Yeni Kitap: 3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi

2 Mayıs 2013

Aykut Kocaman Kayserispor maçı sonrasında “toplumun hafızası sizlersiniz” demişti. Bu aslında futbol dünyamız için fazlasıyla bilge bir yorumdur.

Tarih ders alınması için yazılmış hafıza notudur. Kuşkusuz bir çok tarih yazımı var; sonraki kuşaklar bunlar arasında kendisine en uygun bilgiyi bulup çıkaracaktır. Mesele kaynağı zamanında üretmektir.

3 Temmuz her yönüyle incelenmesi gereken bir tarihtir. Bunun basit bir operasyon ve mahkeme süreci olduğunu düşünmek olan biteni fazlasıyla hafife almak demektir. 3 Temmuz doğru anlaşılmaz, tartışılmaz, bilinmez ya da gösterildiği şekliyle kalırsa tekrarlanır.

“3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi” toplumun hafızası olma amacıyla kaleme alındı.

Kitabı hazırlayan düşünce sürecinin temelinde “Fenerbahçe’nin bir ideolojisi olmasaydı, 3 Temmuz Fenerbahçe’nin üzerinden silindir gibi geçer ve darmadağın ederdi” vardır.

Oysa Fenerbahçe’nin sahip olduğu ideoloji sürece anında tepki göstermiş, 3 Temmuz’u çok yönlü olarak kuşatmış, etkisini azaltmış, Kulübünü korumuştur.

Yaşarken içinde bulunduğumuz olayların farkına varamayabiliyoruz ya da adını koyamıyoruz. Ancak gerçekleşen, realiteye dönüşen olguları isimlendirmek gerekiyor.

Yazının Devamı

Asli unsurlar oyuna girince...

28 Nisan 2013

89. dakikada Kuddusi Müftüoğlu'nun maç içindeki en zor kararlarından biriydi penaltı düdüğünü çalmak; ancak onunkinden çok daha zoru vardı.

Penaltı atışını kim kullanacak?

Hafta içinde Benfica karşısında kazanılan penaltıyı atmak üzere topun başına geçmiş, kaçırmış ve büyük bir üzüntü yaşamıştı. Aradan üç gün geçtikten sonra ona böylesine zor bir görev vermek cesaret işiydi.

Ya da başka bir şey?

Üç senedir, Aykut Kocaman futbolumuzda bir çok şeyi değiştirmeye çalışıyor. Yaptığı her hamlede tepki alıyor, eleştiriliyor, teknik adamlığı sorgulanıyor. Zaman zaman tavizler vermek durumunda kalıyor, geri adım atıyor, ancak bildiği yoldan asla geri dönmüyor.

Onun bu Kocaman duruşu Fenerbahçe'yi Avrupa'da finalin kapısına kadar getirdi.

Üstelik o çok bilir, çok konuşan ve yaptıkları yorumların hep tersi çıkan kişilerin her türlü inançsızlığına, eleştirilerine, taş koymasına rağmen.

Onlardan bir tanesi geçen hafta maçlar bittikten sonra ağzını yaya yaya ama belli ki keyiften yapıyordu yorumunu, Fenerbahçe'ye dört gömlek küçükmüş ya da Fenerbahçe ona büyük geliyormuş.

Yazının Devamı

Her yenilmez bir gün Fenerbahçe'yi tadacaktır.

26 Nisan 2013

Benfica teknik direktörü karşılaşma öncesinde mutlak favori olduklarını ve bu turu öyle ya da böyle geçeceklerini ifade etmesi karşılaşmanın hemen başında futbolcularının üzerinde hissedilir bir rahatlık vermiş görünüyordu.

Sahada bunun en net örneği Aimar'dı. Her haliyle Fenerbahçe'yi küçümsediğini gösteriyordu. Aldığı sarı karta bile inanamadı; sanki "böyle bir takım karşısında benim sarı kartlık bir hareket yapmama ne gerek var ki?" der gibiydi.

Ancak on dakika içinde Benfica gerçeklerle yüzleşmeye başladı.

Sow'un direkten dönen kafa vuruşu Portekiz takımını iliklerine kadar titretti.

Açıkçası bu direkte patlayan top Fenerbahçelilerin de içini sızlattı.

Hani kiminin orasına burasına çarpıp üç kale direğini rahatça geçen topun Fenerbahçelilere gelince neden ısrarla içeri girmediği tam bir metafizik bir durumdu.

Fenerbahçeliler bu direklerde patlayan topları maç boyunca neredeyse her on beş dakikada bir tekrar tekrar izleyecekler, Tanrı'ya da bu talihsizliğin nedenini soracaklardı.

Benfica maç boyunca sadece Fenerbahçeli oyuncuların geriye doğru yanlış verdikleri paslar sonucu pozisyon bulabildiler. Organize tek bir atak gerçekleştiremezken fazlasıyla küçümsedikle

Yazının Devamı

Hıncal Uluç, Aykut Kocaman'ı neden hedef aldı?

23 Nisan 2013

Hıncal Uluç turnusol kağıdı gibidir. Gündeminde ne varsa o önemlidir. Malum her şeyi eleştirir, beğendiği bir şey yok gibidir; ancak temelde manyel kullanır.

Örneğin eğer eleştirdiği şey, konu, kişi Galatasaray'la ilgiliyse aslında onu yüceltmeye, savunmaya çalışıyordur. Yok Fenerbahçe'yse, konuşmasında övgü bile varsa aslında büyük bir ihtimalle ağır bir eleştiri söz konusudur.

1996 ile 2000 yılları arasında gazetede çarşaf çarşaf Fatih Terim'i eleştiren yazılarını okuduk. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" sözünün karşılığıdır burada yapılan; diyalektik çelişkilerin önemini ortaya koyar.

Çelişkiler derinleştikçe güçlenir.

Marks yaşasaydı, Hıncal Uluç'a diyalektik felsefenin iyi bir "pratik uzmanı" payesi verirdi.

Bu anlamda hakkını biz de teslim edelim.

Nasıl olduysa yerden yere vurduğu kişi bir süre sonra Avrupa Fatihi oldu. Fatih Terim o mertebeye ulaştıktan sonra Hıncal Uluç'tan eleştirel anlamda tek bir yazı okumadık. Hep savunan, arka çıkan bir taraftaydı, bugün olduğu gibi.

Hıncal Uluç'un hayatını adadığı en önemli diyalektik başarısı

Yazının Devamı

Fenerbahçe kaybettiği zaman ne oluyor?

21 Nisan 2013

Sezonun başından beri konuşuyoruz, özellikle ikinci Lazio maçından sonra da altını kalın çizgilerle çizmiştik, Fenerbahçe'nin takım savunmasında adam karşılamada büyük sorun yaşıyor.

Gençlerbirliği'nin attığı ikinci golün, Lazio'nun attığından bir farkı var mı?

Sol kanattan rakip oyuncu çok rahat bir şekilde orta yapıyor, top ceza alanında kafa ile gol vuruşu yapacak bom boş durumdaki adamla buluşuyor ve beklenen sonuç ortaya çıkıyor.

İki maç üst üste aynı golü yememek gerekiyor.

Yediğin gibi gol atabiliyorsan bir yere kadar sorun yok; ancak atmak için bütün organizmanla mücadele etmen gerekiyorsa o zaman savunmada çok daha gayretli ve mücadeleci olman gerekiyor.

Ziegler bu anlamda Fenerbahçe'nin yumuşak karnı oldu.

Kuşkusuz hesap sadece tek oyuncunun üzerinde kalamaz; Fenerbahçe'nin stoperleri de beklendiği kadar sert olamıyorlar. Gençlerbirliği'nin ilk golünde Yobo golü atan Aykut'un altında eziliyor. Bekir ya da Serdar olsa da değişmiyor zaten. Bu bölgede önemli sorunlar var.

Kale sahasının içinde rakibe hamle şansı verirseniz inisiyatifi de kaybedersiniz.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de dengeli, ortalama, sonuca giden futbol

14 Nisan 2013

Çok önemli bir üç puan daha kasaya koyuldu. Bundan sonra özellikte ligdeki maçların stratejik olduğu bir sürece girildi. Dengeli, sonuca giden ortalama bir futbol Fenerbahçe için yeterli olacaktır.

Bu süreçte ön plana çıkan eksikleri konuşmak gerekiyor.

İlk yarının son dakikalarında bir pozisyonda Alper Potuk orta alanda aldığı topla peşine Meireles'i takıp Fenerbahçe kalesine kadar kat edip şut çekti.

İşte bu pozisyon Fenerbahçe'nin savunmadaki en önemli sorununu ortaya koydu. Aykut Hoca'nın Alper'in ileri doğru yaptığı bu kat edişini futbolcularına defalarca izlettirmesi gerekiyor.

Fenerbahçe savunması rakibe müdahale etmek yerine hep ona nezaret etmeyi tercih ediyor. Rakip Eskişehirspor, Lazio fark etmiyor; hep aynı şey var.

Lazio'nun golünde de benzer şey vardı. Ziegler, rakip oyuncuyla arasında rahatça orta yapacak kadar mesafe bırakmıştı. Gol vuruşu yapan oyuncu da topun gelmesini bekliyordu, Kuyt durumu fark ettiğinde çok geç kalmıştı.

Eskişehirspor'un kaleyi bulan şut sayısı altıydı. Beşi de dışarı çıktı. Erkan Zengin, Alper Potuk, Kamara çok uygun ve rahat pozisyonlar buldular şut için ve bunlardan biri kale direğinde patlarken, diğerleri Volkan'ın

Yazının Devamı

Sneijder ve Drogba takıma iyice ısındılar

13 Nisan 2013

Galatasaray ilk yarı 3-1 kaybettiği maçın rövanşında neredeyse maç boyu hiç zorlanmadan üç puanı cebine koydu, İstanbul'a dönüyor.

Karabükspor, ligde sırasıyla Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor'u aynı skorla yenmesi sezonun en ilginç serilerindendi ve hem takımı, hem teknik direktör Mesut Bakkal'ı, hem de takımın kıvrak oyuncusu Lua Lua'yı bir anda vitrine çıkarıvermişti.

Fakat Karabükspor için bütün sezon da işte bu üç karşılaşmadan ibaret kaldı. Kuşkusuz bu galibiyetler tesadüf denilemeyecek kadar futbola ait doğruları içinde barındırıyordu. Ancak sonrasında Mesut Bakkal takımı taşıyacak istikrarı gösteremedi.

Örneğin dün Gökhan Ünal ve İlhan Parlak tercihi kelimenin tam anlamıyla fiyaskoydu; 72 dakika izledi bu durumu. Günümüz futbolu adına bu tip forvetlerin etkinliğini kaybettiğini görüyoruz. İkisi birden takımı sayısal olarak on kişi oynattı, zaman zaman belki bir eksik daha...

Lua Lua havaya girmiş. Yumuşak bileğinin avantajını göstereceğim derken sirk cambazına dönüştü. Evet, alkışlanacak hareketler yaptı ancak takım oyununda yoktu. Quaresma da böyle oynuyordu. Bu tip futbolcular topu ayaklarına aldıklarında önce arkadaşlarını hipnotize ediyor.

Galatasaray

Yazının Devamı

Avrupa'nın "Kocaman Adamları" yarı finalde...

12 Nisan 2013

Böyle maçları oynamak futbolcu açısından çok zordur. İlk maçın skorunun yarattığı “turun geçildiği duygusu” ister istemez rövanş karşılaşmasını taşıması kolay olmayan bir yük haline getirir. Maçı bir an önce bu şekilde tamamlayarak yarı finale ulaşma arzusu oyuncuların gerçek potansiyellerini göstermesini de engeller.

İşte böyle bir maç oynadı Fenerbahçe Lazio karşısında...

Lazio ile ilgili düşüncelerimiz ilk maçta şekillenmişti. Gerçek anlamda futbolun karanlık ve çirkin yüzünün bir temsilcisiydiler. Dün turu isteyen, baskılı oyun anlayışlarının aralarına yerleştirilen kasıtlı sertlik içeren taktiksel kurguları oyuncularımızın sakatlanmalarına varacak bir sonuca dönüşebilirdi.

Çek hakemin, geçen haftaki İskoç hakeme oranlara çok daha toleranslı olması Lazio’nun iştahını biraz daha kabarttı.

Bu da Fenerbahçe’nin psikolojik baskı altında oynadığı karşılamada tutukluğuna bir neden olarak eklenmiş oldu.

Lazio’nun golü öncesinde kurduğu baskı tahammül edilmesi zor türdendi. Sol kanadımızda bir türlü kapatamadığımız boşluktan gelen peş peşe ortaların sonuncusunu kalemizde görüverdik.

Bu gol ile birlikte Fenerbahçe bilindik, alışıldık, sezon başından beri büyük bir

Yazının Devamı