Barbun’da işler ciddiye alınıyor

16 Eylül 2012

Alaçatı’daki Barbun kalıplara sığmayan bir lokanta. Daha az beğendiğim öğünler bile ilginç ve üstünde durulmaya değer. Başarılı öğünler ise gerçekten çok iyi

Geçenlerde bir arkadaşımla akşam nereye gidelim diye konuşuyorduk. İstanbul’da yeni açılan bir yerden bahsetti. Kısa zamanda popüler olmuş.
“Yemek iyi mi?” diye sordum.
“Valla Vedat, tavsiye edenlere çok da güvenmiyorum. Sen de bilirsin. Bizim sosyete kendilerine yağ çekilince ve yemek önlerine süslü püslü gelince hemen mest oluyor. Yemek kalitesi pek mühim değil onlar için”.
Doğru lafa ne denir?
Açık konuşayım ben de bu yüzden Alaçatı’daki Barbun’a biraz korka korka götürdüm iki arkadaşımı çünkü tavsiye edenlere pek güvenemiyordum.
Ama yanılmışım.

Yazının Devamı

SET BALIK’I YAZMAK ANCAK KISMET OLDU

14 Eylül 2012

Rasyonalist bir insan olduğuma inanırdım ama kısmet diye bir şey var galiba. Bu yazıyı yazarken aklımda Yurtsan Atakan ve geç kalmış bir Set Balık değerlendirmesi var

Yurtsan Atakan’la bir kez tanıştık ve kendisini çok sevdim, ısındım. Aradan epey zaman geçti. Sonra bir gün bir gazetede benim seçtiğim ithal şaraplardan bahsetmesi ama adımı anmaması dikkatimi çekti. Hislerimde yanılmış olabilir miydim? “Varsayımda bulunmaktansa en iyisi yüzleşmek” dedim ve kendisine telefon ettim. Adamcağız Bodrum yolundaymış. Arabayı durdurdu ve konuştuk. Anladım ki, haberi bile yokmuş benim ithal işine girip yıllardır içtiğim şarapları Türkiye’ye getirme çabalarımdan.
İçim rahatladı. “Buluşup, sohbet edelim” dedik ama kısmet olmadı. Amansız bir hastalık nasıl oluyor da genç ve verimli yaşında nezih bir şahsın yakasına yapışıyor? Kısmet.
Ben de bunca zamandır lokanta eleştirisi yazıyorum. Uzun zamandır Set Balık’ın adını duyuyordum ve sevdiğim insanlar bu lokantayı hep sevdi. Ama ben bir türlü gidemedim. O da kısmet. Sonra gittim ama nedense bir türlü yazmaya sıra gelmedi. Sonra unuttum. Ve geçenlerde not defterlerimi karıştırırken Set Balk’ın notlarını buldum ve birden bu notları bir

Yazının Devamı

Geleneksel yemeklere hafif dokunuşlar: Asma Yaprağı

9 Eylül 2012

Alaçatı’daki Asma Yaprağı’nı sevmemin üç nedeni var: Malzeme kalitesi, yöresellik ve basmakalıp yemeklerin dışına çıkma

New York Times gazetesindeki lokanta eleştirilerini okuma şansınız oldu mu?
İki açıdan çok ciddiye alıyorum ben bu eleştirileri.
Birincisi şu. Yemek eleştirmenini lokantalar tanımıyor. Üç senede bir de eleştirmen değiştiği için tanındığı zaman zaten gazetedeki tenuru sona eriyor.
İkincisi de eleştirmen eleştireceği lokantaya en az dört kez gidiyor ve hemen her yemeği deniyor.
Ben şahsen bazı stratejiler geliştirdim ülkemizdeki şartları zorlamak için.
Yemeklere mümkün olduğunca kalabalık gruplarla gidiyorum. Böylece birçok öğünü denemek mümkün oluyor.

Yazının Devamı

DEMETi’DE VASAT ÜSTÜ YEMEK

7 Eylül 2012

Demeti yeni bir meyhane. Bir meyhanenin kendisine özgü şahsiyetinin oturması için seneler geçmesi gerekir

Yurt dışında New York Times gibi gazetelerde ülkemiz lokantaları hakkında çıkan yazıları görüyor musunuz?
Yabancıların en çok ilgi gösterdiği lokanta kategorisi meyhaneler.
Bunun nedeni basit.
Sofistike turist, kendinde olmayanı ama kültürel açıdan ona pek ters düşmeyeni arar.
Meyhane bize özgü. Ülkemizin kozmopolit geçmişinin adeta mutfak alanında bir özeti.
Öte yandan gastro turist için ters gelmeyen bir formatı var. Türk işi tapaslar. İçki de var.

Yazının Devamı

Alaçatı şeflerinin kendine özgü mutfakları...

26 Ağustos 2012

Alaçatı’nın yapay ve eğlenceli dünyasını Disney World’e benzetiyorum. Ama Alaçatı yemekte farklı, iyi lokantaları var. Bu hafta orada yemek yediğim üç lokantadan Tapu’yu anlatacağım

Disneyland ya da Disney World’de hiç bulundunuz mu? Ben şahsen hiç ziyaret etmedim Disney’i. Ama anladığım kadarı ile küçüklerden çok ebeveynleri eğleniyor Disney’de.

Bizde daha Disney açılmadı ama çok daha alası var.

Alaçatı! Büyükler için Disney dünyası.

Yazının Devamı

TAHTASARAY’DA ET ŞÖLENi

24 Ağustos 2012

Adana’nın kebap mutfağında etler öne çıkar ama yeşillikler de çok önemlidir. Maalesef Levent’teki Tahtasaray bu açıdan beni tatmin etmedi. Ama etlerine diyecek yok

Eşim İstanbul’a sadece yazları geldiği için daha çok onun sevebileceği lokantalara gitmek isterim. İstanbul’da özellikle iki tip lokantayı çok seviyor: Meyhaneler ve kebapçılar. Batı tipi yemekte ve balıkta bizi Avrupa standartlarının altında buluyor. Geçen sene onu Adana kebap için Kurtuluş’taki ocakbaşına götürmüştüm, çok sevmişti. Önceki sene de Yusuf Usta’ya götürmüştüm, orada da mest olmuştu.

Otlarda sınıfta kaldı
Bu sene benim de daha önce hiç gitmediğim Levent’teki Tahtasaray’ı seçtik bir arkadaşın tavsiyesi üzerine.
O arkadaş rezervasyonu yaptı. Kendisi, bir akrabası ve bizler dışında sofrada bir de benim davet ettiğim Madrid’de oturan ‘Times’ muhabiri Amerikalı Lisa Abend vardı. Lisa, ülkemize sık sık geliyor, Türk mutfağına yabancı değil. Sofrada keyifli sohbet sürerken önümüze mezeler gelmeye başladı. Adana’nın kebap mutfağında etler öne çıkar ama yeşillikler çok önemlidir.
Otlar, salatalar, nane, turp, şalgam, her türlü yeşillik, taze soğan, terlemiş soğan ve sarımsak... Gözlemlediğim

Yazının Devamı

Kapalıçarşı’da lezzet avı

19 Ağustos 2012

Bu sıcak yaz günlerinde umarım Kapalıçarşı’ya pek işiniz düşmez. Aşırı nem ve sıcak bir yandan, çığırtkanlar ve insan kalabalığı diğer yandan. İnsanı yoruyor ve canından bezdiriyor.

İşte tam canımdan bezdim dediğiniz zaman lezzetli bir yemeğe ihtiyacınız var.

Turistlerin pek bilmediği, daha çok çarşı esnafının bildiği iki adresten bahsedeyim size.

Ülkemizin her yerinde olduğu gibi esnaflar hem ağızlarının tadını biliyor hem de yemeğe pek para harcamayı sevmiyorlar. Favori lokantalarını da kendilerine ve dostlarına saklıyorlar. Böylece bu gizli adreslerin sosyetikleşip fiyat arttırmaları bir sekilde önleniyor.

Yazının Devamı

DELi GiBi AŞIK OLABiLiRDiM AMA...

17 Ağustos 2012

Fransız Ortaçağ kasabası Eze’de 1 Michelin Yıldızlı Chateau Eza’da yemekler iyi ama o kadar. Yine de şarap fiyatlarını dörde katlamasalar ve ana yemekler de tatlılar ve peynirler kadar iyi olsa, buraya deli gibi aşık olabilirim

Hangisi sizce daha romantik? Capri Adası’nın tepesinde Arco Naturale denen doğa harikasının tam orada, ayağınızın altında Faraglione kayalıklarını seyrederek harika bir pizza, enfes mozzarella, tarla domatesi ve müthiş hamur işleri yemek ister misiniz? Tam gün batımında giderseniz kendi kendinizi çimdiklemeniz gerekecek, hayal olmadığını idrak etmek için!
Peki Bodrum’un dejenere olmayan nadir köşelerinden Gümüşlük’te kumsala kurulmuş bir masada şortunuzla oturup çıplak ayağınıza dalgalar çarparken sevgilinizle diz dize, el ele taze mezelerden atıştırarak hafiften demlenmeye ne dersiniz?

Şimdi sıkı durun
Fransa’nın en ilginç Ortaçağ kasabasında, Eze denen yerde akşam yemeği. Kasabanın en tepesinde Chateau Eza denen butik otel ve lokanta var. Geçen yüzyılın başında İsveç Prensi’nin yazlık konağıymış. Şimdi sahibi zengin bir Amerikalı. Burada minik bir terasta yemek yediğinizi düşünün. Terasta 4 kişilik tek masa var. O da sizin. Somolye,

Yazının Devamı