Nasihat destanı

26 Temmuz 2010

Her kare uzatma elin eteğin,
Yelkovana döner ahir emeğin,
Nitekim, şaşkını gölde ördeğin,
Başın kor arkasından dalar demişler.

Arz eyle bu destanı kendi özüne,
Dost addetme her güleni yüzüne,
Eşekten büyük at var, attan da deve,

Yazının Devamı

Yaz ortasında ekonomi

20 Temmuz 2010

Yaz ortasında olmamıza rağmen, ekonomi konusunda enteresan gelişmeler oldu.
- “Biz IMF’siz de yaparız” diyen hükümetin “Mali Kural”la ilgili yasayı çıkartamayacağı anlaşıldı. Belki de, mali kuralların yasa ile belirlenmesi gereksizdi; ama, Ekonomi ve Maliye’den sorumlu bakanlar bu yasaya çok önem veriyorlardı. Değerleme kuruluşlarının verecekleri notları bile bu yasa ile ilişkilendirmeye başlamışlardı. Oysa, IMF bile yasalara değil, hükümetlerin ve Merkez Bankası’nın verdiği sözlere bakıyor. Aslında, yasa çıksa da çıkmasa da uygulama önemli. Çünkü, bu yasaya uymamanın cezai yaptırımı yok. Ancak, yasanın çıkması konusunda verilen sözler unutulmamalıydı. Yasanın çıkmaması, hükümetin önceliğinin ekonomi olmadığı konusunda da bir gösterge sayılabilir. Sıfırcı hocaların ise, not arttırmak için yasa çıkmasını beklemeleri çok gülünç.
- Euro değer kazanıyor. Euro/Dolar paritesinin 1.20’nin altına düşmemesi için Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları ortak girişimde bulunmuşlar ve swap anlaşmaları yapmışlardı. Euro’nun yükselmeye başlaması, Avrupa bankalarının çoğunun “Stres Testleri”nden başarı ile çıkacaklarını da gösteriyor. Bankaların testleri iyi çıkarsa, sonbaharda AB Bölgesi’nde

Yazının Devamı

Sapphire’in önemi

19 Temmuz 2010

Dünyanın en güzel şehri İstanbul’u kuşbakışı seyrettirebilecek bir anıtımız yoktu. İşte, Sapphire-İstanbul bittiğinde bu ihtiyacı karşılayacak. Dünyanın bütün büyük şehirlerinde bu amaçla kullanılan anıtlar var. Örneğin Paris’te Eyfel Kulesi, New York’ta Empire State Binası bu ihtiyacı karşılıyor. İstanbul Belediye Başkanlarının tümü, şehre bu ihtiyacı karşılayacak anıtlar dikmeyi planladılarsa da, bu istekleri gerçekleşemedi.
Öte yandan, artık İstanbul’da Sapphire kadar yüksek bir bina yapılamayacak. Çünkü, artık yapılacak binaların yükseklikleri sınırlandı. Bu nedenle, Sapphire yıllarca İstanbul’un en yüksek binası olmaya devam edecek.
Yaklaşık 12 yıl New York’ta gökdelenlerde yaşadım. Sapphire gibi kat yükseklikleri 4 metreye varan ve her dairenin önünde bahçesi olan bir gökdelen görmedim. Oralarda, genellikle bahçeler penthouse denilen en üst dairelerde yapılıyor. Yine, yerden tasarruf amacıyla New York’taki gökdelenlerde ortak alanlar çok kısıtlı tutulmuş. Sapphire’de ise, bina sakinleri için 3 tam katı aşan ortak alan var.
Bir başka açıdan bakıldığında Sapphire, İstinye Park’ın dikine yapılmış bir benzeri gibi. Çünkü, Akmerkez’in büyüklüğüne yakın bir alışveriş olanağı

Yazının Devamı

Yaratıcı beyin

13 Temmuz 2010

Gelmiş geçmiş 50 büyük psikoloji kitabı arasında yer alan Mihaly Csikszentmihalyi’nin “Creativy: Flow and the Psychology of Discovery and Invention (Yaratıcılık: Keşif ve İcadın Psikolojisi ve Sürükleyici Gücü)” kitabı mucit ve kâşiflerin ruh durumlarını inceliyor. Psikolojide “flow” sözcüğü ilk kez yazarın 1975 yılındaki mülakatlarında kullanıldı ve “konsantrasyon” olarak da algılandı.
Keşifler ve icatlar şimdiye kadar nasıl çağları değiştirmiş ve milletlerin gelişmesinde büyük rol oynamışsa, bundan sonra da öyle olacak. Bu nedenle, gelişmiş ülkeler ve büyük şirketler, araştırmaya büyük önem veriyorlar. Bizim de gelişebilmemiz keşif ve icatlara kısacası “yaratıcı kişiler” yetiştirilebilmesine bağlı.

Keşif ve icat yapmak
Csikszentmihalyi, keşif veya icat yapacak “yaratıcı beyinler”in ortaya çıkarılmasının şartlarını şöyle sıralıyor:
1. İşine tutkuyla bağlı olmayan icat yapamaz.
2. İşinde tam bir uzman olmayan icat yapamaz. Çünkü, kurulu sistemdeki hangi parçaların değiştirilmesi gerektiğini algılayamaz.

Yazının Devamı

Boratav krizi yorumluyor

12 Temmuz 2010

Prof. Dr. Korkut Boratav’ın “Bir Krizin Kısa Hikayesi” adlı kitabı piyasada. Boratav’ın Türk ekonomisi ile ilgili çok ilginç tespitleri var. Bunlardan bazıları, aşağıda yer alıyor. Dönemlere göre büyüme hızına bakıldığında, aslında sanıldığı kadar büyümediğimiz görülüyor. Boratav’ın ortalama yıllık büyüme oranı konusundaki tespitleri şöyle:
- 1924-2008 Cumhuriyetin 85 yılında, % 4,9
-1924-1939 yeniden inşa döneminde, % 6,6
- 1940-1948 savaş yıllarında, % 0,0
- 1949-1961 DP döneminde, % 5,9
- 1962-1979 karma, müdahaleci dönemde, % 6,5
- 1980-1989 liberalleşme döneminde, % 4,8

Yazının Devamı

Her konuda otorite her şeye nane

6 Temmuz 2010

Türkiyemizde nasıl siyasetten ekonomiye, sanattan futbola kadar “her konuda otorite” büyük köşe yazarlarımız varsa, “her konuya nane” büyük kurumlarımız da var. Bu kurumlar, kendilerini yalnız siyasetçilerin değil bankaların, kamu ve özel tüm işletmelerle, işadamlarının çok üzerinde sayarlar.
“Her konuya nane” kurumlarımızın en büyüğü, 80’li yılların başına kadar Maliye Bakanlığı idi. Yurtdışına çıkmak için bile, bu kurumdaki bir genel müdür yardımcısının karşısına çıkıp dil dökmek gerekirdi. Özal’lı yıllarla birlikte, Maliye Bakanlığı’nın yerini Hazine Müsteşarlığı aldı. Bu dönemde, Merkez Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatı da zaman zaman “her konuya nane” kurumlar arasına yerleştiler ama hiçbiri keyfi biçimde banka kurulmasına bile izin verebilen Hazine Müsteşarlığı’nın yerini hiç tutamadı.
90’lı yıllarla birlikte, “her konuya nane” kurumlarımız arasına yavaş yavaş da olsa Sermaye Piyasası Kurumu katıldı. Ülkemizdeki 2000 ekonomik krizi sonrasında, “her şeye nane” kurumlarımız artmaya başladı. Bunlar arasına önce “Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu” sonra da “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” katıldı. Bu iki kurum kendileri için inanılmaz güçte yasalar çıkartıp,

Yazının Devamı

Ekonomide inkâr edilemez başarı

5 Temmuz 2010

Ak Parti, son 7 yıl düşünülürse, ekonomimizin yönetiminde ve büyütülmesinde önemli başarılara imza attı. Bu görüşümü, ilk 3 aylık büyümenin % 11.7 olması nedeniyle dile getirmiyorum. Çünkü, geçen yıl daha büyük küçülmeler yaşamıştık. Yine, önemli bir işsizlik sorunumuz olduğu muhakkak. Bütün bunlara rağmen, Türkiye’nin son 7 yılda gösterdiği “başarı öyküsü” her türlü övgünün üzerinde oldu.
“Başarı öyküsü”nün birincil ve ikincil nedenleri var. Birincil nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
a) Bütçe dengesinin korunması. Ak Parti hükümetleri, özelleştirmelerle desteklenmiş olsa da bütçenin verdiği “faiz dışı fazla”yı gittikçe arttırmayı başardı. Ekonomideki başarılar ve başarısızlıklar Merkez Bankalarına yüklenmeye çalışılsa da, gerçek başarı her ülkede olduğu gibi, bizde de Maliye’nin ve Hazine’nindir.
b) Devralınan ekonomik modelin değiştirilmeden sürdürülmesi. Ak Parti’nin ekonomi yönetimi, derin bir krizden çıkmış olduğu için zaten süratle toparlanması ve büyümesi beklenen Türk ekonomisindeki dengeleri bozmadan ve yapılan iyileştirmeleri yozlaştırmadan sürdürmeyi başarabildi.
c) Uluslararası güç odaklarının empoze ettikleri ekonomi yönetim biçiminin kabul edilip, sürdürülmesi.

Yazının Devamı

Parite pazarlığı

29 Haziran 2010

Bir paranın diğer paralar karşısındaki değeri, ülkelerin dış ticaretini önemli oranda etkiliyor. Paraları karşılaştırmalı olarak değerli olan ülkelerin malları, yabancı ülkelere rahatça satılamıyor. Çünkü, bu durumda yabancı alıcıların kendi paraları cinsinden daha çok ödeme yapmaları gerekiyor.
İşte bizim ihracatçılarımız da bu nedenle, döviz kurunun artmasını yani Türk Lirası’nın değerinin biraz düşürülmesini istiyorlar. Türk Lirası şimdi olduğu gibi değerli olmaya devam ederse, ithalat gittikçe artıyor; Türk sanayicisi de malı üretmek yerine, ithal etmek durumunda kalıyor. Büyüme oluyor ama büyüme ithalat ile sağlanıyor. Türk insanı tasarruf etmek yerine, yabancıların tasarruflarını kullanıp, “mirasyedi” gibi davranmaya alışıyor. “Cari İşlemler Açığı” da bu nedenle artmaya devam ediyor.
Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkeler, diğer ülkelerin paralarının değerli tutulmasını istiyorlar. Amaç, daha az mal ithal etmek; ithal mal talebini azaltmak; ihracatlarını da bir ölçüde arttırmak.
Öte yandan, gelişmiş ülkelerin fiyatı ne olursa olsun satabilecekleri, başka ülkelerde üretilemeyen çoğu teknoloji ürünü olan malları var. Yani, gelişmiş ülkeler sadece dış alımı yavaşlatmak

Yazının Devamı