Türk Lirası ciddi bir devalüasyon yaşamış olmasına rağmen, ihracat artırılamıyor. Sorun yaşayan gelişmiş ekonomilerde düzelme başladığı için, sıcak para ülkemize eskisi kadar istekle gelmiyor. Diğer gelişmekte olan ülkelerin de bu olgudan etkilenmiş olmasına rağmen, tüm dünyada en çok etkilenen ülke biz olduk. Gelişmekte olan ülkelerin tümünden daha yüksek oranda faizlerde ayarlama yapmış olmamıza rağmen, bel bağladığımız sıcak para gelmiyor. Alınan tüm tedbirlere rağmen borsamızın değer kaybı, dünya birinciliğine oturdu.
Dinamik değişiyor
Bozulma, teğet geçmişti; düzelme, en çok bizi vuruyor. Buna rağmen, popülist politikalar sürüyor; harcamalar kısılamıyor; büyük yatırım projeleri durdurulamıyor. İstanbul, yolu olmayan gökdelenler şehri oldu; trafik çıldırtıyor. Belediye, “5 yıl daha sabredin, metro hattı genişleyecek, New York’a yaklaşacak” ilanları veriyor. Ama, New York’ta 13 dolara geçilen köprüler (örneğin, Manhattan’a giriş yapılan Triboro Bridge), bizde 2.3 dolar ödeyerek geçiliyor.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme azalırken; krizden çıkan gelişmiş ülkelerde ve hatta, krizle boğuşan Avrupa ülkelerinde (Yunanistan hariç) ekonomik düzelmeler hızlanıyor. İtalya ve İspanya dahil, Avrupa ülkelerinde mevduat tabanı yükseliyor. Mevduat artışı, şimdilik Avrupa Merkez Bankası’na geri ödemelerde kullanılsa da, kısa süre sonra kredi tabanı da artacak.
Ekonomi yöneticileri, yaşadıkları kadar biliyorlar. Sıcak para ve yabancı yatırım yine bol miktarda gelecek; dolar kuru 1.92’ye; hatta, 1.80’e düşecek zannediyorlar. En kötüsü, TL’nin değer kazanmasının faydalı olacağını sanıyorlar. Faizleri yükseltmemekte direnenler de onlar. Gelişmekte olan ülkeler arasında, GSMH’sına oranla “cari açık”ı en yüksek olan ülke biziz; hala, “açık”ı azalttığımızla övünüyoruz.
Nomura, Akbank kaynaklarından aldığım bu tablo, ülkemizin “tasarruf-yatırım” dengesinin iyice bozulduğunu gösteriyor. Bu tablo, cari açık sorunumuz ile birleştirilince, yabancılara her şeyi anlatıyor.