Forbes dergisi, Halk Bankası’nı Avrupa’da son 5 yılda en hızlı büyüyen banka seçti. Halk Bankası’nın 2013 ilk yıl kârı 1,428 milyon TL oldu. Halk Bankası’nın “görev zararı”, iddia edildiğinin aksine Ak Parti hükümetleri zamanında değil, Bülent Ecevit-Hüsamettin Özkan hükümeti zamanında devlet tahvili verilerek kapatılmıştı. Sonuçta, banka, uzun süredir iyi kâr eden bankalar arasında bulunuyor. Bankanın kârının son yıllarda iyice artmış olması, İran’la yapılan ticaretin bu banka üzerinden geçirilmesi sayesinde oldu. Bilindiği gibi, İran’ın “uranyum zenginleştirme” operasyonunu bir türlü durdurmaması nedeni ile bu ülkeye uluslararası ticaret ambargosu konulmuş ve bu ambargo sonucu, İran’a mal ithalatı yapılması engellenmişti.
1- Alternatif aranıyor
İran’a ambargo konulması ile birlikte, Türkiye alternatif bulma operasyonlarına başladı. Çünkü İran’dan ithal edilecek olan doğalgaz ve petrol Türkiye için çok önem taşıyordu. Özellikle de doğalgazın bir alternatifi yoktu. Bu aşamada Türkiye 3 tedbir aldı. Bu tedbirlerden ilk ikisi zaten mevcuttu.
1) İran’la yapılacak olan ticarette, alıcı ve satıcı taraflar anlaşırlarsa, Türk Lirası ve İran Riyali üzerinden ödeme yapılabilecekti.
2) “Sınır ticareti” iyice geliştirildi. Aslında, “sınır ticareti” denilen şey, iki komşu ülkedeki sınır kasaba ve şehirleri arasında yapılan, sınırlı ticaretti. Bu ticaret biçimi genişletilerek, çok boyutlu hale getirildi. Hatta uçakla yapılan nakliyeler bile, sınır ticareti kapsamına alındı.
3) Diğer bankaların kabul etmemesi üzerine, Halk Bankası’nda İran adına bir hesap açılarak; doğalgaz ve petrol ithalatımız karşılığında İran’a ödenecek olan paralar bu hesapta, altın olarak tutulmaya başlandı.
2-Altın hesabı açılıyor
Halk Bankası’nda açılacak olan hesabın altın olarak açılması gerekiyordu; çünkü altın hem uluslararası piyasalarda değer kazanıyordu hem de istenildiği anda dövize çevrilmesi kolaydı. İran’a ve İran üzerinden komşu ülkelere ve Hindistan’a altın gönderen kanallar vardı. Ayrıca, altın hem İran’da hem de Hindistan’a kadar uzanan yakın ülkelerde, halk tarafından kabul edilen bir tasarruf aracı niteliğinde idi. Buna ilaveten, Dubai gibi açık pazar sayılabilecek ve altın alışverişinin yoğunlukla yapılabildiği diğer merkezlerden de İran’a altın giriş ve çıkışı nispeten rahatlılıkla sağlanabilirdi.
Bu aşamada iki önemli sorun oluştu.
- Türkiye’deki bankalarda altın hesabı açılması uygulaması yoktu. Bu sıkıntı nasıl aşılabilirdi?
- Halk Bankası’ndaki hesaptan “çekim yetkisi” kimde olacaktı?
3- Merkez Bankası devreye giriyor
Birinci sorunu çözme görevi, Merkez Bankası’na verildi. Merkez Bankamız, “altın” üzerinden kanuni karşılık kabul etmeye başladı ve bankalarda altın hesabı açılmasını özendirdi.
Altının kanuni karşılık olarak tutulması sayesinde bankalar, bu işlemden getiri elde etmeye başladılar ve izin verilen üst limitlere kadar kanuni karşılıklar altın olarak tutulmaya başlandı.
Ekonomimizde, altın sirkülasyonu gittikçe arttı. Hükümet ve ekonomi çevreleri, dolar ve euro ile yapılan alışverişin bu paralara sahip olan ülkeleri desteklemek anlamına geldiği yolunda, demeçler verdiler.
Bankalarımız sadece altın hesabı açmakla kalmadılar; “hurda altın” (bilezik, yüzük, takı v.s.) ve her ağırlıkta “külçe altın” da kabul etmeye başladılar. Türk Lirası ile altın alıp, “altın hesabı” açanlar bile vardı. Altın rafinelerinin eksperleri, bankalarda bizzat çalışıp, altının saflık derecesini de göz önüne alarak, gelen altınları değerlendiriyordu.
4- Altının menşei sorulmuyor
“Altın hesapları” açılması sisteminin “püf noktası” bankalara getirilen altının menşeinin sorulmaması idi. Piyasadan, bankalardan (Halk Bankası dahil) ya da Altın Borsası’ndan alınan altın rahatlıkla bankacılık sistemine sokulabilir hale geldi. Bilindiği gibi, “yasaklı para”nın aklanması operasyonu, paranın bankacılık sistemine sokulması ve buradan dolar, euro gibi güçlü dövizlere çevrilerek ödemede kullanılması ile mümkün olur.
Merkez Bankası brüt rezervlerimizin yaklaşık yüzde 1,5 “altın” iken, bu uygulamalardan sonra yaklaşık, yüzde 20’si altın olarak tutulmaya başlandı. Şimdilerde, “altın fiyatı”nın uluslararası piyasalarda düşmeye başlaması nedeniyle, ekonomimiz ciddi kayıplarla karşılaşmış oluyor.
Bankalar ellerindeki altını, istedikleri gibi Merkez Bankası’na devrediyorlar; Merkez Bankası da yurt dışına sevk ediyordu. Merkez Bankası’ndan geldiği için altınların “yasaklı para” aklama operasyonunda kullanıp kullanılmadığından hiç kimsenin şüphesi yoktu. Dolaylı olarak, para aklama operasyonuna, bir ölçüde Merkez Bankası da karışmış sayılırdı.
5- Kara para, yasaklı para...
“Kara para”, vergisi verilmek istense bile verilemeyen, çeşitli kaçaklıklarla elde edilmiş para demektir. Kaçakçılık denilince, uyuşturucu, mal, silah kaçakçılığı vs. akla gelir. “Kara paranın aklanması”, bu paranın bankacılık sistemine sokulması ile gerçekleşir. “Yasaklı para” ise, uluslararası yaptırımların arkasından dolaşmakla oluşur. Aklama sırasında, para, genellikle uluslararası bankacılık sistemi içinde dolaştırılır. Altın, bir ödeme ve güçlü paralara dönüşüm aracı olduğundan, bir para aklama aracı olarak kullanılabilir. Altın, uluslararası piyasalarda belirlenen fiyatlar üzerinden önemli paralara (hard currency) çevrilebilir. Altının bol kullanıldığı ülkeler, kayıt dışı ekonominin de büyük olduğu ülkelerdir.
Doğal olarak, altın kullanımının tümünü kötü görmek yanlıştır. Altın, değerli taş, mücevherat ticaretinden kazanılan paranın; altının üretimde ve teknolojide kullanımının, kara para ile ilgisi yoktur. Altın Borsası oluşturulması ile kaçakçılık rantının yok edilmesi, faydalı olmuştur.
6-Aniden zenginleştik
Merkez Bankamız bununla da kalmayıp, Türkiye’ de yastık altında ne kadar altın bulunduğunu tahmin etti ve “hane halkı”nın varlıkları arasına bu tutarı da hesaben ekledi. Türk vatandaşlarının yıllık geliri bir anda büyük miktarda artmış gibi göründü. Bir taraftan da, hükümet ve ekonomi yetkilileri bütün bu operasyonları “yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmak için” yaptıklarını açıklıyor ve alkış alıyorlardı.
7- Operasyon başlıyor
Bilinen kişiler, Halk Bankası’ndan İran adına istedikleri kadar altın çekmeye yetkilendirmişlerdi. Önemli olan altınların dolar, euro gibi güçlü dövizlere çevrilebilmesi, gerekli olduğunda Türk Lirası ile ödeme yapılabilmesi ve son olarak da İran’a mal ithalatında kullanılabilmesi idi.
Ambargo altında bulunan İran hükümeti, ambargonun delinerek ülkelerine mal girmesi halinde yüzde 15 oranına varan ölçüde komisyon vermeye hazırdı. Sonuç olarak, öngörülmüş olmasa bile, “kurulan sistem”, sadece Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği petrol ve doğalgaz karşılığında alınan altınları değil, İran’a yapılan her türlü ticareti destekler hale geldi.
Örneğin, getirilen çeşitli kolaylıklar sayesinde, bir Alman firması yüksek kâr getirileri ile Türkiye’deki rahat ödeme sisteminden faydalanarak, İran’a mal gönderebiliyordu. Hatta ödemelerin Halk Bankası’nın yurtdışı şubelerinden yapıldığı durumların bulunduğu söylentisi yaygındı. Mal sevkiyatının önemli ölçüde deniz yoluyla yapılması zorunluluğu vardı. Altınlar uçakla sevk ediliyor, malların bir bölümü kara yoluyla İran’a ulaştırılıyordu.
8- Batılılar uyanıyor
Bu dönemde Batılı ülkeler, yapılan operasyonların bütün detaylarına ulaştılar. Ancak, İran’daki “uranyum zenginleştirme” operasyonunu durdurmak için başka planları vardı. İran’ın bilgisayar sistemine girerek zenginleştirmede kullanılan bütün programları sildiler ve İran’ın elini kolunu bağladılar.
Tahran’ın bu siber saldırı ile yok edilen santrifüjleri onarması, 2 yıl kadar sürdü. Buna karşılık İran, muhtemelen başka ülkelerde kurduğu bilgisayar korsanlığı çalışmaları ile Suudi Arabistan’daki en büyük petrol şirketi Aromco, Katar ve ABD’nin en büyük bankaları (JPMorganChase-Bank of America) da dahil olmak üzere, büyük bilgisayar sistemlerini çökertti.
9-İstekleri kabul görmüyor
İran, “uranyum zenginleştirme”de kullandığı tüm bilgisayar programlarını yeniden yazınca, Batılılar bir taraftan İran’la uzlaşma sağlarken, bir taraftan da ambargoyu delen uygulamaları yok etme girişimlerine başladılar. Muhtemelen, Sayın Başbakanımıza son ABD ziyareti sırasında yapılan ve olumlu karşılanmayan teklif bu oldu. Teklif olumlu karşılanmayınca ABD’nin isteği resmi olarak bildirildi ve Halk Bankası Haziran 2013 ortasında kendi operasyonunu durdurmak zorunda kaldı. Ancak, muhtemelen, Halk Bankası için yapılan operasyonda düğmeye basılış nedeni bu idi.
İran’a ithal edilen her türlü maldan ciddi bir komisyon alındığı için, alan kişiler işlerini kolaylaştıracak herkese pay vermekten çekinmiyordu.