Talha Bora Öge, nam-ı diğer Gölge... Bol ışıklı bir ortamda isim düşünürken kâğıda yazıyor: “Işık var olduğu sürece gölgede olacak... Yüreğinizin ışığı radyoda gölgesini bulacak...” diye. Ve o günden sonra radyoda ‘Gölge’ diye anılmaya başlıyor... Liseyi bitirmenin ardından tatilini değerlendirmek için bir radyoya başlıyor, üç yıl parasız ve zorluklarla çalışıyor. Radyonun tozunu yuttuktan sonra radyo büyüsü onu da sarıyor ve bu işi yapmak istediğine karar veriyor. “Kabın içinde ne varsa dışına o sızar...” diyor ve bu düşüncesinden yola çıkarak programlarda dinleyicileriyle duygularını, şiirlerini paylaşıyor onlara hayata dair öğütler veriyor... Radyo programıyla dikkat çeken Gölge, ayrıca şiir kitabı ve şiir CD’si ile sevenlerinin karşısında... Yeni kitabı “Aşk her zaman yarım kalır” şiirlerden ve rubailerden oluşuyor... Gölge, yılsonunda Hz. Mevlana konulu ve denemelerinden oluşan 2 kitap daha geleceğinin müjdesini de sevenlerine veriyor... Sosyal paylaşım sitelerinde oldukça etkin olan Gölge, ilk zamanlar bu gibi paylaşım sitelerine soğuk baktığını söyledi, fakat zaman içinde fikri değiştiğini de şu cümleyle anlattı: “Bu âlem boşluk kabul etmiyor, yani siz olmazsanız sanal bir ‘gölge’ internette sizin adınıza işler çeviriyor! Bir anlamda biz sanatçılar sosyal ağlarda olmak, hatta etkin olmak zorundayız!” 17 yıldır dinleyicilerine ulaşan Gölge’yi hafta içi her gün 22.00 - 01.00 saatlerinde Ankara’nın sesi 92.7 Radyo Ses’ten dinleyebilirsiniz...
‘Gölge’ isminin hikâyesi nasıl?
Ankara’da Radyo X’i kuranlardan biriyim... Kurucusu olduğum için o yıl Bay X’i kullanmaya başladım. Adımı bile kullanmadan namıma yaraşır şekilde hiç görünmeden etrafta Bay X olarak 2 yıl yayın yaptım. Dünya Radyo’da adımı Türkiye’ye duyurma imkânı yakaladığım için yine aynı gizemi taşıyan ama bu sefer gerçek adımı da kullanabileceğim bir nama ihtiyacım vardı... Ve bol ışıklı bir ortamda isim düşünürken bir kâğıda şunu yazdım “Işık var olduğu sürece gölgede olacak... Yüreğinizin ışığı radyoda gölgesini bulacak” O günden sonra Gölge diye anılmaya başladım... İsmimin patentini de aldım.
Ankara merkezli Radyo Ses’te dinleyicilerinizle neleri paylaşıyorsunuz?
Yıllardır hem programlarımda hem de sahnede, umuda, aşka ve hayata dair hikâyeler anlatıyor, denemeler okuyor, yine bu manada şiirler seslendiriyorum. Yazdığım için kendi şiirlerimi okumak gibi bir lüksüm de var. Ayrıca telefon sohbetleri de oluyor.
Radyoda yüzlerce insana ses vermek nasıl bir duygu, radyoda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Heyecan verici bir işim olduğunu düşünüyorum. Yani sizi görmeden olabildiğince sahtelikten uzak sadece sesinizin verdiği enerji ve düşüncelerinizle seviyor dinleyiciler. Bu müthiş bir duygu. Programımı 17 yıldır aynı heyecanla yapıyorum. Dinleyicilerimin hayranlığı sevgisi hiçbir zaman yormadı, üzmedi beni. Zaman zaman övgülerini abarttıklarında da anlıyorum onları ama ben yerimi biliyorum. Alkışlarla sarhoş olmamaya özen gösteriyorum. Kişi özgüvenini korumalı ve kendisinin farkında olmalı, değerini önce kendisi biçmeli yoksa başkaları sizi biçer bu âlemden!
Kitabınız ve CD’nizin içeriği hakkında bilgi verir misiniz?
Bugüne kadar yazdıklarım bir yana 2 hafta önce çıkan yeni kitabımla yazarlığımda başka bir boyut, başka bir dönem başladı. Açıkçası bu yılın sonuna doğru çıkacak 2 kitabımın farklı ve yeni baskılarıyla artık piyasada 3 kitabım anılacak. Bu yeni kitabım “Aşk her zaman yarım kalır” şiirlerim ve rubailerimden oluşuyor... Yılsonunda Hz. Mevlana konulu ve denemelerimden oluşan 2 kitap daha gelecek...
Şiirlerinize sesinizle can vermek nasıl bir duygu?
Her şairin yaşaması gereken bir duygu... İlk şiir albümüm “Anla” da bunu yaşadım ve şimdi yeni kitabımın çıkmasıyla içinden seçtiğim 11 şiiri okuduğum 2. şiir albümüm çok yakında tüm müzik marketlerde yerini alacak. Adı yeni kitabımla aynı “Aşk her zaman yarım kalır.” Albümümde yalnız şiirlerim değil, yorumu hoş dostlarımla düetler de var. Şiirlerimi okumaktan haz duyarım.
Belki de insanlar, sesimden şiir dinlemeyi, bu nedenle bu kadar çok seviyor. Hiçbir şey şairin anlatmak istediğinin yerini tutamaz! Bu yüzden şairler yazdıklarını seslendirmeliler de...
Şiir kitaplarınız var, şiirlerinizi yazılı olarak mı sesli olarak mı paylaşmak sizce daha özel?
Benim işimi yapan bir şair için yazmak ve okumak kardeştir. Ama genel anlamda yazmanın verdiği hazzın daha kalıcı daha özel olduğuna inanırım. Çünkü şiirin dinlendiği, yer, zaman, o anda odaklanmayı dağıtan diğer unsurlar, şiire haksızlık edebilir!
Radyoculukta unutamadığınız sizde etki bırakan bir olay yaşadınız mı?
Yıl 1995... Programlarımı sürekli bir teyze arardı ve ben sesinden, konuşmasındaki tatlı üslubundan ona “Şeker teyze” derdim... Yalnızdı ve oğlu yerine koyardı beni ve çağırırdı. “Bir kez olsun ziyaretime gel” derdi. Ve nihayet bir gün evine gitmeye karar verdim ama gittiğimde birkaç gün önce öldüğünü söyledi komşuları! O günden beridir programlarıma ve sahneye aynı cümleyle veda ederim; “Dün gitti, yarın gelmedi, anı yaşa!”
Radyonun dışında televizyonda şiir programı yapmayı düşünür müsünüz?
Kesinlikle çok isterim bir televizyon programıyla radyodaki iz bırakıp insanları etkilemeyi... Haftada bir gece ve bir saatlik, sadece şiir ve müzikten oluşan zaman zaman telefon sohbetleriyle izleyicinin de aktif katılabildiği bir program enfes olurdu...
Ama çok önemli bir konu var o da şu, öyle bir televzyon kanalı olmalı ki profesyonel ve çok iddialı bir stüdyoya imza atmalı, böyle olursa başarı daha yakın olacaktır!
‘RAMAZAN’DA YOLLARDAYIZ’
Sahne gösterileri de yapıyorsunuz...
2001 yılında ilk kez Ankara’da sahne aldım o zaman salonu dolduranların isteği sadece sesine hayran oldukları adamı görmekti ve o gün işim çok kolaydı, yüzlerce sahnede binlerce insanla kurulan bağı anlatmam mümkün değil. Tek kişilik gösterilerimde izleyenler okuduğum şiirlerle, anlattıklarımla, bazen kahkahalarla güler, bazen de ağlar. İki duyguyu bir arada yaşar... Nitekim bu Ramazan’da sürekli yollardayız ve genelde belediyelerin kültür hizmeti olarak halkla buluşuyoruz...