Doğduğunuz ülkeden uzaklara gittiğiniz zaman buruk bir özlem sarar içinizi ve ülkenizi size hatırlatacak her şeye ihtiyaç ve özlem duyarsınız, ya tanıdık bir cümle içinize işler ya da kulağınıza çalınan melodiler, belki de en çok müzik sarsar gurbetliğinizi... Yıldız Serikaya ve Nalan Akcan... Onlar da uzaktan, Almanya’dan Türkiye’ye sesleniyorlar... Yıllardır Almanya’da yaşayan iki sıkı dost, çocukluktan beri bir hayale kapılıyorlar ve evcilik oyunlarından dahi vazgeçip masaları stüdyo, arkadaşlarını da dinleyici yapıp ‘radyoculuk’ oynuyorlar. Ardından Almanya’nın en popüler radyolarından birinde ses vermeye başlıyor, çekirdekten yetişiyor ve radyonun içini dışını öğreniyor. Sonra bu iki dost ortak oluyor ve bir radyoyu satın alıyor, başlıyorlar birlikte öğrendiklerini müzikle aktarmaya... Bu radyonun adı Sky Radyo, kalabalık, genç ve renkli ekibiyle farklı müzik türlerine ayırdıkları yayın akışıyla Almanya’dan Türkçe müzik sunuyor ve Almanya’da yaşayan Türklerin sesi oluyor... Radyo, “Dünya’ya Açılan Pencereniz” sloganıyla 2007’den bu yana yayın yapıyor, Türkiye’de müzik dünyasında yaşanan gelişmeleri de yakından takip ederek, dünyanın en yeni ve en hit müziklerini
Alper Çobanoğlu uzun yıllar radyolardan ses veren tecrübeli isimlerden biri... Her sabah JoyTürk’ten neşeli sesi ve sunumuyla programının ismi gibi dinleyicilerini “Yeni Gün”e hazırlıyor. İlk başlarken radyoculuğu hayal etmediğini söyleyen Alper Çobanoğlu, 1992 yılında radyo dünyasının kapılarını aralamasını ise şöyle anlatıyor: “O dönemler radyo yayıncılığı diye bir meslek yoktu, sadece TRT radyoları vardı, radyo hayal kurulacak bir meslek değildi, ama benim gibi radyo yayıncıları sayesinde, bugün bu hayali olanlar muhakkak vardır.” Radyoyu sihirli bir kutu gibi gören Çobanoğlu, “Bu mesleği hobi gibi düşünenlerin aksine, saniyeler ile yarıştığın, kelime ve beyin gücünün çok önemli olduğu bir iştir radyo yayıncılığı“ diyerek radyonun önemini vurguluyor. Aşk şarkılarının yer aldığı JoyTürk’ten yayın yapan Çobanoğlu’nun aşk tanımı ise şöyle: “Aşk denildiğinde sadece insanın canını yakan ‘aşk acısı’ algısı oluyor genelde. Oysa aşk insanın tüm kimyasını alt üst eden bir duygu, manasız gülümsemelerin sebebi. Bizim radyoda dinlettiğimiz şarkılarımız da böyle...” 18 yıldır radyo yayıncılığı yapan “Sesim beni bırakıncaya dek radyoya devam” diyen Çobanoğlu’nu, “Yeni Gün”le 07.00 -
Bazı radyolar, sürekli içeriğini yeniler ve farklı programlara imza atar, dinleyicisine sürprizler yapar, şaşırtır. Pal FM de böyle bir radyo, kurulduğu günden bu yana farklı programlarla dinleyicinin dikkatini çekmeyi başarıyor. “Yerin Kulağı Var”, Pal FM’in yeni programlarından biri ama duyduğunuz seslere yabancı değilsiniz, ikisi de farklı zamanlarda Pal FM’den sesleniyor, Yasemin Şefik ve Kaan Gökman... Uzun zamandır bir araya gelip ortak bir projeyle dinleyicilerin karşısına geçmeyi düşünen ikili, eğlenceli, konuklu, şamatalı bir program yapıyor onları kimse dinlemiyormuş, evde iki samimi arkadaşınızla sohbet ediyormuş da çat kapı misafirler gelmiş gibi konuklarını ağırlıyorlar. Dinleyicinin onlarda en sevdiği özellik ise birbirleriyle sürekli atışmaları... İkili, klasikleşmiş özellikle albüm döneminde sanatçıların konuk olduğu programlar gibi program yapmıyor, her hafta kendi mesleğinde ünlü, kariyer yapmış isimleri ağırlıyor. ‘Yeni jenerasyon DJ talk show’ yapıyor. “2. kuşak radyocularız” diyen Şefik ve Gökman’la yeni programlarını konuşmak üzere bir araya geldik, kahkahalar eşliğinde söyleşi yaptık. Bir soru sordum devamı geldi, buyurun eğlenceli bir programın perde
Number 1 Yayın Grubu Radyolar Genel Yayın Yönetmeni ve Number 1 TV Müzik Direktörü Mert Hakan, mesleğinin 18.yılında kariyerinin diğer yarısı olan kulüp DJ`liğini güçlendirmek adına yeni şarkısı ”Black Life”a Onur Ağaoğlu yönetmenliğinde klip çekti. Biz de hem klibi konuşma bahanesiyle hem de Number 1 FM’in yeniliklerini öğrenmek üzere Mert Hakan’la bir araya geldik... Yıllardır yabancı müzikle dinamik yayın akışıyla dinleyicilerine ulaşan radyo, Amerika ve İngiltere başta olmak üzere, müzik ve aktüaliteye dair dünyanın konuştuğu her ne varsa son dakika gelişmelerini dinleyicilere aktarıyor. Radyonun ekibi ise dünyanın en önemli sanatçı, DJ ve prodüktörleriyle 24 saat kontakta. Mert Hakan Number 1 FM’in kaliteli şarkılarının yanı sıra yabancı müzik radyoları arasında DJ’leri en az konuşan radyo olduğu konusunda da iddialı: “Gereksiz değil bir kelime, bir harfe dahi tahammülüm yok. Konuşacaksanız fark yaratmalısınız.” diyerek kararlılığını gösteriyor ve ekibine “Bırak müzik çalsın, sen araya girme” diyerek öğüt veriyor. Radyoya, hafta içi yayın yapan İzel, Yücel, Halil, Mert, Emin ve Engin dışında hafta sonu dünyanın ve Türkiye’nin en popüler DJ’leri setleriyle yayın akışına
Eda Özdemir Çelebi Radyo 7’nin sevilen seslerinden biri ve radyonun farklı renklerini oluşturan programlara imza atıyor. Özellikle uzun yıllar yaptığı sağlık programlarıyla dikkat çeken Çelebi, radyo kariyerinde yeniliklere de devam ediyor. “Sağlıklı Yaşam” programında konuklarını ağırlıyor, bilgiler veriyor. Yeni programı “Eda’yla Nostalji”yle her cuma saat 14.00’da dinleyicileriyle buluşuyor. Programda taş plaklardan günümüze, Yeşilçam klasiklerine, Türk Sanat Müziği’nin unutulmayan eserleriyle geçmişe yolculuk yapıyor ve büyük bestekârlardan oluşan özel bir repertuvarla ölümsüz eserleri yayına taşıyor. Eda Özdemir Çelebi bu program için ideal bir isim çünkü kendisi de konservatuvar mezunu bir radyocu ve Türk Sanat Müziği’ni çok seviyor, hatta uzun yıllar birçok sanatçıyla birlikte sahne programları yapmış. Türk Sanat Müziği’nin önemli kültür miraslarından olduğunu düşünen Çelebi, böyle bir program yaparak bu özel mirası dinleyicilere aktarmayı hedeflediğini söyledi. Ayrıca “Türk Sanat Müziği dinlemek ayrıcalıktır” diyen Çelebi, “Söz uçar, yazı kalır”dan hareketle radyodaki programların deşifrelerini de kitap haline getirmeye hazırlanıyor. Pazartesi’den perşembe’ye “Eda’yla
Zeki Kayahan Coşkun... Radyoların sıradışı isimlerinden biri... Alem FM’de 23.05 - 02.00 saatleri arasında sokağı radyoya, radyoyu sokağa taşıyan, interaktif radyo programı Matrax’ı hazırlayan isim... Uzun zamandır aynı frekansta ve aynı formatla radyo programlarına devam ediyor. Zeki Kayahan Coşkun bu istikrarını “Alem FM, çok rahat ettiğim ve aidiyet hissettiğim bir kurum. Her programcı bizde özgürdür. Özgürlük de özgünlüğü sağlar” cümleleriyle özetliyor. Özellikle öğrencilerin ve gençlerin dinlediği Coşkun canlı yayında dinleyicilere yaptırdığı eğlenceli uygulamalarla dikkat çekiyor. Coşkun ayrıca, sosyal paylaşım sitelerini de dinleyicilerle aktif bir şekilde kullanan radyoculardan biri ve her program bitiminde twitter’da “Matrax’ta bu gece neler öğrendik” diye dinleyicilerine soruyor ve ilginç yanıtlar alıyor. “Siz radyoculuktan ne öğrendiniz?” diye sorduğumuz da ise yanıtı şöyle oluyor: “Bir duvar işçisinden daha önemli bir iş yapmıyorum, sevdiğin işi yapmanın önemini öğrendim.” Radyo dünyasında yapılmayan ne varsa onu yapmanın peşinden gitmeye devam ettiğini de sözlerine ekleyen Coşkun’la matrax bir söyleşi yaptık. Yakında “Söyleyince pek havalı” oluyor dediği 10.
Radyoyu açtınız, canlı yayın ve gitar sesi hem de şarkılarından tanıdığınız bildiğiniz bir ses Cüneyt Tek mikrofonun başında... Bu, radyoların hazırladığı sanatçılı konuklu programlardan biri değil, Cüneyt Tek’in kendi hazırlayıp sunduğu radyo programı. Hem kendi şarkılarını söylüyor, hem de diğer sanatçıların... Cüneyt Tek, içinden aşkın ve şarkıların geçtiği bir programla dinleyicilerine sesleniyor. Daha önce de farklı radyolardan sevenlerine ulaşan Tek’le Radyo Viva’daki programını, koyu aşk şarkılarını, müzik çalışmalarını konuştuk. “Hayatımda her zaman radyo olur” diyen Cüneyt Tek, programında canlı canlı şarkılar söylüyor ve dinleyici isteklerine yer veriyor. Sahne çalışmaları da yapan ve yüzlerce kişiye seslenen Tek, radyodaki tek başına olmayı sevdiğini ve radyoda kendini bulduğunu hatta program yaparken gerçek aşkı hissettiğini vurguluyor ve bu aşkı şöyle anlatıyor: “Radyodayken kendinizlesiniz, yalın ve sade orada kimseye oynayamazsınız, rol yapamazsınız, konuşurken sesinizin tınısından her şey belli olur.” Cüneyt Tek, “Kırmızı Karanfil” adlı programıyla tüm müzikseverleri pazartesi gününden perşembeye kadar her akşam saat 20.00’da İstanbul 90.0 Radyo Viva’ya
Radyocular için ilk radyoları büyük önem taşır, ilk anonsları, ilk heyecanları unutulmazdır... 20 yıldır radyolardan ses veren Müge Barutçu da mesleğindeki ilk ulusal radyosu olan Radyo Klas’ta yeniden dinleyicilerine sesleniyor. O, istikrarlı uzun yıllar aynı radyodan yayınlarına devam eden radyoculardan... O günlere dönersek Barutçu’nun radyocu olma hikâyesi de farklı... Birçok radyocunun aksine hayallerinde radyocu olmak yokmuş. Barutçu, “Radyoyu çok enteresan bulmuyordum” diyor ve oyuncu olma hayalleriyle yanıp tutuşurken, radyoyla ilgisi yokken, hatta radyo bile dinlemezken sürpriz bir şekilde radyo giriyor hayatına ve radyocu oluyor. Yıllardır ‘Müge’nin Oltası’ programlarıyla dinleyicilerine seslenen Müge Barutçu’dan bu günlerde oltasına nelerin takıldığını, sivri diliyle neleri eleştirdiğini, programındaki farklı konuları ve konukları konuştuk. Radyoculuğa ilk başladığı günlerle bugünkü radyoculuğunun arasındaki farklılıkları öğrendik. Barutçu o günleri şöyle anlatıyor: Radyolar okul gibiydi. Ustalarla çalışma imkânımız oldu, yayıncı dediğin çok önemliydi. Yayın yapmak bizim için yemek içmek gibiydi. Şu ara radyoculuk memuriyete dönmüş şekliyle devam ediyor ama bunlar