Bab-ı Âli toplantılarının 118.’sine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mukim Öztekin “Onur Konuşmacısı” olarak katıldı. Konu, “Ülkemizdeki Tasarruf Yetersizliği ve Büyüme Beklentileri Karşısında Bankacılık Sisteminin Sorumlulukları” idi.
Geçtiğimiz 12 yıllık dönemde BDDK, Hükümetlerin de olumlu yaklaşımı sayesinde, kamu bankalarını yeniden yapılandırdı; görev zararlarını ödedi ve bu bankalardan bütçe için para aktarma alışkanlığını tamamen ortadan kaldırdı.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), BDDK’ndan ayrıldı ve 2000 krizi sonrasında zor duruma düşen bankalar, TMSF’ye devredildi. Bu Kurum’a aktarılmış olan bankalar için 54 Milyar dolarlık tahsilat yapılması gerektiği ortaya çıktı. Bu tahsilatın da büyük bir bölümü gerçekleştirilerek, sağlıklı bir özel sektör bankacılığına kavuşuldu.
2001’den sonraki dönemde, BDDK’da yapılan hem yasal hem de alt kademe düzenlemeleriyle bankacılık sistemi istikrara kavuşturuldu. Bu yapılanma sayesinde, “Basel II Prensipleri”nin uygulanmasında bir sıkıntı yaşanmadı. 2014 yılında uygulanmaya başlanacak olan “Basel III” çerçevesindeki yapılandırmada da bir sorun yaşanmayacak.
Avrupa Birliği’nden iyiyiz
Avrupa Birliği (AB)’nde halen uygulanamayan likidite rasyoları ile ilgili bankaların yükümlülükleri, bizim bankacılık sistemimizde rahatlıkla uygulanabiliyor. Çekirdek Sermaye (Ödenmiş Sermaye) Yeterliliği de bizde yüzde 16.8 iken, AB’de ülkelere göre değişmekle birlikte, yüzde 5 civarında.
Bankacılık sistemimizin aktif büyüklüğü, 2001 yılından sonraki dönemde 8 kat büyüdü ve 174 milyar liraya ulaştı. 2001 yılında, bankalar kredi verebilecekleri paranın yüzde 50’sini menkul kıymetlere, özellikle de Devlet Tahvilleri’ne yatırmıştı. Şimdi eğilim, yeniden kredilerin büyümesi yönünde oldu ve bu eğilim artarak sürüyor. AB’de hala “negatif” kredi büyümesi olduğu düşünülürse, Türk Bankacılığı’nın geldiği seviyeyi daha iyi anlayabiliriz.
Büyümek için yatırım gerekir
Büyümek için yatırım gerekirken; yatırım için de kredi gerekiyor. Öte yandan, daha çok kredi için, daha çok tasarruf lazım. Yani, tasarruf olmadan, yatırım yapılamıyor.
Halen, iç tasarrufların yetersizliği nedeniyle, dış tasarrufları kullanmak zorunda kalıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda, kamu sektörünün tasarrufları arttı ama özel sektör ve kişilerin tasarrufları yeterince arttırılamadı.
Yabancı merkez bankalarının karşılaşılan kriz nedeniyle para basmaları, o ülkelerde tasarrufların artmasına veya artmış görünmesine yol açtı. Ancak, global kriz nedeniyle kendi ülkelerinde krediye ve yatırıma dönüşemeyen bu tasarruflar, bizim gibi “sığınılabilecek liman” sayılan başka ülkelere kaydı. Türk ekonomisi de, tasarruf eksikliğini dış kaynaktan karşılamaya başladı. Ancak, bu durum ekonomimizi dış kaynağa bağımlı hale getirdi.
Devamı, yarınki yazımda.