Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez popülist amaç güden seçim harcaması yapılmadı. % 14’e kadar yükselen işsizlik, geçen yıl % 12’ye inse de seçim öncesinde yüksek oranını korudu. Mevsimlik işçiler nedeniyle yaz aylarında düşecek olan işsizlik seviyesi bile umursanmadan, haziran ayında seçim yapıldı. Yabancıların dövize dönerek borsadan çıkmalarına rağmen, döviz kurları fazla değişmedi. Türk Lirası hâlâ, (2003 yılı baz alınırsa) % 8 değerli durumunu sürdürüyor. Seçim döneminde bile, bütçedeki faiz dışı fazla artarken, borç stokunun milli gelire oranı geriledi. Ancak, faiz dışı harcamalar içinde en ağırlıklı kalem sağlık, emeklilik ve sosyal giderleri yansıtan cari transferler oldu. Cari transferlerdeki artış, popülist bir yaklaşım olarak değerlendirilse bile, bu sırada bütçedeki faiz dışı fazla artışı devam ettiği için bu harcamalar risk yaratmadı.
Faiz dışı fazlanın artmasındaki en önemli neden, içeride ve dışarıda faiz oranlarının düşük seyretmesi oldu. Bütçe açığının milli gelire oranı 2010 yılında % 3.6 iken, bu yıl oranın % 2.8’e düşürülmesi hedefleniyor. Seçimden önceki dönemde vergi barışları sayesinde kolayca tutturulan bu hedefe, yıl sonunda da erişilmesi için seçimden sonra daha sıkı bir para ve maliye politikasıyla karşılaşabileceğimizi söyleyebiliriz.
Hedeflerin tutturulması zor değil
Bütçe finansmanının 2/3’ünün iç borçlanma yoluyla yapılması, Hazine’nin itfaların altında borçlanması, iç borç stokunun reel faizinin % 2.5’ten % 1.6’ya gerilemesi, iç borçlanma vadelerinin 44 aya yükselmesi, bu yılki ekonomik hedeflerin tutturulmasını kolaylaştırıyor.
Geçen yıl, ekonomi % 8.9 oranında büyürken, yurtiçi tüketim % 7, kamu yatırımları % 15, özel sektör yatırımları % 34 oranında büyümüş, sanayi üretimi kriz öncesinin üzerine çıkmıştı. Buna rağmen, seçim öncesinde işsizlik oranı düşmedi. Üstelik bu durum, dış cari açıkta gittikçe artan bir büyümeye neden oldu.
Cari açık riski sürüyor
Seçimden sonra hükümetin cari açık konusunda ilave tedbirler alması bekleniyor. Tüm ekonomi yönetiminin tek bir Bakan’a bağlanması da yaz sonu itibariyle arka arkaya ekonomik tedbirler geleceğini gösteriyor.
Geçen yıl, ihracatımız % 10 artarken, ithalatımızda % 32 artış olması, bavul ticaret gelirlerinin bile düşmesi, ödemeler dengemizi olumsuz etkiledi. Cari işlemler açığımızın milli gelirimize oranı, yeni bir rekorla % 6.6’ya ulaştı. 2002 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranı sadece % 0.3 idi. Cari açığın bankaların kısa vadeli borçlanması ve yabancıların Hazine tahvillerine olan yatırımı ile karşılandığı anlaşılıyor.
Öte yandan, cari dış açığın şimdiye kadar ekonomik faaliyetler ile bir biçimde kapatıldığı düşünülürse, fazla tedirginle yanlış bir karar alma riski ile karşılaşmaya gerek yok.