Amerikan bankacılığının ‘Budha’sı olarak anılan Ben S. Bernanke, bu ay sonunda görevini Janet L. Yellen’e devrediyor. Bernanke, Brookings Instution’da ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı olarak yaptığı son resmi konuşmasında, 2008’de başlayan ve hâlâ süren ekonomik kriz sırasında Fed’in bağımsızlığını koruyamadığını itiraf etti.
Politik çevrelerden, Kongre’den ve bankalardan gelen şiddetli baskılar, Fed’i ekonominin uzun vadeli çıkarlarını gözetmek yerine, kısa vadeli politikalar uygulamaya yöneltti. Bernanke, ekonomiyi yönetenlerin ekonomik veriler hakkında tahmin yapmasının çoğu kez tahminlerin yanlış çıkması ile sonuçlandığını söyledi. Bilindiği gibi, Merkez Bankası Başkanımız da döviz kuru konusunda yanlış tahmin yapmış; tahminin tutmaması üzerine de, bu söylemi dolar kurunun 2.40’a çıkmasını önlemek için yaptığını dile getirmişti.
Bernanke, Fed’deki ekonomistlerin projeksiyonlarının doğru çıktığını ve gerçekleştirilen parasal genişlemenin, enflasyon üzerinde baskı yaratmadığını ifade etti. Bilindiği gibi, Fed politikaları, ülkeyi hiperenflasyona sürükleyebileceği ileri sürülerek eleştirilmişti.
Bernanke, Lehman Brothers’ın batışını engellemelerinin mümkün olmadığını; ama, “ana cadde”nin yolunu açtıklarını söyledi; amaçlarının, Fed’in “şeffaflığı” olduğunu ve bunun için medya ile sık buluştuğunu açıkladı.
Buhran’ın kitabını yazdı
Bernanke, 1929’da karşılaşılan büyük dünya ekonomik buhranını bugünkü anlayışla değerlendirdiği bir kitap yazdı. Kitabın konusu üzerinde 2002 yılından beri çalışıyordu. Bernanke, bu çalışmalarının ‘2008 krizinin olası ikinci depresyon safhası’nın engellenmesi için alınan ve başarı ile sonuçlanan kararlarda etkili olduğunu söylüyor.
Başta JP Morgan Chase ve Bank of America olmak üzere, Hazine yardımı almış olan ABD bankaları, aldıkları paraların geri ödenmesi konusundaki bilgileri “bankacılık sırrı” sayıyorlar. Oysa, bankaların güçlülüğünün ölçülmesi için, borçlara karşı yarattıkları mali rezervin boyutlarının bilinmesi gerekiyor. Banka hisseleri tutan yatırımcılar da bu konudan rahatsızlık duyuyorlar. Önceki hafta Deutsche Bank’ın borçlarına karşı tuttuğu mali rezervi açıklaması da ABD bankalarını zor durumda bıraktı. Rezervin açıklanmasının, Hazine ile yapılacak pazarlıkları zorlaştıracağı ve süregelen davalarda bankaları zora sokabileceği düşünülüyor.
Öte yandan, analistler, Citigroup’un kârlarının yıl sonu itibariyle yüzde 21 artmış olmasına rağmen, harcamaları azaltamadığı için beklenilen sonuçlara ulaşamadığı görüşündeler. Özellikle de, Citibank’ın “dealing room” işlemlerine olan müşteri ilgisi gittikçe düşmüş bulunuyor.