Planlı davranış canavarı olun;
- Randevularınıza 10 dakika erken gidin. Kimlerle birlikte olacağınızı öğrenin. İş kartlarınızı yanınıza almış olun.
- Hazırlıklı olun. Farklı şeyler söyleyin. Yine de, kaçış planınız bulunsun.
- Sizin fikrinize başkasının sahip çıkmış olmasına, alışın.
- Şeytanın avukatı rolünü üstlenmekten çekinmeyin.
Canavarlar gibi kendinize güvenin;
- Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
İlişki canavarı olabilmek için; n Karşınızdaki konuşurken, aktif dinlemeyi öğrenmelisiniz. Gereğinde sık sık kafa sallayın. Konu hakkında yapıcı sualler sorun.
- Laf atmayı öğrenin. Otobüste, asansörde, sıra beklerken, havadan, trafikten v.s. bahsederek veya birine yardım ederek ilk ilişkiyi kurabilirsiniz. Bu ilişki devam etmese bile, hatırlanacaksınız.
- Eleştiren değil, eleştiri kabul eden bir kimliğe bürünün. Bu arada, vücut dilinizi kontrol altında tutmayı ihmal etmeyin.
- Karşınızdakini memnun edecek bir şey söylemeyecekseniz; susun. Karşınızdaki hatalı olabilir. Karşınızdakinin yanlışını söylemek için, anlayamadığınızdan dem vurup, “Ö.değil miydi?” sorusunu sorun.
- Tartışırken, bir orta nokta bulmaya ve uzlaşmaya hazır olun. Karşınızdakine eleştiri getireceğiniz zaman, önce iyi bir davranışından bahsedip, sonrasında eleştirinizi nazikçe yapın.
- Hiçbir şey söylemeden, sadece dinleyeceğiniz ortamlar olabilir. Ancak, bir konuda ne istediğinizi tam anlamıyla bilip, vermek istediğiniz mesajı açıkça belirtebileceğiniz bir noktada, konuşmaya dahil olabilirsiniz.
- İnsanlara isimleri ile hitap edin. Onlara, “Gerçekten iyi misin?” diye sorun.
Dünya ekonomisinin, “global makroekonomik yapısı” büyük ölçüde değişti. McKinsey Global Institute, Daniel Alpert-The Age of Oversupply’dan aldığım ve yeniden düzenlediğim verilere göre, dünyanın ekonomik yapısı son 15 yılda ciddi değişikliklere uğradı. Aşağıdaki tablo, 1995-2006 yılları arasındaki değişimi gösteriyor:
Tablodan anlaşıldığı gibi, Petrol İhraç Eden gelişmekte olan ülkelerde(PİE), nüfus daha hızlı arttığı halde, Milli Gelir önemli artış göstermiş. Buna karşılık, Japonya’da nüfus artmıyor ama Milli Gelir düşüyor. PİE ülkeleri 1995 yılında Cari Açık verirken; 2006 yılında ciddi Cari Fazla vermeye başlamışlar. ABD, Kanada ve Avrupa Birliği(AB)’nden oluşan gelişmiş ülkelerin toplam Cari Açıkları ise, neredeyse 7 kat büyümüş durumda.
Diğerleri eklenirse...
Bu dönemde, dünyanın makroekonomik yapısını değiştiren önemli bir etken daha gündeme oturdu. Çin, Rusya, Brezilya, Hindistan, Türkiye gibi ülkeler, gittikçe artan Milli Gelirleri ve Cari Açıkları ile, global dengeyi iyice bozdular.
Örneğin, 2006’da 950 milyar dolar olan Hindistan’ın Milli Geliri, 2011 yılında 1 trilyon 850 milyar dolara yükseldi.
Küresel ekonomi her şeyin bollaştığı bir evreye giriyor. İşgücü, gelir, üretim, para miktarı artıyor. Sonuçta, her şeyin enflasyonu birarada yaşanıyor.
* Küresel istihdam artıyor ama dikkatli bakıldığında artan nüfus nedeniyle ücretlerin düşme eğiliminde olduğu anlaşılıyor. Krizle karşılaşan ülkelerdeki işsizliğin ise zamanla düşüp düşmeyeceği belli değil.
* Artan kişi başına düşen milli gelir, bozulan gelir dağılımı nedeniyle, kişileri olması gerektiği kadar zenginleştirmiyor.
* Artan likidite, bir bölümüyle üretim artışında, bir bölümüyle de borçların ödenmesinde kullanılıyor.
* Merkez bankaları para basmakta ve yeni para politikası araçları üretmekte birbirleriyle yarışıyorlar ama ekonomilerini bir türlü daha sağlıklı hale getiremiyorlar.
* Artan üretim, nüfus artışı nedeniyle fakirliği önleyemiyor. Üretim parası olanın tercihlerine göre şekilleniyor.
* Artan devlet borçları, artık yalnız gelişmekte olan ülkeleri değil, gelişmiş ülkeleri de tehdit ediyor.
Net Yabancı Yatırımların, Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH)’lara oranları itibariyle bakıldığında, Türkiye dahil bazı gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye çekicilik durumları, aşağıdaki tabloda yer alıyor.
WEF, Nomura ve Akbank kaynaklarından alınan bu tablo, geçmiş yıllarda diğer ülkelere gelen yabancı sermayenin de bize gelenden düşük olmadığını gösteriyor. En büyük övünç kaynağımız olan “Doğrudan Yabancı Yatırımlar” konusunda, büyük bir farklılık yaratamadığımızı görüyoruz. Tasarruf oranlarımızı arttırıp, cari açık sorunumuzu çözmeden, bu konuda bir sıçrama olmayacağını görmemiz lazım.
Rezervler yeterli ama
Aşağıdaki tabloda, yukarıdaki ülkelerde bulunan döviz rezervlerinin GSMH’lerine yüzde oranları verilmiş. Görüldüğü gibi, yüksekliği ile övündüğümüz rezervlerimizin de, karşılaştırmalı olarak alındığında çok yüksek oranlara ulaşamadığı gözlemleniyor.
Türk Lirası ciddi bir devalüasyon yaşamış olmasına rağmen, ihracat artırılamıyor. Sorun yaşayan gelişmiş ekonomilerde düzelme başladığı için, sıcak para ülkemize eskisi kadar istekle gelmiyor. Diğer gelişmekte olan ülkelerin de bu olgudan etkilenmiş olmasına rağmen, tüm dünyada en çok etkilenen ülke biz olduk. Gelişmekte olan ülkelerin tümünden daha yüksek oranda faizlerde ayarlama yapmış olmamıza rağmen, bel bağladığımız sıcak para gelmiyor. Alınan tüm tedbirlere rağmen borsamızın değer kaybı, dünya birinciliğine oturdu.
Dinamik değişiyor
Bozulma, teğet geçmişti; düzelme, en çok bizi vuruyor. Buna rağmen, popülist politikalar sürüyor; harcamalar kısılamıyor; büyük yatırım projeleri durdurulamıyor. İstanbul, yolu olmayan gökdelenler şehri oldu; trafik çıldırtıyor. Belediye, “5 yıl daha sabredin, metro hattı genişleyecek, New York’a yaklaşacak” ilanları veriyor. Ama, New York’ta 13 dolara geçilen köprüler (örneğin, Manhattan’a giriş yapılan Triboro Bridge), bizde 2.3 dolar ödeyerek geçiliyor.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme azalırken; krizden çıkan gelişmiş ülkelerde ve hatta, krizle boğuşan Avrupa ülkelerinde (Yunanistan hariç) ekonomik düzelmeler hızlanıyor. İtalya
Amerikan Merkez Bankası(FED), Merkez Bankamız Başkanı’nın söylemlerinin ne anlama geldiği konusunda bir açıklama notu hazırlattı. Merkez Bankamız üzerinde, politik baskıların olduğu düşünülüyor. Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısındaki değerinde bir istikrar olmadığı sürece, yabancı yatırımcılar önünü göremiyor. Merkez Bankası Başkanımızın söylemi ile piyasada oluşan döviz fiyatı değerleri birbirini tutmuyor. Yabancılar Merkez Bankası’nın piyasa ile bilek güreşi(Ekonomi Bakanımızın benzetmesi) yapması yerine, dolar fiyatı ister 1.92 isterse, 2.10 olsun istikrarlı bir döviz fiyatı görmek istiyorlar.
Bütçemizin faiz dışı fazla veriyor olması iyi bir gösterge olsa da, önümüzdeki yıl yapılacak seçimler nedeniyle bütçe açıklarının artacağı düşünülüyor. Öte yandan, cari açığımızın gelişen ülkeler arasında en yüksek noktaya ulaşmış olması, yabancı yatırımcıları tedirgin ediyor. En önemlisi de son aylarda cari açığın Merkez Bankası tarafından finanse ediliyor olması. Kur düşük tutulmaya çalışılır ve Türk Lirası’nın aşırı değerli olması nedeniyle ithalat düşürülemezse, cari açığın sürekli Merkez Bankası kaynaklarından finansmanı neticesinde, bir süre sonra ülkemizin, döviz krizi
Türkiye’de Amerikan Ticaret Odası olarak faaliyet gösteren Amerikan Şirketler Derneği (ABFT/AmCham), pozitif bir iş gündemi ve ticaret ortamı oluşturmak amacıyla 2004 yılında kuruldu. ABFT, tarafların görüşlerini savunma, diploması, bilgi paylaşımı ve iş dünyası ile kurulacak ilişkiler yoluyla ikili ticaretin, yatırımın ve ilişkilerin geliştirilmesini hedeflemekte. Derneğe, ABD.’nin Türkiye Büyükelçisi onursal başkanlık ediyor.
Geçen hafta Dernek’in 9. yılı kutlandı. Kutlamaya T.C. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ABD Büyükelçisi ve ABFT Onursal Başkanı Francis J. Ricciardone ve General Electric Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jeffrey R. Immelt konuşmacı olarak katıldı. ABD Ticaret Bakanı Penny Pritzker de, son dönem Türkiye ile ABD ekonomik ilişkilerini bir video mesajı ile değerlendirdi.
Her sanayi şirketi yazılımcı
General Electric CEO’su Immelt, şirketinin yatırım büyüklüğünün 150 milyar dolara ulaştığını ve yatırımlarının yüzde 64’nün ABD dışında bulunduğunu söyledi. Artık, her sanayi şirketinin bir çeşit yazılım şirketi haline dönüştüğünü belirten Immelt, bilişim teknolojisinin vazgeçilmezliğini vurguladı. Küçük ve orta boyutlu şirketlerin zamanla büyük şirketlere