ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı’nın piyasaya verilecek likiditenin azaltılacağı yönündeki açıklamaları, daha sonra yumuşatılmış olsa da, gelişmekte olan ülke paralarının çoğunun ABD doları karşısında değer kaybetmesine yol açtı. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin Merkez Bankaları faiz yükseltmeye başladılar. Merkez Bankamız da aynı istikamette hareket etti. Sadece Avrupa Merkez Bankası, uzun vadede faiz artışını dizginleme amacına yönelik olarak faiz oranlarında yükseltmeye gitmedi. Japonya da enflasyon ve büyüme hedeflerini tutturmak amacıyla faizleri düşük tutuyor. Öte yandan, Çin’de oluşan kredi balonu ve kayıt dışı bankacılık, faizlerin istenildiği gibi belirlenmesini engelliyor.
Aşağıdaki tabloda, gelişmekte olan ülkelerdeki devalüasyon ve enflasyon oranları ile merkez bankalarının faiz yükseltme kararları yer alıyor.
Görüldüğü gibi, yalnız Türkiye’de değil, diğer gelişmekte olan ülkelerde de ABD doları değer kazanıyor; enflasyon ve risk primleri yükseliyor; faizler arttırılıyor.
Merkez kararları yerinde
Merkez Bankamızın geçen hafta yaptığı faiz yükseltme operasyonu yerinde oldu. Dünyada ve Türkiye’deki bu ekonomik eğilim sürer ise, önümüzdeki aylarda 50 puan daha faiz yükselişiyle karşılaşabiliriz. Türk Lirası’ndaki değer kaybının devam edip etmeyeceği ise, neredeyse tamamen ABD’deki gelişmelere ve bu ülke fonlarının kendi ülke borsalarını bırakıp gelişmekte olan ülke borsalarına yönelmelerinin zamanlamasına bağlı olacak. Türk borsalarındaki şu andaki düşük seviye, yabancılar için bir alım fırsatı sayılabilir.
Devalüasyon oranları ve risk primleri, en çok ülkemizi olmak üzere, Brezilya’yı da vurdu. Bu iki ülkedeki sosyal hareketlenme de, primlerin yükselmesinde rol oynuyor.