Thomas F. Madden “Haçlılar (Crusades)” isimli referans kitabında, 1. Dünya Savaşının “Son Büyük Haçlı Seferi” olduğunu yazıyor. Birçok tarihçi 1. Dünya Savaşı’nı “tüm savaşları sona erdirten savaş” olarak görür. Bu tarihçiler, Almanya savaşı kazansa bile, haçlı seferlerinin temel hedefi olan “kutsal toprakların Müslümanlar ve Türklerin elinden alınması” konusunda, savaş sırasında Almanlarla anlaşma sağlandığını ileri sürüyorlar. Nitekim, İngiliz General Allenby Aralık 1917’de Kudüs’ü (Jerusalem) teslim aldığında, İngiliz gazeteleri “Aslan Yürekli Rişar’ın (Richard The Lionheart) hayalinin nihayet gerçekleştiği yazdılar.
Dünyaya hakim olmak istiyorlar
Kudüs’ün ele geçirilmesine rağmen, Hıristiyanlar “Müslümanlar, tüm dünyaya hakim olmak istiyor” şeklindeki propagandalarını sürdürdü. Hatta, Avrupalılar o kadar ileri gittiler ki, Ortadoğu ülkelerinde üretilmekte olan Mekke Cola ve Kıble Cola’nın Coca Cola’ya karşı bir “cihat hareketi” olmak amacıyla üretildiğini iddia edebildiler. Daha da ileri giderek, Saddam’ın ve Humeyni’nin Mescid-i Aksa’nın resimlerini posta pullara koymasını, Kudüs’ü ele geçirmek isteği biçiminde yorumladılar. Humeyni’nin, İran’da Ramazan Ayı’nın son Cuma gününü “Kudüs Günü” olarak kutlamaya başlaması, Hıristiyan dünyasını kızdırmaya yetmişti.
Medeniyetin düşmanı suçlaması
Hıristiyanların Müslümanlara karşı takındığı düşmanca tavır, yeni değildi. Fransız yazar Francais-RÈne de Chateaubriand, Müslümanları, “medeniyetin düşmanı” ve despotlar olarak tanımlamıştı. 1660 yılında, İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi özel danışmanı olan Sir Paul Rycaut, Türkleri negatif, kölelerden ordu kuran, şiddet taraftarı kişiler olarak gösteriyordu.
İstanbul’un fethinden sonra, Avrupalılar şehrin geri alınması için bir “haçlı seferi” düzenlemek istedilerse de bu gerçekleşemedi. Reformcu Luther ve Erasmus Osmanlı Devleti’ni işgal etmektense, “Türkleri Hıristiyanlaştırma”nın daha akılcı olacağını söylüyordu. 1361 yılında Türklerin bir Bizans şehri olan Edirne(Adrianople)’yi almaları ve başkent yapmalarıyla, İstanbul’un fethedileceği zaten anlaşılmıştı.
Öte yandan, Haziran 1203’de, IV. Haçlı Seferi sırasında Haçlılar İstanbul’u ele geçirdiler ama kontrolü sağlayamadılar. O dönemde İstanbul, Avrupa’nın 10 büyük şehri arasında idi. Şehirde 30 Binden fazla din adamı yaşıyordu. Prens Alexius IV’un kral ilan edilmesi ve Şehrin kapılarını açmasıyla Haçlılar kış sonlarına kadar Galata’da kaldılar. Daha sonra, Venedik’ten yeterli yardım gelmemesi üzerine şehri terk ettiler ve Sefer sona erdi. Ortodoks ve Katolikler arasında hala devam eden çekişmeler, bu talan nedeniyle başladı.
Maalesef, Birinci Dünya Savaşı “son haçlı seferi” olmadı. Seferler hala devam ediyor.