İyi bir radyo dinleyicisiydi ilk önce... Sonra telefon bağlantısıyla bir radyo programına katıldı ve bilgi birikimlerini, renkli yorumlarını esprili bir dille dinleyicilerle paylaştı, ardından konuk oldu programa ve en sonunda program yapmaya başladı... Son günlerde dikkat çeken isimlerden biri olan Funda Özkalyoncuoğlu’nun 5 yıllık radyo serüveninin özeti bu... Alem FM’de program yapmaya başlayan dinleyicilerinin ona taktığı isimle ‘Bonbon Funda’ pozitifliği ve güler yüzüyle anılan bir isim... Tabii onu bu noktalara kadar getiren ‘tatlı-sivri dilli’ de isminin yanına yakıştırılan sıfatlardan... Erken kalkıyor, yürüyüş yapıyor, at biniyor... Radyonun koridorlarında hoplaya zıplaya yayına koşuyor, enerjisini mikrofon ötesine de taşıyor. Bonbon Funda, bardağın dolu tarafını görmeyi öğrenmiş, hayatın getirdiklerini mutlu bir şekilde radyodan sunuyor ve birçok kadının da danıştığı bir isim haline geliyor. Program öncesi görüştüğümüz Özkalyoncuoğlu, programına çok dikkatli hazırlanıyor. Bütün gazeteleri alıyor, okuyor, ilgisini çekenleri, paylaşmak istediklerini defterine yazıyor, küpürlerini kesiyor... Öğrenci gibi ders çalışarak programa çıkıyor. Bir konu belirliyor, o konu üzerinde dinleyiciler ile tartışarak interaktif bir program yaratıyor. Her gün bir köşe yazarı seçiyor, köşe yazarı ile telefon bağlantısı kurarak yayında değerlendirmeler yapıyor. Ünlü kişileri programına konuk alıyor ve sohbetlerle eğlenceli bir program hazırlıyor. “Ben radyoya bastonla bile gelirim o enerji var bende...” diyen Funda Özkalyoncuoğlu’nu “Bonbon Funda ile Hayat”ta hergün 14.00- 16.00 saatleri arasında Alem FM’den dinleyebilirsiniz...
Radyodan ilk ses verme deneyiminiz biraz farklı, anlatır mısınız?
Radyo hayalim değildi... Cem Ceminay’ın iyi bir dinleyicisiydim ve bir konuyla ilgili radyoya canlı yayına bağlanmıştım. Sonra onlar beni aramaya başladı. Her şeyi takip ediyorum, öğreniyorum, meraklıyım. Okuyorum, yazıyorum ilgi çektim. Sonra radyoya konuk olmam istendi, derken
“Radyoda olmasını istediğiniz isim kim?” diye radyonun internet sitesinde bir oylama yapıldı ve en çok oyu ben aldım. Böylece Cem Ceminay’la birlikte 4 yıl program yaptık. Ortalama radyoculara baktığımızda ben de 20’li yaşlarda başlamış olsaydım en iyisi olurdum, 1 numara olurdum. Bundan çok eminim, dua etsinler ki geç başladım!
Birlikte devam edemediniz mi?Bütün işler gibi o da bir yere kadar oldu... Çünkü partnerlikte biri durumdan rahatsız oluyor... Çok iyi partnerdik ama durumdan rahatsız olunuyor işte!
Bu rahatsızlığın nedeni, sizin ön plana çıkmanız olabilir mi?Evet, biraz öyle oldu. Aslında radyoda benden daha fazla tecrübe sahibi biri olarak onun olgunluğunun bu durumu çözmesi gerekirdi.
Her durumu pozitif karşılayan bir karaktere sahip duruşunuz var...İlişkilerimde çok sıcak biriyim ve kimseyi kaybetmek istemem... Tatlı tatlı, tatlı sert... İtişip kakışmayı sevmem... Ama televizyoncuların, radyocuların, sinemacıların önlenemez bir egosu oluyor. Angelina Jolie’nin egosu yok ama bir dizide oynayan bir kızın egoları öyle bir şişmiş ki...
Siz de sivri eleştirilerinizle dikkat çeken biri olarak bu ego şişikliğini nasıl yorumluyorsunuz?Sebebi okumamak... Ego herkeste olabilir, onu yenmek dünyanın en tatlı şeyidir. Çünkü ego çok tehlikelidir. Bizde bütün ünlüler her köşeyi tutmuştur. Fikir vermek, öğretmek yerine izin vermiyorlar, kadın gibi kıskançlıkları var. Kadınınkini anlarsın sen de kadın olduğun için ama erkekleri anlamak mümkün değil...
Radyoya kısa bir süre ara verdiniz o dönemde neler yaptınız?Aşk romanı yazdım. “İhanete uğramış yemekler” adında. Benim hayatımdan yola çıkarak yazdığım çok dürüst ve namuslu, her kadının kendisini bulacağı bir kitap. Kadınlar kolay kolay aldatılığını söylemez. Hem bu kötü bir şey değil ki, çok da önemli değil ki... Hayatın tadında her şey var. O beni aldatmış ama ben kocaman bir aşk yaşamışım, teşekkür etmeli! Hayata hep tatlı bakmak istiyorum. Dövünmek kadar kötü bir şey yok... Mutluyum ve ben öğrendim mutlu olmayı...
Kolay mı mutlu olmayı öğrenmek?Ders çalışır gibi çalışacaksın, gayret edeceksin. Sen kendin için bir şey yapmazsan başkası ne yapsın ki? Hayatta hareket çok önemli, spor yapmak çok önemli. Her gün erken kalkarım kilometrelerce yürürüm.
Radyoya nasıl yansıyor bu enerjiniz?Radyodakiler benim üçte bir yaşımda ama beni kimse yakalayıp kovalayamaz. At aşkı da var bende, 30 yıldır at binerim. Milli hakemlik yapıyorum.
Alem FM’de dinleyicilerle neler paylaşıyorsunuz?Alem FM çok dinlenen bir radyo ve ben de anlattıklarımı çok kıymetli buluyorum. Dinleyip benden yararlanan çok kadın var. Yayına bağlanıp ağlıyorlar, sıkıntılarını unutuyorlar. Bu ülkede mutlu olmamak gibi bir durum var nedense... Hep sıkılıyoruz “Öf hava sıcak” soyun o zaman, “Öf hava soğuk” giyin o zaman, bu kadar basit. Memnuniyetsiziz.
Radyoda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?Güçlü hissediyorum... Mikrofonu açtım mı kendimi çok iyi hissediyorum, koridorlarda koşarak yürürüm, hızlı hareket eden, hızlı konuşan bir insanım. Çok heyecanlanıyorum, mutlu oluyorum her gün heyecanım var.
Televizyona da göz kırptınız...NTV’de “10 Kadın” programında yer aldım. Şimdi de Star TV’de “Yerden Göğe” programındayım. Ünlü bir konuğumuzla sohbetlerimiz oluyor...
‘RADYOCULAR BİRBİRİNİ SEVİYOR SANIYORDUM!’
Radyocularla ilgili çok yanılmışım, birbirlerini sevdiklerini, buluştuklarını düşünmüştüm. İtişip kakışıyorlar. Bir köşeyi tutanlar var, bir de onların altındakiler... Ben hayat kaygılarını halletmiş biriyim, hiç ilgilenmiyorum, vaktim yok kim ne yapmış, ne etmişi düşünmeye...