sanırım, ‘Bunlar uyumaz, yemez, içmez’ gibi ... Yemin ederim uyuyorum! Sabah son derece enerji dolu olmalısın, insanların üzerinden rehaveti kaldırman gerekli. Ben ilk 2 saatte gazete başlıklarına yer veriyorum. Zaman zaman yorumlarım da oluyor. Son saatte daha rahat mizahi haberler ve yorumlar, bağlantılar ve bol müzik şeklinde geçiyor. Zor kısmıysa her sabah iyi, dinamik, neşeli olmalısın. Zaten bu işin temelinde bu yatıyor...

Radyo programı yapmak hayatınızda neleri değiştirdi?
Hani küçüklüğünde “Ne olacaksın?” diye sorarlar. Sorar, fakat cevabı pek dinlemezler.. . Ben daha bu soruyu kimseden duymamış olmanın sıkıntısını yaşarken, kendimi mikrofonun önünde buldum. Bu tarifsiz bir şey. Aç kalırsın, ama mikrofonsuz asla! Bir kere psikolojik olarak kendini süper hissediyorsun, saygı, sevgi görüyorsun ve hayranlık duyuyorlar sana... Söylediklerini dikkatle dinliyor ve her şeyden önemlisi sana güveniyorlar ... Sevilmek en güzeli...

Şiir seslendirmeleriniz de var, bahseder misiniz?
Şiir okumaya bayılıyorum, güzel de şarkı söylerim, övünmek gibi olmasın! Ama sadece okurum, yazamam. Ben keyif aldığım şeyleri mutlaka yapmak isterim. Şii rde bunlardan biri... Radyoculukta önceki yıllarda gece yayınları da yaptım, çok çok güzeldi...

Programınızla ve sizinle tanışmamış bir dinleyiciye programınızı nasıl anlatırsınız, ya da hangi özelliğinden dolayı sizi dinlesin?
Aslında gerçek bu, radyo programı anlatılmaz, dinlenir ve paylaşılır. Ben her ne kadar haber, müzik, hareket, şov, eğlence desem de, dinlemeden tadını alamayacaktır. Ama samimiyetimden bahsedebilirim. Mesela, yayın esnasında bir şeyleri dillendirmeye bayılırım. Bahsettiğim konuda bir adam, kadın, kedi ya da cansız bir nesne olabilir. Bir an için onlar olup konuşmak hoşuma gider. Ben yayında sınır tanımam, kendime bile, dinleyici yerine geçip kızabilirim.

Komedi unsurları içeren bir programı yapmanın zorlukları var mı?
Zor olmasına zor ama ben yıllardır bunu sanki görev olarak görüp yaptığım için alıştım artık. Aslında sorun,
çok güldürdüğünüzde ciddiyetinize inanmamaları. Bir de yaptığınız espriyi anlamayıp sonra “Ya açıklasana” diyenler var. İşte onlar bence NASA tarafından bir an önce Uranüs’e fırlatılmalı...

Her gün aynı ruh halinde olabiliyor musunuz?
Radyo haz işidir... Kendini iyi hissetmen lazım. Radyocular bilir bu yorumu, stüdyonun kapısına gelince tüm dert, sıkıntı her ne varsa hepsini orada bırakıp içeri girmek ve gayet mükemmel bir moralle bu işi yapmak gerekir.
Mümkün olduğunca her gün iyi olmaya çalışıyorum ama olmasam bile bunu sadece ben bilmeliyim... Çalıştığım ortam çok güzel, yönetim, çalışma arkadaşlarım ve dinleyicilerimizi çok seviyorum daha ne isterim!

Haberin Devamı


Haberin Devamı

‘Canlı yayında dudağından çarpıldı!’
Şarkı bitmesine yakın kulaklığı taktım anons yapacağım derken, mikrofonu açtım, olan oldu. Birden beni titreme aldı, bir sallanıyorum ki anlatamam. Arkadaşlar anons beklerken radyodan “Abulu gulubu gullluuubu” gibi saçma sapan sesler geliyor... Meğer benden önce yayın yapan arkadaş mikrofonu biraz ıslatmış! Kendini sahne sanatçısı sanıyordu, hani nerdeyse mikrofonu diyaframa kadar indirdi... Yani anlayacağınız, mikrofondaki elektrik kaçağı beni dudaklardan yakaladı, bırakmıyor. ‘Ölümüm burada olacak’ dedim ve ailemi düşündüm. Bir radyocu için belki çok anlamlı ama normal bir insan için çok komik bir ölüm... Gazete başlıklarını düşündükçe şükrediyorum, ”Canlı yayında dudağından çarpıldı.”